Orta Asya’ya Uzanan Bir Yolculuğun Romanı: Gönül Hanım

Selene Cabalar
Selene Cabalar
Dünya yanarsa önce edebiyatı kurtarmak gerek
spot_img
spot_img

   Ahmet Hikmet Müftüoğlu, Servet-i Fünun neslinde doğmuş, ikinci meşrutiyet ile birlikte Türkçülük ve milliyetçilik nesliyle büyümüştür. 1920 yılında Tasvir-i Efkar gazetesinde tefrika ettirdiği Gönül Hanım romanı, yabancılar tarafından keşfedilen, okunan ve bilim dünyasına duyurulan Orhun yazıtlarına dikkat çeken, ‘bizden’ olduğunu hatırlatan edebi bir metindir.

   Ahmet Hikmet, Türklüğün ilk yazılı belgelerine dikkat çekmekle kalmamış, romanı edebi bir düzleme oturtmuş fakat makale ve fikri eser romanı dedirtecek kadar da yazıtlar hakkında bilgi vermiştir. Mehmet Tolun, Gönül Hanım, Ali Bahadır Bey ve Bela Zichy tesadüfen tanışmışlar ve dördünün bir ortak özelliği vardır; Ata yurdunu merak etmek. Okuyucu, romanda Gönül Hanım ve sefer heyetinin maceralarını okurken, yazıtlar hakkında bilgi edinmekle kalmaz, Orta Asya’ya uzanan sefer heyetiyle birlikte yolculuğun bir parçası olur. ‘Göç,sefer,yol,yolculuk’ üzerine kurulu bu roman; Türkiye Türkü, Tatar Türkü, Macar’dan oluşan dört kahraman tesadüfen tanıştıkları esnada, o vakitler Türk dünyasının pek bilmediği, varlığından haberdar olunmadığı ve kaynakların yabancılar tarafından araştırılmaya alındığı yazıtları merak ederek Türk dünyasına tanıtmak ister ve ilk yerli ilmî heyeti oluştururlar; ’Gönül Hanım ve sefer heyeti’

Karakterlere bakacak olursak; Üsteğmen Mehmet Tolun, Kafkas Cephesi’nde esir düşüp Sibirya’daki Gradok Esir Kampı’nda tutulan bir Osmanlı subayıdır.Gönül Hanım, Sibirya Tatarları’ndan bir ailenin kızıdır, Bahadır Kaplanov’un kız kardeşidir. Kont Zichy ise Gradok Kampı’nda esir tutulan bir Macar subayıdır. Mehmet Tolun, kendisinden sonra Orta Asya’ya Türklerin gelmesini, araştırmalar ve incelemeler yapmasını ister. Sonraki araştırmacılar için öncü ve yol göstericidir. Dönemin şartlarını da değerlendirirsek bu roman, Türklerin ve Türkçenin ‘ilmi’ bir düzlemde hareket etmeleri ve araştırmaya, bilime yönelik bir nesil yetiştirme çabası uğrunda yazılmıştır. Dört kahramanın aralarında konuştukları amaçlarını açıkça ortaya koyar;

    “Bu ilk Türk bilim heyetinin var oluş sebebi ve dayanağı, “atalarımızın, millî namusumuzun beşiği olan ilk yurtlarımıza” (s. 8) o güne kadar ne Türkiye Türklerinden ne Tatar Türklerinden ne de başka coğrafyalardaki Türklerden ilmî bir heyetin gitmemiş ve oralarda gerekli araştırma ve incelemeleri yapmamış olmasıdır.”

Gruptaki kişiler sefer heyetine çıkarlar, yol boyunca tarihi ve ilmi sohbet ederler. Vardıklarında Kültigin ve Bilge Kağan anıtlarını bulurlar. Anıtlar hakkında bilgi edinirler, kopyalarını çıkarırlar ve Türk dünyasına tanıtmak maksadıyla sefer heyetini tamamlamış olurlar. Ahmet Hikmet, romanın bu esnasında edebi eser hüviyetini arka plana alarak yazıtlar hakkında bilgi verir, yazıtları ve ilk yazılı belgeleri okuyucuya tanıtır. Zaman zaman da makale ve fikri hüviyeti arka plana alarak okuyucunun romanın akışına kapılıp gitmesini sağlar, bunu sağlamak için de romanda Gönül Hanım, Kont ve Tolun Bey arasında aşk üçgeni kurmuştur.

