Hüseyin Rahmi Gürpınar: Sokağın Edebiyatçısı

Mürebbiye, Gulyabani, Şıpsevdi, Efsuncu Baba… Adını pek çok eser ile duymuş olduğumuz Hüseyin Rahmi Gürpınar, edebiyatımızın Servet-i Fünun döneminde natüralizm etkisi ile pek çok roman, hikaye ve oyun yazmıştır. Annesini erken yaşta kaybedip küçük yaştan beri teyzesiyle yaşayan yazarın eserlerinin neredeyse hepsinde bunun etkisini açıkça görürüz. Aile içi ilişkiler, toplumda kadın erkek rol dağılımları yazarın sıklıkla işlediği konulardır. Gelin bugün birlikte ‘Kuyruklu Yıldız Altında Bir İzdivaç’, ‘Gönül Bir Yel Değirmenidir Sevda Öğütür’ ve ‘Gönül Ticareti’ eserleri ile yazarın büyülü edebiyat yolculuğuna tanık olalım.

Kuyruklu Yıldız Altında Bir İzdivaç

Kitap, 20. yüzyılın başında Halley Kuyruklu Yıldızı’nın dünyaya çarpacağı haberi ile başlar. Bu haber tüm çevrelerde hem büyük yankı uyandırır hem de yanlış anlaşılmalara yol açar. Baş karakterimiz İrfan Galip de bu söylentiyi duyanlardan biridir. Bir gün sokakta gördüğü bir kadın ile ilgili hülyalara kapılır ve onunla tanışma girişiminde bulunur. Bu girişimden ummadığı ters bir cevap alan İrfan Galip buna çok sinirlenir, kadınlardan nefret ettiğine karar verir ve çeşitli kılıklara girerek Halley Kuyruklu Yıldızı ile ilgili söylentiyi yayarak kadınları korkutmaya çalışır, onlarla dalga geçer.

“Zavallının aşktan yana talihi yoktu. Şimdiye kadar gerçek kılığında beliren bir sevgiliden yüzü gülmemişti. Artık bu hayalle, bu vehimden ibaret cananla yetinmeye, bununla mesut olmaya çalışacaktı.”

Eserin devamında İrfan Galip verdiği konferanslara katılan bir genç kadından konferansları ve kadın olmanın zorluğu konulu bir mektup alır ve karşılıklı mektuplaşmaya başlarlar. Bu mektuplaşma sonucunda İrfan Galip hayranına aşık olur ve evlenme teklifinde bulunur.

“Yazacağım şey pek çok. Fakat şimdi ne yazacağımı bilmiyorum. Tarifine imkan olmayan bir duygu karmaşası içindeyim. Biraz daha yazsam set derken sepet demeye başlayacağım. Belki yine sizi kızdıracağım. Belki de kızdırdım, kim bilir? Bir kere evet cevabınızı alsam o zaman dünyalar benim olacak. Sakın reddetme yoluna gitmeyiniz. İkimizin de saadetini mahvetmiş olursunuz.”

Kuyruklu yıldız altında bir izdivaç yapmaya karar veren bu çift, birbirlerini ilk defa yine Halley sayesinde gördüklerini sanırlar. Oysa İrfan Galip’in mektup arkadaşının ona bir sürprizi vardır.

“… sabah yıldızları kadar parlak bir güzelliğe sahip görünen karısının önünde tapınırcasına diz çökerek:
-Bana senin gibi eşsiz bir güzellik, bir melek lütfettiği için Halley’i kutsarım… dedi.”

Kuyruklu Yıldız Altında Bir İzdivaç bize komedi, endişe, aşkı beraber sunar. Hüseyin Rahmi bize önce kadınlardan nefret eden İrfan’ı, daha sonra ise hiç görmediği bir kadına tutulan İrfan’ı ustaca anlatmayı başarmıştır.

Gönül Bir Yel Değirmenidir Sevda Öğütür

Kitap bize Şadan Beyi ve eşinin yaşadıklarını anlatır. Şadan Bey oldukça çapkın bir insandır ve evlenmesi de bu çapkınlıklarına bir son getirememiştir.

“Havalanan delikanlıları ne yaparlar bilirsiniz. Hemen evlendirirler. Bu genç uçurtmaların ipleri usta eller tarafından idare olunmazsa onlar yine havalanır. Hem de evvelkinin birkaç misli yükseklikte bir haşarılığa… Çünkü kadın, kocadan daha küçük bir çocuktur. Tecrübeli, yaşlı kadınların zapt edemediği bu sevda azgınlarıyla nasıl baş edebilecek?”

