Ölümden sonrası var, inandım
Şahidim ki ölüm hayatın kenar süsü
Ama bak şu hudutsuz dağın eteklerini tutana
Kaç mevsime şahit olmuş yeryüzünde
Saydım, büyüdüğümden utandım
Kaç sarışın buğday savrulmuş boşlukta
Tenine değmeden zamanın
Kaç kez yanmış elleri Azrail’in
Dokunmaktan dizleri paslı kullara
Ki onlar
Kâinatın Atlas’ı ve
Erimeyen buzullar
Ve rüyaların oltasına takılmış ırmaklar toplamıdır
Yüzdüm, kuruluğumdan utandım
Kazdım toprağı üryan halimle
Küle döndü akkor avuçlarım
İndim derine ve tuttu milyon yıllık ağrılarım
Dünyanın canı ortasındaydı
Burktum, kendi canımdan utandım
Bilmem nerden düştüm bu derde
Bir deri bir kemik, bir ruh kaldım
Yanarak ateşler içinde
Bir han kapısına vardım
Anahtarı çevirdikçe yaşadım
Yaşadım da
Öleceğimden utandım
esra namazcı ile…


