Kasabanın en yorgun akşamı bu
Kostas’ın meyhanesinde biz bizeyiz
Evet,
Nasıl olduysa bir yer bulduk kendimize
Bir aralık kapı
Bir kartpostalın köşesinden,
Üç ana renk gibi girdik sahneye
Siyah, beyaz ve gri
Aldı kasketi en eski olanımız
Eline kalemini
Başladık dem vurmaya
Şiir, bir geç kalınmışlık türküsüdür, dedi
Akrep ve yelkovandan feci halde başım dönüyor
Bak, bak şu insanlara
Şu firari matmazel,
Şu yorgun müptezel
Herkes gün doğmadan bir hüznü
Tamamlamaya çalışıyor
Saat 12’yi çoktan aşmış
Doldur saki bir kadeh daha
Süreya’yı haklı kılalım
Bir ucundan diğerine dumana batmış masamız
Ve bu öyle sigaradan falan değil
Bazı sözcükler havada bir infial yaratıyor
Konuşmak mı çare, hayır
Ama yazsak bir tufana sebep olacağız
Küllerimiz içimizde soğuyor
Şiir yazmak haddini aşmaktır
Doldur saki bir kadeh daha
Hayyam’a nazire yapalım
Kasabanın en yorgun akşamında
Bir çatlaktan sızdık Kostas’ın meyhanesine
Birer sandalye çektik sabaha karşı
Hüznü geceye, geceyi sabaha
Bağladık