Zamanın İzinde – Ercan Kesal & Enis Rıza

Tayfun Tatar
Tayfun Tatar
Gömlek cebinde şiir, fotoğraf ve biraz da sonbahar taşıyan bir basit adam
spot_img
spot_img

Hemen hemen herkesin, bilhassa fotoğrafseverlerin ilgisini hep çekmiştir geçmiş yıllardan, hayatın içinden fotoğraflar. Çünkü şimdilerde her gün önünden geçip işe/okula gittiğiniz o eski binanın yıllar önce etrafında gökdelenler yokken tek başına dikiliyor oluşu, fotoğrafa bakarken çekici bir yaşanmışlık duygusu uyandırır.

Zamanın İzinde kitabında Ercan Kesal ve Enis Rıza da tam olarak bu hissin peşinden gitmek istemiş bana kalırsa. Okuyucu kitabı eline alıp fotoğrafları bir bir geçerken içlerinde bu duyguyu uyandırmak, bu topraklarda yaşanan öykülerin farkına varmalarını sağlamak istemişler. Bunu yaparken de güzel bir fotoğrafın paragraflar sürecek bir yazının yerini tutabileceğini unutmamışlar. Fotoğrafların açıklamaları buna uygun olarak, kısa kısa yapılmış. Öyle ki bu açıklamalarda ne eksik ne fazla bir kelime yok. Çoğunda sadece yer ve zaman belirtilmiş, fotoğraf özel bir olayın üzerine ise olay hakkında kısa bir bilgi sunulmuş. Bazı fotoğraflarda ise bu açıklamaları yazan Ercan Kesal, kısa bir “belki” eklemiş. Fotoğraf karesinin içindeki birinin yüz ifadesinden, başka birinin duruşundan yaptığı bir çıkarım… Açıklamaların bu şekilde az ve öz oluşu bana kalırsa kitabın ruhuna oldukça uygun. Okuyucu gereksiz uzun metinlerle boğulup fotoğraftan uzaklaşmıyor. Fotoğrafta neyin ne olduğunu anlayıp onu incelemeye geri dönüyor. Tabii bir de zaman zaman kendisinde de yazar ile benzer bir hissiyat oluştuğunu fark edip şaşırıyor “belki”leri okurken. Yalnız bazı fotoğraflarda bu bahsettiğim açıklamalara yer verilmemiş. Bu bilinçli bir tercih midir yoksa fotoğrafa dair bilginin kısıtlı olmasından doğan bir zorunluluk mudur bilmiyorum ancak eğer bir tercih ise, en azından yer ve zaman bilgisinin verilmesi daha isabetli olurmuş bana göre.

Kitapta yer verilen fotoğraflar tam olarak bir “yakın tarih” sınıflandırmasında değil. En eski fotoğraf –eğer tarihsiz fotoğraflar arasında daha eskisi yoksa- 1908 yılında Manastır’da çekilmiş. Kitap ile bu noktada başladığınız yolculuk kronolojik bir sıra ile ilerleyerek günümüze kadar geliyor. Son yıllara dair fotoğraflar, haliyle, daha çok güncel gelişmelere dair olmasına rağmen eski fotoğraflar yalnızca tarih kitaplarında da bulabileceğiniz, dönemin önemli olaylarına dair değil. Çanakkale Savaşı’ndan bir cephe fotoğrafı, Atatürk’ün cenazesinden bir fotoğraf, bir köy enstitüsü meydanında yapılan bir gösteri, henüz köprüleri olmayan bir İstanbul Boğazı fotoğrafı, 1950’li yıllarda bir Çerkes düğünü ve daha niceleri bu kitapta bulabileceğiniz ayrıntılar. Bana kalırsa kitabı benzerlerinden ayıran nokta da aslında bu. Yaşadığımız coğrafyaya dair çok geniş bir yelpazeye ışık tutuyor. Örnek vermek gerekirse, bu kitaptan önce haklarında hiçbir şey duymadığım Nartlar’ın dansları ve gelenekleri hakkında şu an az da olsa bilgi sahibiyim. Kim bilir belki de böyle bir kitabın amacı buydu.

