“Hiç kimsenin yüreği mükemmel değildir.”
“Biz iki bacaklı rahimleriz, hepsi bu.”
Geçtiğimiz aylarda kadın konulu kitaplara daha fazla ilgi duymaya başladım. Karşıma da Margaret Atwood’un “Damızlık Kızın Öyküsü” çıkmıştı o sıralar. Yukarıda okuduğunuz iki cümle kitaba istemsizce yönelmemi sağladı. Bu kitap, bir başyapıt niteliğinde görülen feminist bir distopya kitabı. Klasik distopyalar gibi geleceğe yönelik değil de, içinde bulunduğumuz dünyanın çok da uzak kalmadığı bir durumu ele alıyor.
“Kadınlar artık servet edinemezler, dedi. Yeni yasa böyle. Bugün televizyonu açtın mı hiç?”
Kitabın konusuna gelecek olursak; ataerkil ve muhafazakar bir rejimin, kadını sadece üreme aracı olarak gördüğü ya da hizmet alanında kullanıldığı bir durum anlatılıyor. Öyle ki, kadın mahrem örtülerin ardında gizli tutuluyor, duygularını yaşamayı geçin bir kadının hislerinin varlığı bile önemsenmiyor. Kadını toplumdan uzaklaştıran, hiyerarşik, erkek odaklı bir dünya görüyoruz okurken. Kadınların ismi dahi yok. İtaat ettikleri kişinin isminin sonuna sahibi olduğunu belirten bir “-ki” eki getiriliyor sadece, bu kadar. Eğer kadının yaşaması gerekiyorsa doğurması gerekiyor, bu da sadece Damızlık Kız olarak kalabilmek için aksi halde sonuç; ölüm.
“Benimle konuşmuyor, kaçınılmaz olmadıkça. Onun için ben bir utancım; ve bir
gereksinim.”
Kitabın konusu tüyler ürperten cinsten. Etkilenmemek mümkün değil. Kurgusuna gelecek olursak çok başarılı. Diğer distopya kitaplarından ayrı bir yere sahip bana kalırsa. Kitabı okurken “Peki ne olmuş da böyle olmuş?” sorusu hep aklınızda oluyor. Bu yüzden elinizden bırakmak istemiyorsunuz. Üslubuna değinecek olursam, kitabın konusu çok inandırıcı olsa da bir şeyleri eksikti sanki. Kitabın kahraman tarafından aktarılması ilgi çekici olsa da bazı yerler çok durağan kalıyor. Sebep-sonuç ilişkisini tam olarak oturtamadım kafamda. Olaylar gelişmesine rağmen o “Neden?” sorusu hiç çıkmadı aklımdan, hala da öyle. Belki Türkçe çevirisinden kaynaklı bir eksiklik olabilir, tam olarak bilemiyorum.
“Her gece yatağa girdiğimde, sabah kendi evimde uyanacağım ve her şey eski haline dönecek diye düşünüyorum. Bu sabah da gerçekleşmedi.”
Okunacak en farklı distopya kitaplarından olabilir. Konusu, kurgusu çok başarılı bir kitaptı. Kitabı bitirdikten sonra hala kafanızda soru işaretleri kalsa da kesinlikle okunması gereken romanlardan birisi bana kalırsa. Farkındalık oluşturan ve farklı bir bakış açısı elde ettiren bir yapıt.
Ayrıca bu kitabın dizisi de çekilmiş, en yakın zamanda izlemeyi düşünüyorum. Kitap gibi dizinin de etkili olacağını düşünüyorum.
Bu tip konulu kitaplardan hoşlanıyorsanız öneririm, ilk fırsatta okuyun bana kalırsa.
“Umut” dolu kitaplara…