- Birhan Keskin yazdığı şiirlerle ‘içimizdeki narı dürten’ bir şair. Sadık Hidayet Kör Baykuş kitabına “Yaralar vardır hayatta,ruhu cüzzam gibi yavaş yavaş ve yalnızlıkta yiyen,kemiren yaralar.” diye başlar. İşte böyle bir dünyada bazı kelimeler de insanın ruhunu kemirir, çıkmadığı her gün yavaş yavaş bir uçuruma sürükler insanı. Bazı acılar kendini anlatacak kelimeleri bulamadığında bir düğüm olur oturur boğazınıza ve sığındığınız şey kitaplar oluverir. Sizi anlayacak ve anlatacak şeyleri okumak istersiniz. Birhan Keskin de böyle anlarda acınızı sizden daha iyi anlar kimi zaman, imgelerinin içinde kaybolursunuz. Gelin şimdi hep beraber Soğuk Kazı kitabından alıntılarla Birhan Keskin’den acılarımızı okuyalım..
- Benim kalbim bir hatıraya kalsın
Bu çukur vadiye, kazıdım buraya
Gelsin okusun;
Kimin eli değmişse bir ayrılığa
Tütecek sandığı ocak sönecek
Bir daha hiç görünmeyecek o rüya.
(s. 13)
- Bu dünyada insan dediğin ikiye ayrılır Jospi
Bir: Ayrılıktan sonra hiçbir şey olmamış gibi
davranan medeniler; Bir: Atlarına davranan
barbarlar. Onlar atlarını çöle, topuğunu dikene sürerler.
(s. 17)
- Benim seninle ilgili
Bildiğim her şey bir
Yalandı. Buna çalıştım.
Tersinden bir adaletsizliği
anlamam gerekti benim
(s. 19)
- Hayata değdiğim yer bir tuz zerresi
Kirpiklerimde kırılan ses tuzun sesi
Tuz bastım balbime sakladım seni
Yürüdüğüm ömrüm değil, keskin
bir tuz hikayesi.
(s. 22)
- Biriken ne varsa sözler arkada kalmış,
O çok sevdiğin dünyanın katı huyu,
Şimdi ne yana dönsen buz tutmuş
kanatların, gövdende onca diken.
Yolları kar kaplamış, donmuş göl,
ne sen bir yere varırsın artık ne seni
bekleyen tren.
(s. 23)
- kalbin ışımıştı yıllarca birinde,
birinde kış durmuştu ince ince.
unutmazsın unutmak istesen de,
dal aşağı doğru çataldır artık.
(s.25)
- Her şey çok eksik ve neredeyse yok gibiyken
Buldum buluşturdum kendime geldim
Tek eksik sensin! İncecik, çilli bir dille
sen de gelsen.
(s. 26)
- Dünya soğur, akşam serinlerken,
Benim sensiz sevinecek bir şeyim yok.
Kılı kırk yardım, altını üstüne getirdim,
Ve işte en gümüş cümlem:
İçimi açtım sana.
İçini açmak için.
(s. 27)
- Rüyaevi bu. Kapısında bir tuhaf numara.
İsteyen çıkıp istediği yere gidebilsin diye.
Ama kapılar insana, çıkıp gitsin diye mi?
Girsin diye mi, rüyada bile olsa.
(s. 30)
- Bir rüyada
Elimde tuttuğumu,
elimde tutup hiç bırakmadığımı
Nereye bırakacaktım gerçekte?
(s. 32)
- Dünyanın acısı benden yırtılmış.
Onca kesik yol içimde, onca harita.
Ağrıyla soğukta sustum, dönülmezdi
Dönülmez, üstüm başım buz iğnesi.
(s. 33)
- İnceciğim. Kırığım. Anla…
Bu yüksekten bir düzlüğe indir beni.
(s. 33)
- Kubbem yok ki benim, bir tepsinin kenarında uykum
Dönersem, aşağ’sı çok yüksek
Düşeceğim nasılsa gördüm.
Dünya beni sarmazdı sarmalamazdı döndüm.
Gök ağlıyordu, ben zülfünü ördüm.
(s. 34)
- Kalbimin günbatısı, bu buz kesiği
bendeki lal, bu bendeki mıh,
söktüm senindir, sana bağışladım
ağaran saçımı, senindir, al.
(s. 35)
- Uzun uzun, karıştırarak, onu bunu, bilirsiniz
Zaman sıkıntılılar için hiç geçmeyen şeydir.
(s. 39)
- Eski bir sanrıdır yıldızlı göğün altında yaşadığımız
- Sorunun sorulduğu yerim ben,
cevabın alındığı yer!
Bir yanım erguvan bir yanım gül ve laleler
Bir yanda serseri otlar, başıboş, plastik çiçekler
kök dal dolanmış duvarda birbirine koyu keder.
(s. 46)
- Sen benim neşe boncuğumdun
Koptu incecik ipin dağıldın ellerimde.
(s. 48)
- Ben sizinle hiç göz göze gelmedim.
Gözlerim kayıyor, baksan göreceksin, kayıyor her yer.
(s. 49)
- Bir mucizeyi gösterecektin bana, atladığım satırları
(s.51)
- İnsan; insan ne ki,
Şeytanın bacağı kırık kalıyor
İnsan derken.
(s. 57)
- İçerden yürüyen ve püsküren su
Fokurdayan lav kaynayan felek
bunca şey birbirini ite kaka oluyor
Ve katılaşıyor dünya giderek.
(s. 58)
Soğuk Kazı
Metis Yayınları