Kitaba dair bir paragraf da Ayrıntı Yayınları’na açmak istiyorum. Otuz yılını doldurmuş olan yayınevi, bu kitabı “Ayrıntı’nın 1000. kitabı” olarak sunmuş. Kitabın birkaç ufak ayrıntı dışında hayran kaldığım içeriklerini bir yana bırakırsak, dizgisi ve tasarımının da çok başarılı olduğunu söylemek istiyorum. Fotoğrafların kalitesi oldukça iyi ve baskının yapıldığı kağıdın seçimi için bile özen gösterilmiş. Fotoğrafların sayfa içinde konumlandırılması da açıklamalarıyla birlikte oldukça başarılı. Yalnızca iki sayfaya yayılan birkaç fotoğrafta, sayfanın ortasındaki katlanma nedeniyle bazı detay kayıpları dikkatimi çekti. Ancak bu kadar kusur böyle bir kitapta kabul edilebilecek düzeyde.

Uzun lafın kısası, “Zamanın İzinde” benzerleri gibi “yakın tarihimize fotoğraflarla ışık tutan” bir kitap değil de “yakın geçmişten öyküler anlatan” bir dizgi. Fotoğrafların seçiminden metinlerin hazırlanmasına ve bunların birlikte harmanlanıp dizgisinin yapılmasına kadar muhteşem bir emek ve bu emeğin güzel bir karşılığı var. Yaşadığı coğrafyayı biraz daha iyi tanımak isteyen herkesin mutlaka okuması gereken bir kitap.

spot_img

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

Frankenstein Canavarının 90 yıllık Evrimi: Sinemada 8 Farklı Görünüm

1931'deki hantal Karloff'tan 2025'in duygusal Jacob Elordi'sine... Frankenstein canavarının sinema tarihinde Gotik edebiyat mirasını nasıl dönüştürdüğünü keşfedin.

Müzik Festivallerinin Peşinde Avrupa Turu

Avrupa'nın önde gelen müzik festivalleri ile yaz boyunca geziyoruz.

S.D.B.D.A. Veyahut Yan Yana Film İncelemesi: Birlikteliğin Birleştirici Gücü

Feyyaz Yiğit ve Haluk Bilginer’in başrolde olduğu Yan Yana, farklı dünyalardan gelen iki adamın mizah ve içtenlikle kurduğu dönüştürücü bağı etkileyici biçimde anlatıyor.

Boyarken Düşünmek: Sanatla Zihinsel Arınma

Modern çağın zihinsel gürültüsünü durdurmanın yollarından biri boyamaktır. Sanatla akışa girmek, kaygıyı azaltıp, derinlemesine odaklanma ile aracılığıyla zihinsel arınmayı mümkün kılar.

Dire Straits – Brothers In Arms: Bir Savaş Eleştirisi

Klavye ve gitarın ikonik ismi Dire Straits'in Brothers In Arms ile sunduğu savaş karşıtı bakış açısını inceledik!

Haunted Hotel Dizi Analizi: Ölüm ve Yaşam Arasında Alaycı Bir İşletme

Korku ile komedi türlerini harmanlayan Matt Roller, izleyicilere yepyeni bir fantastik evren sunuyor.

Frankenstein Filmine Referans Olan Tablolar

Frankenstein filmi yalnızca konusuyla değil, sanatsal yanıyla da bizlere çok şey anlatıyor.

TikTok’un Kütüphanesi: BookTok’ta Popüler Olan 10 Kitap

BookTok, kullanıcıların kısa videolarla paylaştığı bir dijital kitap topluluğu haline gelmiş ve bir kitabın popülerliğini hızla arttıran bir platform olmuştur.

Kayayı Delen İncir Aslında Ne Anlatıyor?

Kayayı Delen İncir, Turgut Uyar’ın 1982 yılında, ilk kez Karacan Yayınları tarafından yayımlanan ve aynı yıl Behçet Necatigil Şiir Ödülü’nü kazanan şiir kitabıdır.

Julianus: Son Pagan Bizans İmparatoru

Roma'nın dinden dönen imparatoru Julianus’un Paganizmi canlandırma çabaları, askeri zaferleri ve tartışmalı politikalarıyla bıraktığı mirasın izini süren bir portre.