Ana SayfaEdebiyatJane Eyre Nasıl Yazıldı?

Jane Eyre Nasıl Yazıldı?

Editör:
Rabia Yeşil

“Merhaba, sevgili okur!” diyerek Jane Eyre gibi bir giriş yapalım bu yazımıza. Hikayenin esas kahramanı Jane Eyre, biz okurlara içten bir sesle hitap ediyor, tıpkı yazarı Charlotte Brontë gibi. Normların dışına çıkmış iki başarılı kadın. Brontë, kendi döneminin katı normlarına meydan okuyan, kalemiyle bir devrim yaratan, cesur ve başarılı bir kadın. Peki, Charlotte Brontë, bu eşsiz eseri nasıl kaleme aldı dersiniz? Kendi yaşamının izlerini, döneminin toplumsal çalkantılarını, yazarın kalbinin derinliklerinden ilmek ilmek işleyerek bu büyülü kurguya hayat verdi. Şimdi, bu eserin gerçek yüzüne biraz daha yakından bakalım ve Brontë’nin kaleminin altından doğmuş çağının ötesinde olan bu hikayenin sırlarını çözmeye çalışalım.

Charlotte Brontë Kimdir?

Charlotte Bronte

Charlotte Brontë, 21 Nisan 1816 tarihinde Thornton adlı huzurlu bir köyde dünyaya geldi, ancak onun yaşam serüveni, hem neşeli hem de hüzünlü bir aile atmosferiyle şekillendi. Henüz küçük bir çocukken, annesinin erken ölümüyle yüzleşti ve bu trajik deneyim, genç yaşta ölümün acısını tattırdı. Ancak, beş kardeşiyle birlikte, canlı ve hareketli bir evde büyüdü. Kardeşleri arasında Emily, Anne, Maria, Elizabeth ve erkek kardeşi Branwell bulunmaktaydı. Babaları Patrick, hem şair hem de öğretmen olarak bilinirken, asıl mesleği papazlıktı. 1824 yılında, kardeşleriyle birlikte Cowan Bridge adlı bir okula gönderildiler. Ancak, okula gittikten kısa bir süre sonra Maria ve Elizabeth, tüberküloz nedeniyle hayatlarını kaybettiler. Ardından, Eylül 1848’de, alkol ve afyon bağımlılığından muzdarip olan Branwell trajik bir şekilde intihar etti. Aynı yılın Aralık ayında ise, Charlotte’ın en yakın dostu ve kız kardeşi Emily hayatını kaybetti. Bu acı dolu kaybın ardından, Mayıs 1849’da Anne’nin ölümüyle, Charlotte Brontë, artık Brontë kardeşlerin son kalan üyesi olarak kaldı.

Brontë’nin İngiliz Edebiyatı İçin Önemi

Brontë, kendi döneminde en önde gelen kadın yazarlardan biriydi ve eserleri yıllar geçse de hala büyük bir hayran kitlesi tarafından takdir edilmektedir. Romanları olan Jane Eyre, Shirley ve Villette, kadın karakterlere ses vererek dönemin edebiyatında kadınlara nadiren ayrılan bir ilgiyi çekti. O dönemde kadınların yazma faaliyeti oldukça nadirdi, bu yüzden Brontë, eserlerini yayımlatmak için erkek takma adı olan Currer Bell‘i kullandı. Bu, eserlerinin kabul görmesi için bir avantaj sağladı. 1845 yılında, Anne ve Emily ile birlikte “Currer, Ellis ve Acton Bell’in Şiirleri” adlı bir ortak şiir koleksiyonu yayımladılar. Bu koleksiyon büyük bir başarı elde etmese de, Brontë kız kardeşleri daha sonra romanlarıyla büyük bir başarı yakaladılar.

Jane Eyre Ne Anlatıyor?

