Sosyolojik Gerçeklik Üzerinden: Sokak Dizileri

Onur Tuğrul Karabıçak
Onur Tuğrul Karabıçak
Critical theory and postmodernism.
spot_img

Son dönemde popülariteleri artan sokak dizilerinin popülaritelerinin ve bütçelerinin özellikle son yıllarda gittikçe artması tesadüf değil: Çukur, İçerde, Son Çıkış, Peaky Blinders, Sıfır Bir… Bu tarz diziler daha çok getto kavramının ve gerçeğinin üzerine kurulmuş vaziyette. Gerçeği anlatmaya yönelik oldukları gibi, popüler oluşları ve ana karakterlerin eylemlerinin kahramanlaştırılması toplumda bazı gerçeklere tekabül ediyor.

Milenyum sonrası toplumlarda artışı gözlenen kimlik ve etnisite çatışmaları gittikçe gün yüzüne çıkıyor: Toplum içinde çoğunluğun tayin ettiği kimlik, azınlığın seçme hakkını kısıtlıyor. Etnik olarak da, siyasal olarak da belli grup-cemaatlere seçim ve kontrol hakkı kalmıyor. Kabaca bahsetmek gerekirse, yeni yönetim sistemlerindeki serbest düzen, her an risk yaşamını haiz olmanızla sonuçlanıyor. Bu durumlarda insanlar kendi bölgelerine çekiliyorlar: Lüks siteler, kenar mahalleler, gettolar, lüks semtler, yoksul semtler gibi çelişkileri barındıran, güvenlik ve özgürlük arayışını temel alan çatışmalara sürükleniyorlar.

Şehir hayatlarımızda yer alan ve özellikle en büyük şehirlerimizde gözlemlediğimiz (Ankara, İstanbul, İzmir) getto versus güvenlikli site yerleşimlerinin sayısı imkan seçenekleriyle ve nüfusla beraber artıyor. Gün geçtikçe güvenlikli siteleşme oranı (kabaca örneklemek gerekirse) gettolaşma oranına göre geride kalsa da, artma eğilimi gösteriyor.

Bu gerçekler bağlamında, bizler de gündelik yaşamlarımızda -eğer orta sınıf ya da orta üstü sınıfa dahilsek- kaçtığımız veyahut içinde bulunduğumuz gerçek yaşamların kurgulanmış versiyonlarını görme imkanı buluyoruz. Başımızı çevirdiğimiz ve yolumuzu değiştirdiğimiz mahalleler, evlerde ekranlarımıza geliyor.

Gettolar, eski zamanlara ziyade daha küçük parçalara ayrılan toplumun diğer küçük parçalarının ”biz ve onlar” olarak anlamlı fakat seçim şanslarının daha az olduğu, değerlerin çatışıp karşılaştırıldığı ve dış tehditlere karşı güvenliğin sağlanıp özgürlüğün kısıldığı alanlardır. Buralarda herkesin içecek bir tas çorbası ve yatacak evi vardır.

Dış dünyaya karşı ortak bir paydada buluşulan bir cemaatten farklı olarak, gettolarda çoğunluk tarafından aşağılanmışlığın damgasını paylaşmak, getto sakinleri arasındaki nefreti ve küçümsemeyi de körükler. Birbirleriyle barış içinde de savaş içinde de yaşayabilen bu bireylerin yapmadıkları şey ise birbirlerine saygı duyarak yaşamalarıdır (Bauman). Bu da içerisi kendisine açık ancak yabancılara (onlara, ötekilere, size) kapalı olan bir alt düzen oluşumuna yol açar. Beli silahlı insanlar, daha küçük ve aynı lokmayı paylaşmak üzerine kurulu küçük çeteler, parayı dağıtan alt yöneticiler gibi. Tüm bunları sokak dizilerinde kurgunun inşasındaki zemin olarak görüyoruz. Sokak dizilerini sokak dizisi yapan, onları ”bizim dizimiz” değil de sadece bir ”dizi” yapan şey onların gerçeğinin halihazırdaki inkarıdır. Ve dizilerdeki yöntemde de ”içerdeki” hayat ne kadar kötü olursa olsun kendi düzeninin ve kahramanlarının olduğu imajı diziyi bir kurguya dönüştürür ve diziyle beraber getto gerçekliği de izleyicinin gözünde yorganlarla örtülür. Popüler medyanın yaptığı şey bir gerçeğe yönelik bizleri müzakereye ve verimli tartışmalara götürmekten ziyade, gerçeklerin değersizleştirilmesi yönüne daha çok ağırlık vermek olarak gözlemleniyor.

