Günümüzde sosyal medyada her gün yeni bir algı yönetimi ile uyanıyoruz. Kimi zaman açık açık nefret söylemi olarak kimi zaman aba altından sopa göstererek beynimize cinsiyetçi kalıplar işleniyor. Toplum olarak cinsiyet rolleri konusunda henüz gelişme kaydedememişken, 15-25 yaş aralığındaki genç nesil sürekli cinsiyetçi söylemlere maruz kalıyor. Bu sorun daha da büyüyerek kişilerin cinsiyetçi söylemleri yeniden üretmesine neden oluyor. Bizler de bu garip düzende sosyal medyaya tutunmaya çalışıyoruz.
Cinsiyet Eşitsizliği, Cinsiyetçilik Nedir?

Cinsiyet eşitsizliği, cinsiyetten dolayı yapılan ayrımı ifade eden bir kavramdır. Bu ayrım insanların cinsiyetlerine dayalı olarak önyargı veya ayrıcalıklı muamele görmeleri anlamına gelir. Cinsiyet eşitsizliği, çocukluktan başlayarak beynimize işlenen bazı normlar sonucu günümüzde de sosyal medya sebebiyle artarak devam etmektedir. Örneğin, henüz ilkokul çağında bir kız çocuğuna dahi evin işlerini yapabilir gözüyle bakılırken, erkek çocukları için değil ilkokul çağı 30 yaşında bile “o erkek eline yakışmaz” algısı ile karşılaşmamız mümkün.
Cinsiyetçilik, kadınların ve erkeklerin toplumda oynaması gereken rolleri belirleyen keskin bir kavramdır. Hiyerarşik bir düşünce biçimi olan cinsiyetçilik, genelde bilinçli ve zorba bir dille karşımıza çıkar. Dilimiz ve geleneklerimizle iç içe geçmiş olan cinsiyetçilik, işyerinde, sosyal medyada hatta sokakta bile peşimizden gelmeye devam eder.
Sosyal Medya Cinsiyetçiliği Ne Kadar Etkiliyor?

Teknolojinin gelişmesi ile birlikte sosyal medya gerek habercilik gerek reklam olarak geleneksel yöntemi geride bıraktı. Sürekli maruz kaldığımız reklamlardaki cinsiyet rollerine dikkat çekmek isteyen Wood, erkeklerin aktif, başarılı, maceraperest gösterildiğini fakat kadınların cinsel obje, ihtiras unsuru, bağımlı ve yetersiz olarak lanse edildiğini ifade etmiştir. Gün içinde gördüğümüz reklamların kaçını izliyoruz? Değil oturup izlemek üstüne bir de izlememek için paralar veriyoruz. Yine de her ürünün mutlaka bir reklamı var. Çünkü çoğu reklamda bilinçli veya bilinçsiz olarak verilmek istenen bir toplumsal mesaj bulunuyor.
Bir araştırmada 18-25 yaş arası gençlere Instagram’ın olumsuz özellikleri sorulduğunda alınan cevaplardan biri “toplumsal güzellik algısına uyma çabası” olmuş. Aslında bu cevap bile başlıkta sorduğumuz soruyu büyük oranda cevaplıyor. Verilen diğer cevaplarda da toplumsal normlara sıkça değinilmiş. Katılımcılar toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin sebep olduğu normlar sebebi ile paylaşımlarının içeriğinin etkilendiğini, kadın ve erkeğe toplumca farklı roller atfedildiği için kişinin kendisi olmaktan geri durduğu gözlemlenmiştir. Bu araştırmaya göre cinsiyet rollerinin kadınların paylaşımları üzerinde daha etkili olduğu anlaşılmış. (Yılmaz&Polat, 2023).
Yani sosyal medyada var olan kitle ve toplumsal normlar sebebiyle insanlar kendisini olduğu gibi göstermekten, sosyalleşmekten çekiniyor. Sadece Instagram için geçerli değil. Varsayalım ki sadece Twitter kullanıyorsunuz, o da gündemi takip etmek amaçlı. Rastgele bir kadın cinayeti haberinin mentionlarına girince sosyal medyadaki cinsiyetçiliğin eril bir cinayete kurban gitmiş kadını dahi ne kadar sert bir dille yorumladığını görebilirsiniz. Net bir cevap verecek olursak, sosyal medya cinsiyetçiliği etkilemekle kalmıyor, âdeta yangına körükle gidiyor.
Hashtagler Altına Gizlenen Kalıp Yargılar