Jane Eyre (2011) Yapımından Lowood Sahnesi

Jane Eyre, İngiliz edebiyatının en etkileyici eserlerinden biri olarak kabul edilir ve yetim bir kızın karanlık gölgelerle dolu yaşam mücadelesini ustalıkla anlatır. Roman, baş karakteri Jane’in çocukluktan yetişkinliğe kadar olan yolculuğunu izlerken, onun iç dünyasının derinliklerine dair bir pencere sunar. Jane, çocukluğunda duyduğu yalnızlık, terk edilmişlik ve haksızlıkla büyürken içsel gücünü keşfeder ve sıkıntılara meydan okur. Thornfield Hall‘da mürebbiye olarak çalışırken, kaderi onu Bay Rochester‘la karşılaştırır ve bu karşılaşma, tutkunun ve gizemin iç içe geçtiği bir aşk hikayesine dönüşür. Ancak, Thornfield’ın karanlık sırları Jane’in aşkını sınar ve onu zor kararlarla yüzleştirir. Jane, Bay Rochester’ın saklı bir sırrı olduğunu keşfettiğinde, içsel ilkeleri ve değerleri arasında bir savaş verir; bu da onu, kendi mutluluğu ve onurunun arasında seçim yapmaya zorlar. Jane, özgürlük ve kişisel bütünlük arayışında Rochester’dan ayrılır, ancak sonunda gerçek aşkı ve kabulü bulmak için kendi içsel pusulasını izler.

Jane Eyre Nasıl Yazıldı?

Jane Eyre 2011 Thornfield Malikanesi

Charlotte Brontë, gerçek adını gizleyerek Currer Bell takma adıyla ünlenen, eşsiz eseri Jane Eyre üzerinde 30 yaşında, oldukça genç bir yaşta çalışmaya başladı. Bu muazzam eser sadece bir edebi çaba değil, aynı zamanda döneminin edebi geleneklerine karşı cesur bir çıkıştı. Brontë, döneminin yaygın romantik romanlarına karşı bir tepki olarak, toplumsal normları ve cinsiyet rollerini sorgulayan bir kahraman yarattı, Jane Eyre! Jane, geleneksel güzellik veya soyluluk kavramlarından bağımsız, derin duyguları yaşayabilen ve özgürlüğünü savunabilen bir karakter olarak tasvir edildi. Brontë, kendi deneyimlerinden yola çıkarak, 19. yüzyılda yaşayan bir kadın olarak kadınların karşılaştığı toplumsal sınırlamaları ve zorlukları ustalıkla yansıttı. Bu romanın yayınlanmasında önemli bir rol oynayan Smith, Elder & Co. firmasının kurucu ortağı George Smith‘in editöryel destekleri ise Brontë’nin eserinin daha geniş kitlelere ulaşmasına olanak sağladı.

Charlotte Brontë, Jane Eyre romanını oluştururken, Viktorya Gotik akımının derin etkisi altında kalmıştır. Viktorya Gotiği, 19. yüzyılda ortaya çıkan ve gizem, korku, gerilim ve ürkütücü öğelerle karakterize edilen bir edebi türdür. Brontë, Jane Eyre’ye birçok gotik öğe eklemiş ve bunlar romanın atmosferini ve psikolojik derinliğini güçlendirmiştir. Roman, özellikle Bay Rochester‘ın malikanesi olan Thornfield Hall gibi gotik mekanları içerir; bu mekanlar karanlık ve gizemli bir hava ile tasvir edilir, gizem dolu sırlarla doludur. Roman ayrıca, Thornfield Hall’de yankılanan gizemli kahkahalar gibi gizemli olaylarla ve gerilimli olay örgüsüyle doludur, bu unsurlar gerilimi artırır ve okuyucuyu hikâyenin içine çeker. Jane Eyre ayrıca, karakterlerin psikolojik derinliklerine de iner. Özellikle Thornfield’ın çatısında gizlenmiş olan Bay Rochester’ın çılgın karısı Bertha Mason karakterinde bu derinlik gözlemlenir. Viktorya Gotiği’nin etkisiyle, roman ayrıca bastırılmış arzular ve yasak aşk gibi tabu temaları da ele alır. Sonuç olarak, Viktorya Gotiği’nin Brontë ve Jane Eyre üzerindeki etkisi, romanın hem temalarını hem de anlatım tarzını belirleyerek, eseri Viktorya ve Gotik edebiyatın zamansız bir klasiği haline getirmiştir.

Viktorya Dönemi Eleştirisi

Jane Eyre İllüstrasyon

Charlotte Brontë, Jane Eyre‘nin hayat hikayesini anlatırken, Viktorya toplumunun karmaşıklıklarını ve çelişkilerini ustalıkla yansıtıyor. Jane’nin hikayesi, katı sınıf yapılarını, körü körüne takip edilen dindar ideallerin yarattığı kısıtlamaları ve kadınların toplumda hak ettiklerinden daha fazlasını talep etme arzusunu ele alır. Brontë, Jane’nin gözünden, Viktorya toplumunun karmaşıklıklarını ve çarpıklıklarını görmemizi sağlıyor. Sınıf farklarının belirgin olduğu bu dönemde, Jane’nin yaşadığı zorluklar ve maruz kaldığı adaletsizlikler, sınıf yapısının ne denli katı ve acımasız olduğunu gösteriyor.