Romanı okurken dönemin şartlarını değerlendirecek olursak, o günkü Türkiye Türklerinin unuttukları köklerini hatırlatan ‘Türklüğün ilk el kitabı’ sayılacak bu roman, Milli edebiyat döneminde yazılan ve hala haklarında Türk araştırmacılarının tam manasıyla söz sahibi olamadığı Türk yazıtları hakkında yazılan ilk edebi metindir. Romanın içerisinde Türkçe hususunda söylenilen fikirler, dönemin şartlarına göre yenilikçi ve ilericidir. Bu anlamda Ahmet Hikmet, dönemsel olarak çok zor bir işe imza atmış, Türk birliğini, araştırmacı ve sorgulayıcı olunması gerektiğini romanda vurgulamış ve bunu okuyucuya Mehmet Tolun’un günlüğünden alıntılarla aktarmıştır. Romanda, Rodloff, Thomsen, A. Von Le Coq, Vamberi gibi çalışmalarından söz edilmesi gayet önemlidir. Ahmet Hikmet, tüm tarih ve kültür birikimini dört karakter üzerinden okuyucuya gayet edebi ve kararlı bir dille aktarır.

Kaynakça: Prof. Dr. Yüksel Topaloğlu

spot_img
Önceki İçerik
Sonraki İçerik

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

Frankenstein Canavarının 90 yıllık Evrimi: Sinemada 8 Farklı Görünüm

1931'deki hantal Karloff'tan 2025'in duygusal Jacob Elordi'sine... Frankenstein canavarının sinema tarihinde Gotik edebiyat mirasını nasıl dönüştürdüğünü keşfedin.

Müzik Festivallerinin Peşinde Avrupa Turu

Avrupa'nın önde gelen müzik festivalleri ile yaz boyunca geziyoruz.

S.D.B.D.A. Veyahut Yan Yana Film İncelemesi: Birlikteliğin Birleştirici Gücü

Feyyaz Yiğit ve Haluk Bilginer’in başrolde olduğu Yan Yana, farklı dünyalardan gelen iki adamın mizah ve içtenlikle kurduğu dönüştürücü bağı etkileyici biçimde anlatıyor.

Boyarken Düşünmek: Sanatla Zihinsel Arınma

Modern çağın zihinsel gürültüsünü durdurmanın yollarından biri boyamaktır. Sanatla akışa girmek, kaygıyı azaltıp, derinlemesine odaklanma ile aracılığıyla zihinsel arınmayı mümkün kılar.

Dire Straits – Brothers In Arms: Bir Savaş Eleştirisi

Klavye ve gitarın ikonik ismi Dire Straits'in Brothers In Arms ile sunduğu savaş karşıtı bakış açısını inceledik!

Haunted Hotel Dizi Analizi: Ölüm ve Yaşam Arasında Alaycı Bir İşletme

Korku ile komedi türlerini harmanlayan Matt Roller, izleyicilere yepyeni bir fantastik evren sunuyor.

Frankenstein Filmine Referans Olan Tablolar

Frankenstein filmi yalnızca konusuyla değil, sanatsal yanıyla da bizlere çok şey anlatıyor.

TikTok’un Kütüphanesi: BookTok’ta Popüler Olan 10 Kitap

BookTok, kullanıcıların kısa videolarla paylaştığı bir dijital kitap topluluğu haline gelmiş ve bir kitabın popülerliğini hızla arttıran bir platform olmuştur.

Kayayı Delen İncir Aslında Ne Anlatıyor?

Kayayı Delen İncir, Turgut Uyar’ın 1982 yılında, ilk kez Karacan Yayınları tarafından yayımlanan ve aynı yıl Behçet Necatigil Şiir Ödülü’nü kazanan şiir kitabıdır.

Julianus: Son Pagan Bizans İmparatoru

Roma'nın dinden dönen imparatoru Julianus’un Paganizmi canlandırma çabaları, askeri zaferleri ve tartışmalı politikalarıyla bıraktığı mirasın izini süren bir portre.