Osmanlı İmparatorluğu’na damgasını vuran “Kadınlar Saltanatı” döneminin en güçlü ismi kuşkusuz Mahpeyker Kösem Sultan‘dır. Valide Sultan ve Naib-i Saltanat unvanlarıyla yirmi beş yıl hüküm süren Kösem Sultan, iki oğlunun ardından torunun da saltanatını gören tek valide sultandır. Benzeri görülmemiş bu güç, hem Kösem Sultan’ın hem de imparatorluğun kaderini büyük ölçüde şekillendirmiştir.
Kösem Sultan’ın Doğuşu

Rum asıllı olduğu düşünülen Kösem Sultan, 1590 yılında Anastasia ismiyle dünyaya geldi. Genç yaşta Bosna Beylerbeyi tarafından İstanbul’a kızlar ağasına gönderildi ve saray adabıyla yetiştirildi. Bu dönemde edindiği disiplin ve kültürel birikim ilerleyen yıllardaki hızlı yükselişinin temelini oluşturdu. Saraya geldiği ilk dönemlerde güzelliğiyle dikkat çeken Anastasia için saray halkı Mahpeyker ismini uygun gördü. Kısa süre içinde I. Ahmed‘in ilgisini çekerek önce gözde cariye ardından haseki sultan unvanını aldı. Haseki sultanlık döneminde gösterdiği kabiliyetle “Rehber olarak önde giden” anlamına gelen Kösem olarak anılmaya başladı.
Haseki sultanlık unvanı, hâli hazırda şehzade annesi olan Haseki Mahfiruz Sultan‘ın varlığına rağmen hem saraydaki konumunu hem de Osmanlı tarihindeki yerini belirleyen ilk adım oldu. Kösem Sultan, I. Ahmed’in hasekisi olduktan sonra konumunu sağlamlaştırmak için birçok önemli adım attı. Bu süreçte IV. Murad, Şehzade Süleyman, Şehzade Kasım ve Sultan İbrahim‘i dünyaya getirerek gelecekte yaşanacak saltanat mücadelelerinde üstleneceği belirleyici rolü kesinleştirdi. I. Ahmed’in genç yaşta padişah olması ise Kösem Sultan’ın ileride üstleneceği valide sultanlık makamı için hazırlık yapmasına imkan tanıdı. Padişahı yönlendirme ve imparatorluk meselelerinde görüş bildirme alışkanlığı da bu dönemde şekillendi. Padişahın ona karşı gösterdiği sevgi ve hürmet, Kösem’in yolunu açan en büyük etkendi. Rakibi Mahfiruz Sultan’ın oğlu Osman’ın tahta çıkması dahi onun etkisini zayıflatamadı.
Venedik Elçisi Simon Cantarini:
“Güzel, kurnaz, birçok yeteneği olan, mükemmel şarkı söyleyen, I. Ahmed’in çok sevdiği ama devlet işlerini konuşmayacak kadar dikkatli davrandığı bir haseki.”
Sessiz Dönem

1617’de I. Ahmed’in ölümü üzerine tahta en büyük şehzade olarak Mahfiruz Sultan’ın oğlu II. Osman geçti. Elbette bu durum Kösem Sultan için büyük bir tehlikeydi. Osmanlı taht geleneğinde kardeş katli kaldırılmış olsa da, tahta çıkan padişahın kardeşlerini birer tehdit olarak görmesi olağandı. Bu nedenle Kösem Sultan, yaklaşık altı yılını eski sarayda şehzadelerini olası bir tehlikeden korumak için dikkat çekmemeye çalışarak ve saray içindeki güçlü isimlerle dengeli ilişkiler kurarak geçirdi.
Kösem Sultan’ın bu dönemde en büyük başarısı: oğullarının varlığını bir tehditten çok hanedanın devamlılığı için güvence olarak gösterebilmesiydi. Fakat II. Osman, taht üzerindeki olası tehditleri ortadan kaldırmak amacıyla iktidarının üçüncü yılında Lehistan seferi öncesi Kösem Sultan’ın en büyük oğlu Şehzade Mehmed‘in idamını emretti. Henüz 16 yaşında olan, halk ve yeniçeriler tarafından sevilen Şehzade Mehmed, Şehzade Mahmud’un ölümünden 18 yıl sonra idam edilen ilk şehzade oldu. Halk bu olayın devamında yaşanan sert kışın ve Genç Osman’ın idamının arkasında “Masum şehzadenin ahı” olduğuna inandı.
Şehzade Mehmed’in boğdurulurken II. Osman’a şöyle dediği rivayet edilir:
“Osman, dilerim Allah’tan, ömrü devletin berbad olup benim ömrümden nice mahrum eylediysen, sen dahi behremend olmayasın!”
II. Osman’ın yeniçeriler tarafından tahtan indirilip 1622 senesinde öldürülmesiyle birlikte, Kösem Sultan’ın yıllarca sürdürdüğü sabırlı bekleyiş sona erdi. 1623’te, 11 yaşındaki oğlu IV. Murad tahta çıkarıldı ve Kösem Sultan valide sultan unvanını aldı.
Sultan IV. Murad Dönemi

