“Faber est suae quisque fortunae.”
(Herkes kendi talihinin mimarıdır.)
Tarih uzmanı, akademisyen, yazar Prof. Dr. İlber Ortaylı’nın hayatta doğru seçimler için öneriler alt başlığı ile yazdığı yol gösterici bir kitap Bir Ömür Nasıl Yaşanır. Özellikle bir şehir, ülke nasıl gezilir, insan dilini nasıl geliştirir, insanlarla ve bilginin kendisi ile nasıl ilişkiler kurulmalıdır gibi soruların cevaplarını bu kitapta bulabilirsiniz. İlber Ortaylı’nın tarih uzmanı ve akademisyen değil gezgin ve yazar kimliği ile karşımıza çıktığı ve kendisi ile yapılmış bir röportajdan kitaplaşmış halini bir solukta okuyacaksınız.
‘Bir ömrün nasıl yaşanacağını öğrenmek isteyenler’ için 45 alıntı hazırladık:
- “Hayat duygularla çalışılacak ve resmedilecek bir kompozisyon, aynı zamanda mantıklı yazılacak bir rapor gibidir.” (sayfa 7)
- “Yüzünüz her zaman yaşadıklarınızın aynasıdır.” (sayfa 8)
- “Biliyor musun, insan en güzel trende düşünür… Bir konu kafanı kurcalıyorsa; yazmak, anlatmak istediğin şeyleri kafanda sıralamak istiyorsan, hatta yeniden kurmak istiyorsan, bir tren yolculuğuna çıkmalısın. Biliyorum, şimdi bir trene atlamayı düşüneceksin ama iş güç diye bunu erteleyeceksin; sonra da unutup gideceksin. Kafanda tuttuğun her neyse, o da buhar olacak. İyisi mi, al sen o bileti!” (sayfa 9)
- “Hayat telaşından kaç yaşınıza geldiğinizi fark etmiyorsunuz.” (sayfa 13)
- “..Bu eğitim tam aksine,insanların yaratıcı taraflarını öldürüyor.” (sayfa 18)
- “Ben insanları arar bulurum. İyi hocalardan eğitim almak için bizzat çok uğraşmışımdır. Neticede kimse gelip beni keşfetmedi. Zaten kimsenin bunu yapacak hâli de yoktu.” (sayfa 22)
- “Kimsenin sizi bulmasını beklemeyin; nitelikli insanları siz arayın!Ben insanları arar bulurum. İyi hocalardan eğitim almak için bizzat çok uğraşmışımdır. Neticede kimse gelip beni keşfetmedi.Kimsenin gelecek hali de yoktu” (sayfa 23)
- “Eğer genç bilse, ihtiyarlar yapabilse” (sayfa 25)
- “25 yaşına kadar öğrendikleriniz esastır. O yaşlara kadar ne okuduysanız, ne dinlediyseniz, ne gördüyseniz, geri kalan hayatınızda temel olarak onları kullanacaksınız.” (sayfa 26)
- “Bunca yıldan, bunca tavsiyeden çıkardığım kanaat şudur: Özel hayatınızla ilgili kimseyi dinlemeyeceksiniz! Anneniz babanız dahil. Zaten böyle ağır konularda onlarda reaksiyon da olur. Dinlemeyeceksiniz. Elbette, “Her seye, her söze kulağınızı tıkayın,” da demiyorum. Ben sadece, “Kendi yolunuzu kendiniz çizmeye çalışın” diye tavsiye ediyorum. Nitekim ben yolumu kendim çizdim, buna gayret ettim. Yine de kulaklarımı her zaman açık tuttum, doğrusu çok işime yarayan tavsiyeler de aldım.” (sayfa 29)
- “Tavsiyeleri işe değil, kişiye bakan insanlardan almalısınız. Bu tipte insanlar sizin kim olduğunuza, nasıl bir birikimle geldiğinize, neye ihtiyaç duyduğunuza bakar. Yoksa ezbere tavsiye vermek çok kolaydır.” (sayfa 30)
- “Hayatta en önemli şeylerden biri de insanın kendisi için en doğru kararı alabilmesidir.” (sayfa 32)
