Pek çok farklı tanımı yapılsa ya da daha doğrusu yapılamasa da özünde amacı “güzel olanı göstermek, anlatmak” olan sanatın her bir dalında pek çok farklı kanıksanmış aracı var. Müzik gitardan piyanoya, yan flütten gaydaya yüzlerce farklı çeşit müzik enstrümanı ile yapılır. Heykelleri mermerden, bronzdan; resimleri ise bir kanvas tablo üzerinde görmeye alışmışızdır. Peki ya yaratıcı beyinlerin ürünü olan sanat, eğer bu “normalin” dışına çıkabiliyorsa daha yolun başında benzerlerinden başarılı bir şekilde ayrışmamış mıdır? İşte bu yazımda benzerlerinin arasından ayrışan, yaratıcı yöntemleri ve araçlarıyla sıra dışı sanat eserleri ortaya koyan bu insanlardan örnekler sunacağım. Keyifli okumalar!
1. Chad Knight – Dijital Heykeltıraş
Heykellerin müze müze gezerek görebileceğimiz, diğer turistlerin arasından izleyebileceğimiz sanatsal eserler olmasına alışığız. Ancak Chad Knight, bizi alışılmışın çok ötesine götürüyor. Çünkü Knight’ın eserleri, aslında gerçek dünyada yer almayan üç boyutlu çizimlerden ibaret. “İbaret” sözcüğü kafanızı karıştırmasın, bu şahane çizimlerin her birinde yer alan her bir objenin temsil ettiği bir düşünce, bir mesaj var ve bu yüzden de Chad Knight, bir sürrealist olarak görülüyor. 43 yaşındaki sanatçı, dijital heykellerini “sürekli aktif, gürültülü beynimdekileri sunmanın tek yolu” olarak tanımlıyor. Daha fazlasına kendi Instagram hesabından ulaşabileceğiniz Chad Knight eserlerinden bazıları:
Origin
Forged
Obviously Ignorant
Protect
2) Golsa Golchini – Ressam
Golchini, İran doğumlu ancak 2004’ten beri Milano’da yaşayan, burada görsel sanatlar okumuş bir ressam. Golchini’nin resimlerini sıra dışı kılan ise minimal bir düzende tablo olarak kullandığı objeler. Eserlerinde kimi zaman bir karton parçası, kimi zaman bir boya fırçası, kimi zamansa kendi ellerini tablo olarak kullanan Golsa Golchini, bunu şöyle anlatıyor:
“Sanat benim için her gün karşılaştığımız şeyler üzerine iletişim kurmanın bir yolu. Eserlerimle insanların günlük yaşamlarına farklı bir gözle bakmaya çalışmasını amaçlıyorum.”
Golchini, eserlerinin anlaşılır gözükürken aslında büyük hikayeler içermesini amaçlıyor. İşte eserlerinden bazıları:
Win the Wind
The Lazy Pink
Hide and Seek
At the Beach
3) Loui Jover – Çizer
Resim sanatına ilgili olanlar, Rönesans resimlerinde sıklıkla kullanılan sfumato tekniğini bilir. Kısaca özetlemek gerekirse bu teknik, objenin dışında kalan arka planın gerçeklikten bağımsız resmedilmesidir. Yani sfumato bir arka plan, aslında var olmayan bir mekanı tasvir eder. Bunun en iyi örneği de da Vinci’nin Mona Lisa’sıdır.
İşe Loui Jover’in çizimlerinde kullandığı teknik bana bunu çağrıştırıyor. Jover, çizimlerini çoğunlukla kitapların farklı sayfalarını bir araya getirerek oluşturduğu “tabloların” üzerine yapıyor. Kitap seçimini çizimine, ya da çizimini kitap seçimine göre yapmadığını söyleyen Jover’in sözlerine göre kendi sanatının en dikkat çekici özelliği ise “kırılganlığı”. Bunu da hafif bir rüzgarın özellikle yapım aşamasında bütün sayfaları uçurarak çizimini zora sokabileceğini söyleyerek açıklıyor. Jover’in çizimlerinden bazıları ise şunlar:
Red Romantica
Opus Tempo
On That Day
Morning Walk
Hope Swings
4) Antonio Mora – Fotoğrafçı
Antonio Mora, İspanyol bir fotoğrafçı. Fotoğraflarını sıra dışı kılan ise çift pozlama olarak bilinen yöntemi çok etkin bir şekilde kullanması. İki farklı pozun ya da sahnenin tek fotoğrafta birleştirilmesi olarak özetlenebilecek bu teknikle Mora, oldukça ilgi çekici portrelere imza atıyor. Doğayla insanı bir araya getirirken seçtiği iki farklı pozun özellikle seçilip seçilmediği ise merak konusu. Üstelik bu portrelerde bana kalırsa bir miktar Magritte esintisi de bulunuyor. Bu fotoğrafları aşağıda görebilirsiniz.
Arquitectures
Cuervo Bueno
Sister
5) Edgar Guerreiro – Müzisyen
Edgar Guerreiro ile Edinburgh’un ünlü sanat festivali olan Fringe sırasında karşılaşmıştım. Şehrin en ünlü caddesinde Hristiyanların ünlü ilahisi Ave Maria’yı çalıyordu. Sıra dışı olan ise müzik aletiydi: bir testere. Bu karşılaşmadan sonra araştırdığım Guerreiro, İskoçya merkezli bir sokak sanatçısı. Yani ülkenin farklı yerlerinde sokaklarda onu görebilirsiniz. Üstelik böylesine “basit” bir müzik aleti kullanmanın kendisine getirisi olarak, farklı müzik eserlerine uygun pek çok farklı enstrümanı var 🙂
Kendisinin açıklamalarına göre farklı boyutlarda testereler farklı tizlikte sesler üretiyor. Testere küçüldükçe ise ses tizleşiyor. Bunun dışında sesin doygunluğunu etkileyen bir değişken ise testereyi ne kadar büktüğünüz. Aşağıdaki videoda Guerreiro’yu Edinburgh sokaklarında dinleyebilir, aralarda yaptığı açıklamalara kulak kabartabilirsiniz.