1.”Ged, bazen iç çekse de hiç şikayet etmezdi. Bu tozlu ve dipsiz eğitim konusunda, her şeyin, her yerin ve her varlığın gerçek ismini öğrenme işinin, yani elde etmeye çalıştığı gücün, kuru bir kuyunun dibindeki mücevher gibi bir şey olduğunu anlamıştı. Çünkü büyü denen şey bundan oluşuyordu, yani bir şeyi gerçek ismiyle adlandırmaktan.” (s. 51)
2.” Gücüyle beraber, bedensel kuvveti de gitmişti. Ölüyordu. Fakat, yaşadığı sürece birçok kez ölümün krallığının kuru ve sarp yamaçlarında gezmiş büyük bir büyücünün ölümü tuhaf bir olaydır, çünkü ölen adam gittiği yere körü körüne değil, kendinden emin, gittiği yolları bilerek gider.” (s.68)
3.”Senin içinde doğuştan büyük bir güç var ve sen o gücü, denetim altında tutamadığın, sonucunda aydınlık ile karanlığın, ölüm ile yaşamın, iyi ile kötünün dengesinin nasıl etkileneceğini bilmediğin bir büyüde uygulayarak, yanlış yerde kullandın. Ve bunu da nefret ve gurur yüzünden yaptın. Sonucun kötü olduğuna şaşmamak gerek.” (s.71)
4.” Basit insanlar, gerçek isimlerini çok sevip güvendikleri birkaç kişi dışında herkesten saklıyorlarsa; büyüyle ilgisi olanlar, daha tehlikeli ve tehlike altında olduklarından, çok daha fazla korumak zorundadırlar. Kim bir adamın ismini biliyorsa, onun hayatını avuçlarının içinde tutuyor demektir.” (s.74)
5.”Çocukken, büyücülerin her şeyi yapabileceklerini sanıyordun. Ben de öyle sanırdım, bir zamanlar. Hepimiz öyle sanırdık. Fakat gerçek şu ki, insanın gerçek gücü, büyüyüp bilgisi arttıkça izleyeceği yol, iyice daralıyor. Ta ki, en sonunda sadece ve sadece mutlaka gerekenden başka yapacak şeyi kalmayana kadar.” (s.76)
6.” O andan itibaren, bilge kişinin, kendisini konuşabilseler de konuşamasalar da, yaşayan diğer varlıklardan ayırmayan kişi olduğuna inandı.” (s.86)
7.” Daha sonraki yıllarda da, hayvanların gözlerinden, kuşların uçuşlarından, ağaçların ağır ve ulu hareketlerinden; konuşamayan bu varlıklardan öğrenebileceği şeyleri öğrenmek için çok çalıştı.” (s.87)
8.” İnsanların açgözlülüğüne ne oldu? Eskiden, kuzeyde insanlar parlak taşlara bayılırdı.” (s.95)
9.”Fakat şunu bil, dünyanın Kadim Güçleri, insanlar kullansınlar diye yaratılmamışlardır. Onlar hiçbir zaman, bizim ellerimize teslim edilmemişlerdir, bizim ellerimizde sadece zarar verirler.(…) Kendi gücünü fırlatıp atan kişi, bazen çok daha büyük bir güçle dolar.” (s.121)
10.” Bir adam varmakta olduğu sonu bilir ama bir daha dönüp dönmeyeceğini, ilk başladığı yere geri dönüp o başlangıcı benliğinde tutup tutmayacağını bilemez. Eğer nehrin akıntısında döne döne sürüklenen bir çomak değilse, o zaman nehrin kendisi olmak zorundadır; kaynadığı noktadan, denize döküldüğü yere varasıya, tam bir nehir.” (s.131)