Bugün sosyal medyada rastgele bir gönderiye tıkladığınız altında gördüğünüz hashtagler dahil kadın bedenini aşağılayan, “hayır öyle değil böyle olmalısın” mesajı içeren hastalıklı düşüncenin ürünü. Özellikle TikTok ve Instagram gönderilerinde influencerlık adı altında henüz 18-20’li yaşlarındaki genç kızlara ismini skinnytok,clean girl koyarak kadın temiz olmalı, ince ve zarif olmalı mesajı verilmek isteniyor. Yüzyıllardır ilmek ilmek işlenen feminizm, TikTok dalgasıyla bir nesli olumsuz yönde etkiliyor. Zayıflık, beyaz ten, İskandinav tarzı küçük burun, inci dişler, ipek saçlar, parlak cilt, clean girl makyajı… Hepsi bu düzenin karşımıza çıkardığı cinsiyetçiliğin bir parçası.
Cinsiyetçiliğin hashtag üzerinden olmasa da erkeklere de etkisi büyük. Özellikle yeni nesille birlikte TikTok öncülüğünde “prenses erkek” tabirini ortaya attılar. Toplumsal cinsiyet eşitsizliğine, cinsiyetçiliğe çanak tutan bu tabirler prenses olmanın yani alt metin olarak kadın olmanın aşağılayıcı bir olgu olduğunu genç beyinlere işliyor. Bunun yanında heteroseksüel bir erkeğe “gay” demek de aşağılayıcı görülüyor. Bu tabir de aynı kapıya çıkarak LGBTİ bireylerin aşağılanma unsuru olarak kullanılmasına sebep oluyor. En ufak kibar bir davranış veya bir başarısızlık erkeğe layık görülmeyerek “gay” ya da “prenses” ifadeleri ile yargılanıyor. Bu kafa yapısıyla “erkek adam ağlamaz” fikri birbirini tamamlayan sığ ve gerici düşünceler olarak toplumumuzda yerini buluyor.
Kalıp Yargılar En Çok Hangi Alanlarda Yaygınlaşıyor?

Gündelik hayatta da sosyal medyada da en çok kalıp yargının dilimize yerleştiği konular şüphesiz cinsiyet rolleri, güzellik standartları, etnik kimlikler ve ekonomik koşullar. Özellikle linç kültürü ve sürü psikolojisinin etkileriyle sosyal medya kendisine her gün yeni bir kurban seçerek sistematik olarak o kişiyi zorbalıyor. Zorbalığın en kötü sonuçlarından biri yeni bir zorbanın doğuyor olması. Bu düzen böyle devam ediyor ve bunun en belirgin sebebi bilinçsiz sosyal medya kullanımı ve eğitimsizlik.
Cinsiyet rolleri zaten bulunduğumuz toplumun sosyoekonomik ve kültürel ögelerine göre şekillendi, şekillenmeye devam ediyor. Fakat 2000’li yıllarda kadının iş ve eğitim hayatında aktif rol oynamasıyla bu şartları, biraz daha geliştirmiş ve kadınların için daha yaşanılabilir bir ülke olmaya yaklaşmıştık. Geldiğimiz noktada ise büyük çoğunluğu sosyal medyanın etkisiyle olan “kadın dediğin”, “erkek gibi” algısıyla tekrar karanlık çağa dönmüş gibiyiz.
Cinsiyet rollerinin tamamlayıcısı gibi olan güzellik standartları da ayrı bir konu. Bu standartların, cinsiyet rolleri kadar keskin çizgileri yok. Çünkü bunlar sıklıkla değişen kavramlar. Mesela şu anda kalın kaşlar revaçta, ince kaşlı bir sosyal medya kullanıcısının yorumlarına girdiğinizde “kaşlarını kalınlaştırmalısın” yorumu görmeniz bu düzenin bir dişlisi. Kaş basit bir örnek olabilir fakat burun estetiğinin revaçta olduğu bir düzende yaşamak gerçekten kişinin psikolojisini bozacak seviyeye getirebilir. Her yıl binlerce insan bu düzenin bir dişlisi olarak burun estetiği adı altında güzellik standartlarına uymak için çaba sarf ediyor. Sonuç olarak hem ataerkil düzen hem kapitalizm kol kola güzellik standartlarını belirleyerek insanları tek tipleştiriyor.
Sosyal Medya Kullanıcısı Olarak Sorumluluklarımız Neler?

