Tarihsel Süreç: Beat Kuşağı ve Yeraltı Edebiyatı

Arşiv
Arşiv
Söylenti Dergi'de geçmiş zamanda yazar olan dostlarımızın eserleri bu hesapta arşivlenmektedir. Yazar onayı olduğu sürece kaynak göstererek kullanmak serbesttir.
spot_img
spot_img

Kronolojik sıralamayı kaçırmamak adına ilk adımımız beat kuşağı veya beat akımı olmalıdır. Öncelikle belirtelim ki yeraltı edebiyatı ve beat akımı etkisindeki edebiyat birbirlerinden beslenseler dahi kati farklar barındırır. Günümüz genç okurlarının bunun ayrımını yapmaları gerekmektedir. 1950-1960’lı yıllarda Amerika’da işsizlik sayısının artması ve savaşın kötü tesiri ile gençler başıboş şekilde Amerika’yı otostop ile gezmeye koyuldular. Bu durumun altıdaki felsefe bir tepki niteliğinde. Devlet sınırları, yozlaşmak, özgürlüğün sınırı, savaş gibi konulara duyulan öfke ile bu akım (Günümüzde tekrar meşhur olan hipster akımı da) ortaya çıkmıştır. Hatta çok aşina olduğumuz The Beatles, Bob Dylan gibi müzik devlerinin kurulumunda büyük rol oynamaktadır.

Beat kuşağı Allen Ginsberg liderliğinde, Jack Kerouac, Neal Cassady, William S. Burroughs isimleri etrafında toplanmıştır. Ginsberg’in kurucu olmasındaki en büyük etken gür sesi ve meydanlara çıkmaktan korkmayan yapısıdır. Kuşağın sahip olduğu felsefeyi Ginsberg’e göre anlatmak gereklidir. Çünkü diğer üyelerin çoğu onun cesaretine sahip olamadıkları gibi eserlerinde de bu ayrışım göz önündedir. Ginsberg adeta bir manifestoya sahiptir. Jack Kerouac ise akımının ortak görüşleri ile roman yazmıştır. Dolayısıyla bugün biz Jack’in adını Ginsberg’ten daha çok duymaktayız. Ginsberg’in Beat kuşağı için kurduğu felsefe (Uluma – 1956) ahlak kurallarını reddeder, sınırsız bir özgürlük ister, dünyanın her karışını kutsal kılar. Fakat bilmemiz gereken önemli husus, bu görüşlerin birçoğu kendilerinden önce var olduğudur. Jack London’ın  (1876- 1916) hayatı öğrenmek adına yaptığı yolculuk Jack Krouac’un Yolda’sının (1957) ilk ve orijinal örneğidir. Yine London’un Deniz Kurdu  (1904) da beat kuşağının “yol” kavramının ilk kullanımıdır.

Yeraltı edebiyatının tarihi daha güncel bir kuruluşa sahiptir. Charles Bukowski ile ortaya çıkan akımın, takribi 1969 tarihinde başlayıp ülkemizde hala daha örneklerini görürüz. Bukowski’nin ülkemizde çok popüler olmasıyla, tarihsel sürecin değerlendirilmemesi ne yazık ki aynı popülerlikte. Kendisinin dahi kabul ettiği bu durum, John Fante’nin varlığıdır. 1909 doğumlu Colorado’lu yazar, İtalyan kökenlidir. Arturo Bandini karakterinin kurucusudur. Los Angeles Yolu adlı esiriyle Bandini karakteri yaratılmıştır. 1933’te yazılan eser 1938’de yayımlanarak yeraltı edebiyatının kurucusuna ve temsilcilerine “Ata” olma niteliği taşımaktadır. Toza Sor (1939), Bahara Kadar Bekle Bandini (1938) gibi başyapıtlara sahiptir. Beat kuşağından farklı olarak yeraltı edebiyatının edebi ölçeği daha yüksektir. Okuru ile daha iyi bağ kurmaktadır. Günümüze yaklaşan yazar Chuck Palahniuk bu akıma dahil olan meşhur Fight Club ile ünlenmiştir. Ülkemizde ise Oğuz Atay ve Yusuf Atılgan’dan bu akımın izlerini görürken başlı başına yeraltı edebiyatının tesiri ile yazılmış eser Metin Kaçan’ın Ağır Roman’ıdır. Kolera mahallesinin, dünyanın olumsuz gerçeklerini kendine ev sahibi yapması çok çarpıcıdır. Daha sonraları ise ülkemizde popüler olmasına en büyük etkenler: Hakan Günday ve Emrah Serbes’tir.