“Yoksulum, kimsesiz, ufak tefek, gösterişsizim diye duygusuz, ruhsuz muyum sanıyorsunuz?”

Aynı zamanda, dindar ideallerin toplumda nasıl bir körlük yarattığını ve gerçek insani değerlerin göz ardı edildiğini hem Jane hem de yardımcı karakterler aracılığı ile eleştiriyor. Jane, iç dünyasında bu çelişkilerle mücadele ederken, Brontë, okuyucuyu Jane’nin deneyimlediği çatışmaları görmeye ve sorgulamaya teşvik etmiştir. Para ve yüzeysel güzellik üzerine kurulu olan bu toplumun, insanın doğasına ve iç dünyasına yabancılaştırdığını ve asıl değerlerin bu yüzeycilik altında kaybolduğunu gösteriyor. Jane’in iç dünyası, bu toplumun katı yapılarına ve yanlış değer yargılarına meydan okurken, Brontë, okuyucuya da insanın iç dünyasının derinliklerine doğru bir keşif yapma fırsatı sunuyor.

“Hepsi de benim gibi cılız bir solucandan ibaret olan insanların kusurlu kurallarına, yanılabilen denetimlerine bağlanmış olmayacağım.”

Jane Eyre’de Biyografik Elementler

Jane Eyre ve Rochester
  1. Romantik Temalar

“Sizinle şu anda gelenekler, alışkanlıklar ve hatta şu fani beden aracılığıyla konuşmuyorum; sizin ruhunuza hitap eden benim ruhumdur, sanki ikisi de mezardan geçmiş ve tanrının önünde eşit olarak duruyormuşuz gibi; olduğumuz gibi!”

Jane Eyre, Charlotte Brontë‘nin kendi yaşamından derin izler taşır ve romanın karakterlerinin ve olay örgüsünün şekillenmesinde belirleyici bir rol oynar. Örneğin, Jane’in Bay Rochester‘a duyduğu karmaşık duygular, Brontë’nin kendi aşk hayatından ilham alınmış olabilir. Charlotte’un Brüksel’de tanıştığı evli bir adam olan Constantin Heger‘e duyduğu karşılıksız aşk deneyimi, kişisel krizine katkıda bulunmuştur. Bu duygusal çalkantı muhtemelen Jane Eyre’deki romantik temaları yazmasını etkilemiştir.

  1. Çalkantılı Aile Yapısı

“Hastalık, felaket Lowood’un içine yerleşmiş, ölüm vefalı bir konuk olup çıkmıştı.”

Brontë‘nin aile krizi ve sorumluluk duygusu, Jane‘in ailevi bağları ve sorumlulukları üzerindeki düşüncelerini etkiler. Charlotte Brontë gibi Jane Eyre de genç yaşta yetim kalır ve zorlu bir ortamda büyür. Her ikisi de gelişim yıllarında kayıp ve zorluk yaşarlar, bu da dayanıklılıklarını ve bağımsızlıklarını şekillendirmiştir. Ayrıca Charlotte, Jane Eyre’deki  Lowood Okulu kardeşleri ile birlikte gittiği Cowan Bridge’den esinlenerek yazmıştır.

  1. Okuma ve Edebi Etkiler

“Benim Thornfield’deki o yıldırım çarpmış kestane ağacından pek farkım yok! O ağaç yıkıntısının taptaze bir sarmaşık gülüne, ‘Gel de benim çürük gövdemi çiçeklerinle sar,’ demeye hakkı var mıdır?”

Brontë‘nin okuma geçmişi, romanın tema ve atmosferini zenginleştirir. Örneğin, Brontë’nin Walter Scott gibi çağdaş yazarların eserlerinden etkilendiği bilinmektedir ve bu etkiler, romanın gotik unsurlarıyla birleşerek Jane Eyre’in edebi zenginliğini artırır. Gotiğin yanında romatizm, tarihi referanslar ve doğal elementlerin zenginliği de bu etkiler arasında sıralanabilir. Bu örnekler, Jane Eyre‘nin sadece bir edebi eser olmakla kalmayıp aynı zamanda Charlotte Brontë’nin kendi yaşamından esinlenen derin ve etkileyici bir anlatı olduğunu gösterir.