İnsanlarımız bu tip dizileri izlemeyi seviyorlar, kendi hayatlarında bulamadıkları heyecanı bu kurgusal düzleme oturtulmuş hayatlarda buluyorlar. Gerçeği tartışmak yerine, bu gettolardaki insanları istemeden de olsa birer gösteri insanına dönüştürüyorlar. Bu belki gettolaşmaların artmasıyla, buradaki insanların yedikleri değersiz damgasının değerli yönünde değişmesiyle sonuçlanabilir. Fakat bu etki çok sürmeyecek, tüketim toplumunun akışkanlığı içerisinde başka yerlere kaybolacaktır. Elde edilen şey gettodaki insanları gettoların içerisinde daha güçlü hale getirmekse, bunun sonuçları da mutlaka tartışılmalıdır. Zira izlediğimiz dizilerde çıkış noktası şu an bir var olan gerçekliktir ve kahramanların oynadığı model, pekâlâ taklit edilebilir, ancak bu gettonun kapılarını topluma açarak değil, tam tersine kapıları surlara dönüştürme yolunda devam eder.

Baudrillard diyor ki:

”Gerçek, imaja yenik düştü. Düşünce ve algımız bize sunulan imajla sınırlı, hafızamız ise medyanın bu imajı gündemde tuttuğu süreden ibaret.”

Ve Zygmunt Bauman’la Loic Wacquant’ın da ifade ettiği gibi, gerçek gettoların içine giremezsiniz ve oradan çıkamazsınız. Burada verilen bedel daha değerli yaşama hakkı ve bireysel özgürlüklerdir.

spot_img

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

spot_img

İsmail Bilgin – Enver Paşa Bir Adanmışlık Öyküsü | 50 Alıntı

İsmail Bilgin bu eserinde, Enver Paşa’nın yaşamını ilkesel bağlılık ve tarihsel temsil çerçevesinde ele alarak dönemin düşünsel iklimini yeniden yorumlamaktadır.

Edip Cansever’in Şiirlerine Yansıyan Hiçlik Travması

Edip Cansever, İkinci Yeni’de bireyin travma, boşluk ve hiçlik duygusunu işler. Şiirlerinde varlıkla yokluk arasında sıkışan ruhsal boşluktaki bireyleri anlatır.

Viyana’da Bir Hafta: Sanat, Tarih ve Lezzet Dolu Gezi Rehberi

Viyana; sanat, müzik ve tarihle iç içe bir şehir. Sarayları, müzeleri, kafeleriyle görsel bir şölen sunuyor. 1 haftada keşfedin, aşık olmaya hazır olun!

İnsanlığımı Yitirirken Neden Bu Kadar Eleştirildi?

Bu yazımızda, Dazai’nin İnsanlığımı Yitirirken romanını psikolojik yönleriyle ele alıp eleştirilme sebeplerini inceliyoruz

Duygusal Farkındalık Üzerine: İçindeki Ben’e Sarılmak

Duygusal farkındalık, kendi benliğimize sarılmanın ilk adımıdır. Bastırılan her duygu benliğimizi içimizdeki zindanlara mahkum eder. duygularımızı fark etmek pusulayı bizlere çevirir.

Nasıl Popüler Oldu: Skyfall

Adele'in kült parçası Skyfall'un zirveye tırmanma öyküsüne bir bakış.

Taxi Driver Filminden Unutulmaz Replikler

Taxi Driver filminin yalnız adamı Travis Bickle'ın adım adım delilikten ''sözde'' kurtarıcılığa evrildiği hikayesinin unutulmaz repliklerini derledim.

Cumhuriyet Aydınları: Zafer Toprak

Zafer Toprak, Aydınlanma ve Kemalizm'i buluşturarak Türkiye'nin modernleşme sürecine yön veren seçkin bir tarihçiydi.

Misery Film Analizi: Sapkın Tutku

Stephen King'in aynı adlı eserinden uyarlanan Misery, fanatizm ve tutku kavramlarına yönelik bir gerilim sunuyor.

Codependent (Bağımlı İlişki) – Meredith Grey & Derek Shepherd (Grey’s Anatomy)

Grey's Anatomy, Meredith ve Derek çifti üzerinden codependent (bağımlı ilişki) kavramını örneklerken, aşkın bazen kişisel hedeflere ve benliğe zarar verebileceğini görüyoruz.

Editor Picks