- “Beyninize yeni bir kapı açacak, size bir değer katacak insanla bir araya geldiğinizde bir şey öğrenirsiniz; bir şey düşünürsünüz; yeni bir yere bakmaya başlarsınız. Düşünceniz yeni bir boyut kazanır, yaşamınıza farklı bir bakış açısı eklenir. O boyut bazen yanlış da olabilir, ziyanı yok; bu yanlış, zaman içinde tashih edilir. Dahası, o yanlış bile ortalıkta boş boş gezmekten daha iyidir. Dilinizi, intibaınızı, tecrübe ve görgünüzü geliştiren; dünyaya bakışınızı değiştiren insanlar önemlidir. Onlarla bir araya gelmeye gayret ediniz; sonra oradan başka yere geçersiniz, sabit kalmanız şart değildir.” (sayfa 33)
- “Farklı insanları arayıp bulun, dünyanız değişsin.” (sayfa 33)
- “Kendin gayret etmezsen ortada şans da olmaz.” (sayfa 35)
- “İllâ aynı hayat görüşünü paylaştığınız insanlarla dost olacaksınız diye bir kural yoktur. Ben her dostumun hayat görüşünü paylaşmam ama görüşlerinden faydalanırım.” (sayfa 41)
- “Her şeyden evvel insanların birbirlerini çok sevmesi lazım. Sevginin olmadığı yerde hiçbir şey kurulamıyor.” (sayfa 45)
- “Sevgi vermek çok önemli…Sevgiyle büyüyen her insan iyi bir insan olur.” (sayfa 48)
- “Ne yaşadıysanız yüzünüze yansır.İnsanın yüzü bir kitap gibi okunabilir.İfadeniz bomboşsa da hiçbir şey yaşamadığınız fark edilir.Bundan kurtulmak mümkündür; yaşayın monotonluktan uzaklaşın,gezin,görün, keşfedin başkalarıyla ilgilenin, okuyun ,sevin.Bunları dolu dolu yapın ki izleri yüzünüze yansısın. Yüzünüz ifadesiz kalmasın.” (sayfa 49)
- “Şimdiki çocukların mesela Türkçeleri yok; Fransızcaları, İngilizceleri de yok. Peki neleri var? Boş bir şımarıklıkları var, kendilerini disipline etme gereği duymamaları var.” (sayfa 50)
- “Cephede bile kitap okumuştur. Çünkü Atatürk gerçek bir kitap tutkunudur.” (sayfa 56)
- “Dışarıda da cahil çoktur. Bu cahillerin bir kısmı ne yazık ki okumuşların arasındadır.” (sayfa 59)
- “Yalnız kalmayı öğrenirseniz, düşünmeyi de öğrenirsiniz” (sayfa 71)
- “Düşünmesini bilirsen rüyada da düşünürsün. Birçok iyi fikir insana rüyada gelir, birçok problemi rüyada çözersin.” (sayfa 75)
- “Cesur olun. Kendinizi rahat hissettiğiniz alanın dışında bir pencere açın. O pencereyi açıp dışarıda farklı dünyalar görebilirseniz, bir de atlamış olursunuz.” (sayfa 78)
- “Herkes hukukçu olacak diye bir kaide yoktur .Bizim muslukçu da yetiştirmemiz gerekir. Bir muslukçu bazen bir hukukçudan fazla işe yarar” (sayfa 84)
- “Zavallı Türkçe! Ne güzelsin ve ne kadar şuursuz, cahil, cüretkar evlatların var; seni berbat ediyorlar.” (sayfa 89)
- “Semerkand’ı, Floransa’yı, Buhara’yı, Romayı ve Kudüsü görmeden ölmeyin.” (sayfa 91)
- “Sokaklarında yürümeden, çarşısına karışmadan bir şehri anlamak mümkün değildir. Öyle, “Taksiden indim, otele gittim” yok; yürüyeceksiniz.” (sayfa 95)
- “Okumuş insanın görmesi gereken beş şehir: Petra, Antakya, Palmira , Efes ve İskenderiye…İstanbul bile bu şehirlerden sonra ortaya çıkmıştır.” (sayfa 100)
- “Eğitimin iyisi müzikle, matematik ve filolojiyle, bir de sporla olur. Bunu sağlayamadığınız sürece, istediğiniz kadar okul açın; netice değişmez.” (sayfa 137)