Sosyal medya kullanıcısı olarak yalnızca sorumluluklarımızı bilmek toplumda ve dünyada pek bir şeyi değiştirmiyor. Bunun yerine elimizdeki gücü keşfedip alabileceğimiz sorumluluklar bulunuyor.
Farkındalık: Her şeyden önce yapılan yorumun veya yaptığımız yorumun ne anlama gelebileceği konusunda bilinçli olmalıyız. Masum gibi görünen reklamların, hashtaglerin, influencerların oyunlarına gelmemeli, bu tarz kişi ve içeriklerin amacını bilmeliyiz.
Boykot Etmek: Elinizde güçlü bir koz var izlememek, kullanmamak. Çünkü bu bahsedilen her şey izlenme sonucu yüz bularak devam ediyor. Bu hashtagleri kullanan kişileri izlememek, izleyeni uyarmak hatta belki engellemek verebileceğimiz en büyük zararlardan biri.
Bilgi Vermek: Sosyal medya sadece gençlerin elinde değil. 10 yaşında bir çocuk bile skinnytok zorbalığına maruz kalabilir. Çevrenizde yaşı küçük olan, sosyal medyada yorumlarından dolayı yaşının küçük olduğuna kanaat getirdiğiniz kişilere doğrusunu anlatın. Bilinçli olmaktan daha da iyisi, bilinçli çocuklar yetiştirilmesidir.
Hayata Geçirmek: Bunların hepsini sadece sosyal medyada yapmak yeterli değil. Günlük hayatımızda da uygulamaya geçirmeliyiz. Dilimize yerleşen cinsiyetçilikten kurtulmalıyız. Cinsiyetçiliğin her türlüsü gün sonunda size zarar verecek.
Sonuç olarak sosyal medya toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda bireylere pek yardımcı olmamakla birlikte cinsiyetçi tutumların yaygınlaşması ve güç kazanmasına neden oluyor. Nitekim doğru kullanmak ve doğru kullanmayı aşılamak da bizlerin elinde. Sosyal medya sadece bir araç, mesele bu aracı doğru kullanmayı başarabilmek diyebiliriz.
Kaynakça
What is Gener İnequality? (2025) Plan International. Web. Erişim Tarihi: 11.07.2025.
Sexism at work: how can we stop it? European Institute for Gender Equality. Web.
Erişim Tarihi: 11.07.2025.
Meryem Memiş Doğan, Yeni Medyada Kadın Olmak: Tiktok İçerik Analizi DergiPark Akademi. Web. Erişim Tarihi: 11.07.2025.
Berru Ayşe Yılmaz, Ece Polat, Toplumsal Cinsiyet Normlarının Sosyal Medya Gönderilerinin İçeriği Üzerindeki Etkisi: Karma Yöntemli Bir Çalışma DergiPark Akademi. Web. Erişim Tarihi: 11.07.2025.
Kapak görseli: Abdul Rehman Khan, How We Are Stuck Inside This Worthless Concept Of “Gender Roles” Medium. Web. Erişim Tarihi: 14.07.2025.