Şadan Bey’in ağzından yazılan bu eserde kendisinin fikirlerini, aşk üzerine düşüncelerini, aynı zamanda da bazen karısının ve komşularının yorumlarını okuruz.

“Ben lakırdının salata gibi ince kıyımından hoşlanırım. Allame olsun, büyük filozof olsun, her kim olursa olsun bir insan yazar veya söylerken saçtığı lakırdıların okuyucular veya dinleyiciler üzerinde ne tesir gösterdiğini fark etmeyi bilmeli ve böylece sözlerine, onları büyüleyecek ahengi, cazibeyi kuvveti vermeye uğraşmalıdır.”

“Pencereyi kapayalım. Bu kepazeliği hiç görmemiş olalım. İkinci defa bize bu nispeti vermek için bakalım bundan daha açık daha edepsizce nasıl bir intikam zemini bulabilecekler? Zavallı kocam! Zavallı karın! Zavallı ben, zavallı sen… Ne istiyoruz? Ne yapıyoruz? Kimi seviyoruz? Kimi sevmiyoruz? İnsanlığın yalnız ilkel tabiatı değil, bugünkü hissi, bugünkü kalbi de tamamıyla meçhul… Bütün hareketleri çılgınlıktan başka bir şey değil! Ahlak ahlak diye bağıranlar da bu cinnet çarkının içinde hu hu çekiyorlar…”

Hüseyin Rahmi bu eserinde aldatmayı, gizli ilişkileri güzellemiyor. Bunun yerine aldatan tarafla birlikte aldatan tarafın da hislerini kağıda döküyor, kadın ve erkeğin benzer olaylarda nasıl farklı konumlarda bulunduklarını gösteriyor ve iki tarafa da derinlemesine bakıyor.

“… sözlerinizde bu gece olayının karanlığıyla örtülü siyah imalar görüyorum. Bu meselede dürüst, tanıdığınız muhterem bir zatın namusu mevzu bahistir. Cevher Hanım’ın iffeti yahut iffetsizliği hakkında muğlak bir matematik kuralı gibi meçhul cebir işaretleri kullanmayınız. Açık söyleyiniz. İma iftiradan daha fenadır, mertliğe yakışmaz… Görüp hissettiğinizi doğruca anlatınız.”

Gönül Ticareti

Son eserimiz ise Gürpınar’ın yazdığı 13 öyküden oluşuyor. Bu hikayelerin ortak noktası ise tıpkı yukarıda incelediğimiz eserlerde de gördüğümüz gibi kadın erkek ilişkilerine yoğunlaşıyor olmaları. Eşitsizlikler, sorunlar, aldanmalar, kavgalar, ilişkiler ve niceleri…

“Ben karımı seviyorum. O da başkasına gönüllü… Amma günahını sezdirmemek için bütün şeytani maharetiyle beni de idare ediyor. Bırakayım da büsbütün sevgilisine gitsin… Hayır… Öldüreyim de aşkım toprağa gömülsün… Hayır… Sevmek hayatın en büyük lezzetidir.”

“Karım bana, ihanet cehenneminin alevleri arasında cennetin gülistanlarını gösteriyor. En bayıltıcı güllerini koklatıyor. Cennetin lezzetlerini cehennemin alevleriyle karıştırarak beni öldürüp öldürüp diriltiyor. Ben bu anlatılmaz zevk ateşleri içinde Aşık Kerem gibi tüterek yanıyorum.”

Ancak bu eser bunlardan çok daha fazlasını da içeriyor. Ölüm, hayvan sevgisi, aile ilişkileri gibi pek çok önemli konuyu da içinde bulunduran bu eser bizlere döneminin aynasından ışık tutuyor, farklı bakış açılarıyla tanıştırıyor.

“Herkes yiyebileceği kadar ekmek alacak. Kimsenin önünden bir lokmacık şey artıp ziyan olmayacaktır. Çünkü kalan lokma kendini yemeyene lanet ederek bağırır. Odunu, kömürü idare için sıcak mevsimlerde bile üç günde bir yemek pişirilir. Bazı yemekler teldolapta ağırlaşır, kokar, küflenir. Fakat bu yemek bozulmuş demeye kimsenin dili varmaz çünkü bu cesareti gösterenin derhal küfrüne hükmedilir. İki gözüm nimet bozulur mu hiç?”

Gönül Ticareti barındırdığı her biri birbirinden düşündürücü hikayelerle okuyucusunun kafasına bir sürü soru işareti bırakıyor. Aradan geçen onca yıla rağmen bazı fikirlerin inatla değişmemesi ise hala çok üzücü.