1623 yılında, henüz 11 yaşındaki IV. Murad’ın tahta çıkışıyla birlikte Osmanlı Devleti’nin yönetimini fiilen Kösem Sultan’ın eline geçti. Padişahın henüz devlet idaresine uygun olmaması sebebiyle devlet işlerini yürütmek üzere “Naib-i Saltanat” unvanıyla taht sahnesine çıkan Kösem Sultan, bu yetkiyle Osmanlı tarihinin en güçlü kadın figürlerinden biri haline geldi. Yaklaşık dokuz yıl boyunca diğer valide sultanların aksine yalnızca haremde değil, devletin idari, askeri ve mali tüm işlerinde etkin rol oynadı. Sadrazam Kemankeş Kara Ali Paşa ve Şeyhülislâm Yahya Efendi gibi devlet adamlarıyla birlikte iktidarı etkili şekilde yönetmeyi başardı.
Kösem Sultan için en önemli hususlardan biri, tahtın istikrarıydı. Oğlunun küçük yaşta olması, çevredeki paşaların devlet yönetimini kontrol altına almak istemesi ve Kösem’in iktidar hırsı devamlılığı zorunlu kılıyordu. IV. Murad’ın artık annesinin gölgesinden kurtulmak istediği noktada Kösem Sultan’ın resmî yetkisi sona ermiş gibi görünse de etkisi hiçbir zaman yok olmadı. Hükümdarlığının ilk yıllarında oğluna danışmanlık yapmaya devam eden Kösem Sultan, IV. Murad’ın tek başına imparatorluğu yönetme arzusuna karşı oğluyla inatlaşmaya başladı. Kösem Sultan, bu dönemde saray ve harem düzeninin mutlak hakimi olmaya devam etti. IV. Murad’ın annesi olarak resmî statüsü azalmış olsa da, sarayın iç yönetimi, vakıf gelirleri ve yardım faaliyetleri hâlâ onun elindeydi. Bu dönemde kurduğu bazı vakıflar ilerde yaptıracağı hayır kurumlarının temelini oluşturdu.
1630’lu yılların sonuna doğru IV. Murad, devletin otoritesini resmen sağlamlaştırdı. İsyanları bastırdı, düzeni tesis etti. Ancak bu başarılı dönem uzun sürmedi. 1640 yılında, henüz 27 yaşındayken vefat eden IV. Murad, ardında erkek evlat bırakmadığı için taht, Kösem Sultan’ın diğer oğlu Sultan İbrahim‘e geçti.
Sultan İbrahim Dönemi

1640 yılında IV. Murad’ın ölümüyle tahta çıkan Sultan İbrahim, ağabeyiyle tamamen zıt karakterlere sahipti. Uzun yıllar ağabeyinin baskısı altında ölüm korkusuyla yaşamış olan İbrahim, tahta çıktığında aklını çoktan yitirmişti. Kendisinin gerçekten padişah olduğuna bile inanmakta zorlanan genç padişah hâlâ ölüm korkusu yaşıyordu.
Bu durum, Kösem Sultan’ı yeniden devletin merkezine taşıdı. Sultan İbrahim’in saltanatının ilk yıllarında Kösem Sultan, yılların deneyimiyle saray düzenini ve devlet işlerini kontrol altında tutmayı başardı. Mali sıkıntıların giderilmesi, donanma ve ordu harcamalarının düzenlenmesi, halkın üzerindeki vergi yükünün hafifletilmesi gibi konularla bizzat ilgilendi. Ancak zamanla İbrahim’in davranışları devlet düzenini tehdit edecek boyuta ulaştı. Sarayda artan lüks düşkünlüğü, haremdeki cariyelere ve mücevherlere olan ilgisi halkın yaşadığı hoşnutsuzluğu arttırdı. Kösem Sultan, oğlunu dizginlemeye çalışsa da başarılı olamadı. Yeniçeriler, padişahın tahttan indirilmesini istiyor, halk ayaklanıyordu. Bu dönemde sadrazamların da sık sık değiştirilmesi iyi bir yönetim olmadığını kanıtlıyordu. Kösem Sultan için artık bu durum devletin beka meselesine dönüşmüştü.
1648 yazında İbrahim tahttan indirildi; kısa süre sonra da boğdurularak öldürüldü. Kösem Sultan bir kez daha evlat acısı yaşamıştı ama bu kez ölüm emrinin arkasında o vardı.
Sultan IV. Mehmed Dönemi