  1. Mesleki Deneyim

“Bir işe yarayabildiğim için seviniyordum. Yaptığım iş her ne kadar ufak, geçici de olsa, ‘canlı’ bir işti; ben ise ‘cansız’ yaşamaktan bunalmış durumdaydım.”

Jane on sekiz yaşında özgürlük için özlem duymaya başlar ve mürebbiyelik işini alarak yeni bir kölelik biçimini kabul eder. Benzer şekilde, ailesinin ekonomik ihtiyaçları, on dokuz yaşındaki Charlotte‘u ilk ücretli işini almaya yönlendirmiştir. Jane’nin mürebbiye olarak deneyimleri, Brontë’nin sınıf farklılıkları, izolasyon ve Viktorya toplumunda kadınlara yönelik sınırlı fırsatlarla ilgili yaşadığı mücadeleyi yansıtıyor.

  1. Din ve Ahlak

“Şuna emindim ki, John Rivers, o kadar günahsız yaşamışken, vicdanı rahat, titiz çalışırken gene de Tanrı’nın insana bağışladığı o, ‘kavranamayacak kadar derin, yüce’ huzura kavuşamamıştı.”

Charlotte Brontë‘nin dini yetiştirilme tarzı ve ahlaki değerleri, romanın vicdan, bağışlama ve kefaret gibi temaları incelemesinde açıkça görülmektedir. Jane dindar bir karakter olarak yansıtılmış olsa da John Rivers gibi diğer dindar karakterlerden dini deneyimleme biçimiyle ayrılır. Onun ahlak anlayışı, inancını insanın doğası ile sentezler. Jane Eyre‘nin ahlak ve inançla ilgili iç mücadeleleri, Brontë’nin kendi iç gözlemsel doğasını ve ahlaki inançlarını yansıtıyor.

KAYNAKÇA


  1. Pfordresher, J. (2017). The Secret History of Jane Eyre: How Charlotte Brontë wrote her masterpiece. W. W. Norton & Company.
  2. Charlotte Brontë: Biography & infographic facts | StudySmarter. (n.d.-b). StudySmarter UK. Web.
  3. Brontë, C. (2018). Jane Eyre. Can Yayınları
  4. Winterhalter, E. (2020). Sorry, but Jane Eyre Isn’t the Romance You Want It to Be. JSTOR Daily. Web.
Ayşe Başpınar
Ayşe Başpınar
Sapere aude!

Yazarın Popüler Yazıları

Yazarın Son Yazıları

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

İlginizi Çekebilir

Anayurt Oteli’nin Zebercet’ine Psikolojik Bir Bakış

Toplumun ötekileştirdiği Zebercet, ayna görevi görerek dışlandığı toplumu tüm çıplaklığıyla bizlere yansıtıyor.

Masumiyet Müzesi Nasıl Yazıldı?

Orhan Pamuk'un yaşamından izler barındıran, aşkın derinliklerini anlatan Masumiyet Müzesi'nin yazım aşamalarını irdeledik.

Virginia Woolf Bir Kitap Karakteri Olsaydı Hangi Kitabın Karakteri Olurdu?

İngiliz edebiyatının hüzünlü kraliçesi, hem siyah hem beyaz yanları olan Virginia Woolf, bir kitap karakteri olsaydı hangi karakter olurdu?

Söylenti Kitaplığından: Özdemir Asaf’ça

Her hafta bir yeni kitabın sayfaları arasında yolculuğa çıkıp kaybolduğumuz Söylenti Kitaplığı serimizin bu haftaki kitabı; Özdemir Asaf'ça!

Son Yazılar

The Taste of the Things Film İncelemesi: İştah Açan Bir Film Analizi

The Taste of The Things filmini izleyen herkes emin olabilir ki, bu filmin kalbinize giden yolu midenizden geçecek!

Anayurt Oteli’nin Zebercet’ine Psikolojik Bir Bakış

Toplumun ötekileştirdiği Zebercet, ayna görevi görerek dışlandığı toplumu tüm çıplaklığıyla bizlere yansıtıyor.

Masumiyet Müzesi Nasıl Yazıldı?

Orhan Pamuk'un yaşamından izler barındıran, aşkın derinliklerini anlatan Masumiyet Müzesi'nin yazım aşamalarını irdeledik.

Dunning-Kruger Sendromu: Cahil Cesareti Nedir?

Dunning-Kruger Sendromu, bireylerin aşırı özgüven sahibi ve farkındalık düzeyinin zayıf olması nedeniyle bilgilerindeki eksikliği görememesidir. Bu yazıda Dunning-Kruger sendromuna yakından baktık.