- “Bir millet krizle düşmez veya yükselmez; bir millet ancak insanın eğitim niteliği yüksekse yükselir, gelişir, zenginleşir.” (sayfa 140)
- “Tarihini bil, kendini bil, dilini bil, senin kendi şanlı geçmişin var.” (sayfa 141)
- “Önünde iyi bir örnek yoksa, insan nasıl çalışacağını bilemez.Çünkü birini ancak meslektaşı adam eder. Bugüne bakınca ortada böyle bir modelin kalmadığını görüyoruz. Eğitim enstitülerinin ziyan edildiği günden bugüne dek önümüzde model yoktur.Zira eğitimin temeli öğretmendir.Öğretmen olmadan okul olmaz.” (sayfa 143)
- “En çok öğretmene dikkat etmemiz lazım. Bizde model hep öğretmenlerdir, anlattıklarıyla bir dünya kurarlar. Öğretmen iyiyse, toplumunu kurtarır.” (sayfa 149)
- “Ben bir yerin nasıl olduğunu öğrenmek için, küçük insanın nelerle mutlu olduğuna, şehirden ne kadar istifade edebildiğine bakarım.Çünkü burjuvazi yolunu her yerde bulur ama küçük insan bulamaz. Burjuvazi her yerde mutlu olabilir, küçük insan olamaz.” (sayfa 156)
- “Sorumluluk duygusu teşekkül etmemiş bir adam hiçbir işe yaramaz. Aynı şekilde ağzına hakim olamayan bir kadın da hiçbir şekilde çekilmez.” (sayfa 178)
- “Beraber dolaşmak, bir insanı tanımanın en iyi yoludur.” (sayfa 182)
- “Hepimizin üzerinde düşünmesi gereken bir konu…İyi mühendis ve hekim çıkartıyoruz , ne var ki kültürel üretimimizde ciddi bir artış yok .Bizim artık buna odaklanmamız lazım. Sinemacı , tiyatrocu , müzisyen yetiştirmenin yollarını bulmalıyız .” (sayfa 193)
- “Tolstoy okunmadan roman okunmuş olunmaz.” (sayfa 216)
- “Dostoyevski bir dehadır.Müthiş bir gözlem gücü,yazma kapasitesi vardır ve ruhsal analiz abidesidir. İnsanın kaderinin tasvircisidir. Her şeyini okuyun ama Suç ve Ceza ile Karamazov Kardeşler’i okumadan roman okuduğunuzu söylemeyin.” (sayfa 217)
- “Bugünün Türk yazarlarının en büyük sorunu, kendi lisanını bilmemektir.” (sayfa 225)
- “Üzülerek söylüyorum; çok çapaçul, çok tatsız bir yaşam geliyor” (sayfa 259)
- “Türkiye çalışan ve kalkınan bir ülkedir. Ama aynı zamanda çok da yolsuzluk yaşanan bir yer… Demek ki ancak bazı şeyler düzelirse o zaman çok büyük atılım yapabiliriz. Ama asıl üzerinde durmamız gereken kültürdür. Okuyanların ve öğrenenlerin bir araya gelmesi lazım. Bu da kütüphane, tiyatro, galeri gibi kültür kurumlarıyla olur. Kültür meselesinde her şey birbirine bağlıdır. Hepsini ölçerek biçerek, geliştirerek yürümeliyiz.” (sayfa 261)
- “Yine de beni umutsuz sanma, çok umutluyum. Çok şikayet ediyoruz ama benim zamanımda gençliğin bu kadar potansiyeli yoktu. İşte kolejli bir sürü çocuk vardı; İngilizce öğrenmiş, okulu bitirir bitirmez Amerika’ya kaçmış. Şimdi mesela Rusça ve Farsça öğrenenler bile var. Renk renk gençler yetişiyor. Bunlardan yararlanacağız. Bu gençler öne çıkınca, her yer de birbirine benzemekten çıkacak. Daha dolu dolu bir ülke olacağız. Umudum budur.” (sayfa 262)
İlber Ortaylı, Bir Ömür Nasıl Yaşanır?, Kronik Yayınları, 6. Baskı