1648’de Sultan İbrahim’in ölümünün ardından tahta yedi yaşındaki oğlu IV. Mehmed çıkarıldı. Böylece Osmanlı tarihinde ilk kez sarayda aynı anda iki valide sultan bulunuyordu. Kösem Sultan ve genç padişahın annesi Turhan Sultan. Yüzyıllar boyunca Valide sultanlık makamı padişah annelerine ait olsa da benzeri görülmemiş gücüyle Kösem Sultan, makamından vazgeçip eski saraya gitmemeye kararlıydı. Bu durum, saray içi dengeleri değiştirdi.
Kösem Sultan, yılların verdiği deneyimle devlet idaresinde söz sahibi olmayı sürdürmek istiyordu. Turhan Sultan ise genç yaşına rağmen oldukça becerikliydi ve kendi otoritesini kurmaya kararlıydı. Buna rağmen, devlet adamları, yeniçeriler ve saray bürokrasisi tarafından “Devletin anası” olarak görülen Kösem Sultan, IV. Mehmed’in tahta çıkışının ilk yıllarında yönetimi fiilen elinde tuttu. Ancak bu dönem uzun sürmedi. Zamanla Turhan Sultan, kendi çevresini oluşturmaya başladı. Özellikle sadrazamlar ve harem ağaları arasında iki taraflı gruplaşmalar yaşandı. Kösem Sultan bu dönemde bir yandan devletin istikrarını korumaya çalışırken, bir yandan da genç Turhan’ın büyüyen nüfusuyla mücadele etti. Bu sırada, Kösem Sultan’ın yeniçerilerin desteğiyle IV. Mehmed’i tahttan indirip yerine başka bir torununu geçirmeyi planladığına dair söylentiler de büyüdü. Bu dedikodular, Turhan Sultan cephesinde ciddi bir korkuya neden oldu. Sarayda gerginlik artarken, Kösem’in yıllardır kurduğu dengeler yavaş yavaş dağılmaya başladı.
İdam Edilen İlk Kadın Sultan

1651 yılının eylül ayında, Topkapı Sarayı’nda tarihe geçen bir gece yaşandı. Turhan Sultan tarafından gönderilen Lala Mustafa ve harem görevlileri, Kösem Sultan’ın odasına gizlice girerek onu öldürdü. Gücüyle ilklere imza atan Kösem Sultan, sahip olduğu makam ve hırsı yüzünden imparatorluğun öldürülen ilk kadın sultanı oldu. Böylece, yaklaşık 30 yıl boyunca Osmanlı Devleti’nin yönetiminde söz sahibi olmuş valide sultanın hayatı, sarayın karanlık duvarları arasında son buldu. Kösem Sultan’ın ölümü, “Kadınlar Saltanatı” olarak bilinen dönemin de fiilen sonu oldu. Turhan Sultan’ın sorumluluğu sadrazamlara bırakmasıyla birlikte, sarayda artık hiçbir kadın bu ölçüde siyasal güç elde edemedi. Kösem’in bıraktığı izler, yönettiği yıllardaki denge politikaları, kurduğu vakıflar, imar faaliyetleri ve devlet anlayışı Osmanlı tarihinde derin bir yer tuttu.
Kaynakça
- “Kösem Sultan.” Biyografya, 2016, www.biyografya.com/tr/biographies/kosem-sultan-856eabb5. 08.10.2025.
-
“Osmanlı tarihinde öldürülen ilk valide sultan: Kösem.” Fikriyat Gazetesi, Fikriyat, 03.09.2018, www.fikriyat.com/fikriyat-ozel/2018/09/03/osmanli-tarihinde-oldurulen-ilk-valide-sultan-kosem. 08.10.2025.
- “KÖSEM SULTAN.” TDV İslâm Ansiklopedisi, islamansiklopedisi.org.tr/kosem-sultan. 08.10.2025.