“Ah doktor, zayıfları, masumları korumak için yazılan yazılar kanun sayfalarında kapalı dururken beri yanda Ortaçağ zulümlerini andırır vahşice haksızlıklar oluyor. Kanun bir kılıçtır. Onu kullanacak el ister. Halk içinde yaşı, aklı, kültürü bu işe erer, bu eskrime idmanlı kaç kişi bulunur! Ve sonra kafaları eski ananelerle beslenmiş hakimlerin fikirlerini kadına tüm hürriyetini verecek yeni ahlakın gereklilikleri lehine çevirmek mümkün müdür?”

Pek tabii büyük yazarın edebi kişiliği sadece bu eserlerinden yola çıkarak yorumlamak doğru olmayacaktır. Ancak yukarıdaki alıntıları dahi dikkatle okuduğumuzda Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın toplum analizinde ne kadar başarılı olduğunu, kadın erkek ilişkilerini ne kadar iyi ele aldığını ve bir öykücü olarak tipleme oluşturmadaki yeteneğini görebiliyoruz.

Hüseyin Rahmi Gürpınar hakkında daha fazlası için aşağıdaki linklerden diğer yazarlarımızın da yazılarına göz atabilirsiniz:

Naif Bir Yazar: Hüseyin Rahmi Gürpınar

Batı Taklitçiliğine Trajikomik Bir Eleştiri: Şık Romanı

KAYNAKÇA

Hüseyin Rahmi Gürpınar, Kuyruklu Yıldız Altında Bir İzdivaç, Bilge Kültür Sanat Yayınları, 2015.

Hüseyin Rahmi Gürpınar, Gönül Bir Yel Değirmenidir Sevda Öğütür, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2019.

Hüseyin Rahmi Gürpınar, Gönül Ticareti, Can Yayınları, 2021.

 

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

Epik Fantastik Türüne Giriş ve Kralkatili Güncesi Evreni

Epik fantastik türüne derinlemesine bir bakış ve Kralkatili Güncesi ekseninde modern mit yaratımının izleri...

Söylenti Sinema Şeridi: Direniş ve Özgürlük Ayı

Hayatın içinden beyaz perdeye taşınan zorluklar, yaşam mücadelesi ve daha nicesinin işlendiği film önerilerimiz.

Yerel ve Evrenselin Birlikteliği: Çağdaş Moda Tasarımlarında Anadolu İzleri

Moda dünyasında sürdürülebilirlik ve özgünlük arayışı giderek daha fazla tasarımcıyı yerel ve kültürel unsurlara bakmaya yönlendiriyor.

Met Gala 2025: Moda Dünyasında Dikkat Çeken Kültürel Tema

Met Gala 2025, kültürel teması ve "Black dandyism" vurgusuyla moda dünyasında kimlik ve stil hakkında güçlü mesajlar verdi.

Ölü Ozanlar Derneği Hangi Albümle Eşleşir?

Sistemin duvarlarını şiirle yıkan bir film ve notalarla öfkesini haykıran bir albüm: Ölü Ozanlar Derneği ve The Wall’u birlikte inceliyoruz.

Terapide Kaybolmak: “Beyaz Psikoloji”den Kültürel Uyum Arayışına

Batı merkezli terapi yaklaşımlarının kolektivist kültürlerde neden uyumsuzluk gösterdiğini "beyaz psikoloji" kavramı üzerinden inceledik.

Orta Çağ Avrupası’nda Moda, Sağlık ve Hijyen

İnsanın kendini eğitmesi, araştırması ve en önemlisi sorgulaması kadar güzel bir şeyin olmadığı dersini veren Orta Çağ Avrupası'ndan bir soru: “Siz hangi çağda yaşıyorsunuz?”

Crash (1996) Film İncelemesi: Bedenin Arzuyla Çarpışması

Cronenberg’in Crash filminde beden, arzu ve makina birleşir; kaza, hem haz hem dönüşüm alanına dönüşür. Film, gerçekliğin simülakra evrildiği bir evren çizer.

Söylenti Aylık Frekans

Mayıs ayını taçlandıracak müzik önerileriyle karşıladığımız Söylenti Frekansı sizlerle!

Roller, Güç ve Travmalar: Aile İçi Psikodinamik Yapılar

Bu yazı, aile içi psikodinamik yapılar bağlamında güç dengeleri ve rollerin bireylerin travmalarını nasıl şekillendirdiğini ele almaktadır.

Editor Picks