Tarihsel sürecin, her yazara her hakkın verilmemesini göstermesi okurun farkında olması açısından önemlidir. Tarihsel sürecin takibi ile Allan Ginsberg ve arkadaşlarının aslında var olanı restore edip ihtiyaç dahilinde kullandığını görmekteyiz. Bu durum bize akımı yerme yetkisini vermez. Ancak fikir babalarına saygı duymayı öğretir. Jack London, hayatı boyunca çok büyük işler yapmış ve yeni fikirler ortaya koymuştur. John Fante gibi nahif bir yazarın nasıl yeraltı edebiyatının hoyrat tavırlarına tesir ettiğini görmek bizi çok şaşırtacaktır. Bu durum o kadar yoğundur ki Kinyas Ve Kayra’da veya Bukowski’de Fante izleri görmek bizleri şaşırtır ve değer algımızın temellerini yerinden oynatır.

spot_img

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

Frankenstein Canavarının 90 yıllık Evrimi: Sinemada 8 Farklı Görünüm

1931'deki hantal Karloff'tan 2025'in duygusal Jacob Elordi'sine... Frankenstein canavarının sinema tarihinde Gotik edebiyat mirasını nasıl dönüştürdüğünü keşfedin.

Müzik Festivallerinin Peşinde Avrupa Turu

Avrupa'nın önde gelen müzik festivalleri ile yaz boyunca geziyoruz.

S.D.B.D.A. Veyahut Yan Yana Film İncelemesi: Birlikteliğin Birleştirici Gücü

Feyyaz Yiğit ve Haluk Bilginer’in başrolde olduğu Yan Yana, farklı dünyalardan gelen iki adamın mizah ve içtenlikle kurduğu dönüştürücü bağı etkileyici biçimde anlatıyor.

Boyarken Düşünmek: Sanatla Zihinsel Arınma

Modern çağın zihinsel gürültüsünü durdurmanın yollarından biri boyamaktır. Sanatla akışa girmek, kaygıyı azaltıp, derinlemesine odaklanma ile aracılığıyla zihinsel arınmayı mümkün kılar.

Dire Straits – Brothers In Arms: Bir Savaş Eleştirisi

Klavye ve gitarın ikonik ismi Dire Straits'in Brothers In Arms ile sunduğu savaş karşıtı bakış açısını inceledik!

Haunted Hotel Dizi Analizi: Ölüm ve Yaşam Arasında Alaycı Bir İşletme

Korku ile komedi türlerini harmanlayan Matt Roller, izleyicilere yepyeni bir fantastik evren sunuyor.

Frankenstein Filmine Referans Olan Tablolar

Frankenstein filmi yalnızca konusuyla değil, sanatsal yanıyla da bizlere çok şey anlatıyor.

TikTok’un Kütüphanesi: BookTok’ta Popüler Olan 10 Kitap

BookTok, kullanıcıların kısa videolarla paylaştığı bir dijital kitap topluluğu haline gelmiş ve bir kitabın popülerliğini hızla arttıran bir platform olmuştur.

Kayayı Delen İncir Aslında Ne Anlatıyor?

Kayayı Delen İncir, Turgut Uyar’ın 1982 yılında, ilk kez Karacan Yayınları tarafından yayımlanan ve aynı yıl Behçet Necatigil Şiir Ödülü’nü kazanan şiir kitabıdır.

Julianus: Son Pagan Bizans İmparatoru

Roma'nın dinden dönen imparatoru Julianus’un Paganizmi canlandırma çabaları, askeri zaferleri ve tartışmalı politikalarıyla bıraktığı mirasın izini süren bir portre.