20.yüzyılda isminden sıklıkla bahsedilen Victor E. Frankl dönemin en iyi psikiyatristlerindendir. Logoterapinin kurucusu olan Victor E. Frankl’ın çeşitli hastalıklarla mücadele eden hastalarına “Neden intihar etmiyorsunuz?” sorusunu yöneltmesiyle aslında kitabın temelleri atılmış olmaktadır. Dünya üzerinde otuzun üzerinde dile çevrilen kitap logoterapinin temel ilkeleri ile yazarın Auschwitz toplama kampı deneyimleri etrafında şekillenmektedir.
Logoterapi Nedir?
Logoterapi anlam merkezli bir psikoterapi yaklaşımıdır. Yazar kitapta logoterapiyi tanımlarken dönemin başat psikoterapi ekolü olan psikanalizden ayrıştırarak tanımlama yoluna giderek şu şekilde ifade etmektedir: “Psikanaliz sırasında hastanın divana uzanıp, bazen söylenmesi hiç hoş olmayan şeyleri anlatması gerekir. Logoterapide ise hasta dik oturabilir, ama bazen duyulması hiç hoş olmayan şeyleri duyması gerekir.”
Logoterapiye göre insan temel olarak bir anlam istenci ile dünyaya gelir. Logoterapi süreci, insanın vakıf olamadığı yaşamın anlamını bulma yönünde bir yardım süreci olarak nitelendirilebilir. İnsanın bu anlam arayışı patolojik bir durumdan ziyade varoluşsal bir bunaltı olarak görülür.
İnsanın Anlam Arayışı
“Ama her an her yerde acı bulunmasına karşın, bir toplama kampında bile yaşama sanaatını uygulamak olasıdır.” (sf. 59)
Victor E. Frankl, Nazi kampı deneyimleri sırasında insanların bu kadar zor şartlar altında nasıl hayatta kalabildiklerini gözlemlemeye başlar. Bu gözlemleri sonucunda yerine getirilmesi gereken görevleri olduğunu bilen insanların hayatta kalma şansının daha yüksek olan insanlar oldukları sonucuna varır. Bununla bağlantılı olarak kendi hayatta kalma mücadelesini de bu kitabı oluşturup tamamlayabilmek yönündeki motivasyonuna dayandırır.
“Yaşamak için bir nedeni olan kişi, hemen her nasıla dayanabilir.”
– Nietzsche
İnsanlık kendisini yönlendirerek güvenli bir hayat sunan hayvansı içgüdülerini yitirmesiyle varoluşsal bir boşluğa düşmüştür. Bu varoluşsal boşluk kendisini can sıkıntısı şeklinde dışa vurur. Günümüzde insanların yaşamını sağlayabilecek pek çok şey olsa da uğruna yaşayacakları bir şey bulunmamaktadır. İnsanı nevrotizme kadar sürükleyebilecek olan bu varoluşsal boşluktan yaşamda bir anlam inşa ederek kurtulmak mümkün olabilmektedir. Fakat bu noktada önemli olan somut bir yaşam anlamı arayışına girmek yerine halihazırda yaşamında bulunan, uğruna çaba harcayacağı bir misyona, yerine getirilmeyi bekleyen görevlerine yönelmesi gerekmektedir. Logoterapi temel olarak bakıldığında insan varoluşunun özünü sorumlulukta görmektedir.
“Çalışma grubunda kısa sürede öleceğimi biliyordum. Ama öleceksem, hiç olmasa bunun bir anlamı olmalıydı. Bir ot gibi yaşayıp sonunda o zamanlar olduğu gibi verimsiz bir işçi olarak ölmektense, bir doktor olarak yoldaşlarıma yardım etmeye çalışmanın elbette daha anlamlı olacağını düşündüm.” (sf. 64)
Yazar, deneyimlerinden de yola çıkarak yaşamın anlamının değişse de hiçbir zaman yok olmadığını ifade etmektedir. Bu anlamı keşfedebilmek 3 farklı yol ile gerçekleşebilmektedir:
- Bir eser yaratarak ya da bir iş yaparak
- Bir şey yaşayarak ya da bir insanla sevgi yoluyla etkileşerek
- Kaçınılmaz acıya karşı bir tavır geliştirerek.
Yazarın psikoterapi sürecindeki hastalarından örneklerle de zenginleştirilen kitap, ilgililerine farklı bakış açıları sunarak keyifli bir okuma sunuyor.
İnsanın Anlam Arayışı
Victor E. Frankl
Okuyan Us Yayınları