Baş harfleri ACZ tutan şair Cahit Zarifoğlu, 33 yıl önce bugün aramızdan ayrıldı. ‘Yaşamak’ adlı kitabında da dediği gibi o, şiiri yalnızca yazılan bir şeyden ibaret saymayarak ‘şiir’ gibi yaşadı. Kalbini arayan, bulmaya çalışan ve sebepsiz hissettiği mutlulukların kadar sebepsiz hüzünlerin de şairi olan Cahit Zarifoğlu’nun Yaşamak adlı kitabından 20 alıntıyı sizin için derledik:
- “Ruhumuz dar bir şeridin içinde sızılarla geçiyor / İnsan, gittikçe daralan dünyasında neden mutsuz?” (s. 7)
- “…Ve o zamana kadar daha önce hiç bu kadar büyüğünü görmediğimi düşündü: Yalnızlığın.” (s. 11)
- “Ve anlıyorum ki durmuştur. Ruh akmaktadır bu koca medeniyetin içinde. İnsanda kan yerine herhangi bir sıvı dolaştırır gibi imkansız bir sıhhatsiz bir şeydir diyorum. Bu küçücük kasabada bile gerçek uzantıları olan yavrularını buralara kadar yaymış Avrupa medeniyeti.” (s. 18)
- “Kendi kalbini dinliyormuş gibi göğsüne eğilmiş duran yaratık için kalp, bir yaşama işareti olmaktan çıkmıştı.” ( s. 21)
- “Anne mükemmel bir üleştiricidir. Ve kendine daima en küçük lokmayı ayırmıştır.” (s. 25)
- “Ve düşünen aklım her şeyi ancak bir masalın bir parça unutturacağını söylüyor” (s. 25)
- “Mutluluk, içinde bulunduğumuz durum ne olursa olsun, isterse acı şeyler olsun, onları duymak, yaşamak demektir.” (s. 28)
- “Bir iki adım atmamak için nasıl da direniyoruz. Dayandığımız şeylerin hangisi buna değerdi? Küçücük oluşlarda, hemen yakınımızdaki selametlere koşacağımıza amansız gururumuza boyun eğip hazımsızlıklar içinde bir dolu ufak sıkıntının altında ufalandık durduk.” (s. 39)
- “İnsan, gittikçe daralan dünyasında neden mutsuz? Herkes artık gereğinden fazla büyüyor da onun için mi? On yedi yaşlarındaki delikanlıların bile iki kat yaşlıların ki kadar yürekleri dolu.” (s. 41)
- “Bir kalbiniz vardır onu tanıyınız/ Bir şehir kadar kalabalıktır bazıları
Bir dehliz kadar karanlıktır bazıları / Konuşurlar İsterler Susarlar
Dinlememişseniz nice yıl kalbinizi / Ev meslek iş para geçim diyerek
Düşünün şimdi bir de / Şehirlerde ve kasabada köylerde
Başını eğmiş kalbiyle söyleşen bir kişi olduğunuzu.” (s. 58) - “Böylece izleyince tüm semtleriyle İstanbul ve yeryüzü hüznü avutacak gibi değil.
yordum seni gözlerim.” ( s. 82) - “Bilmediğim bir şey sarıyor beni. İçimden başka bir insan çıkıyor. Bana yayılıyor.” (s. 92)
- “..Kendi hâlime, yalnızlığıma zalimce bir hayranlık duyuyorum. İçim kabarıyor, bıraksalar da ıssızlarda başım önümde, kendime gömülerek dolaşsam.” (s. 102)
- “Aşktan küçük bir kuşku kazandım. Ne sevinç ne mutluluk ne coşku ne ruh çöküntüsü dedikleri, sadece kuşku. Mücerret.” (s. 108)
- “Anladım ki kalbimi kendi gövdemde taşıyamıyorum.
Tersine, onun ağır ağır ürperen suları üzerinde,
Dışarıdan düşmüş,
Neredeyse bir felaketten arta kalmış,
Bir çöp parçası gibiyim. “ (s. 119) - “İçimiz bir dolap değil ki açıp bakalım. Açıp gösterelim. Yine de anlatıyoruz ama.” (s. 123)
- “Anlıyorum ki hiçlik yoktur. Elimizin altındakiler değişip duruyor. Dokunup sevdiklerimizi götürüp beş on kürek toprağın altına bırakıyoruz, geçirdiğimiz zamanlar bir elbise gibi sırtımızda duruyor.” (s.124)
- “Dokunup sevdiklerimizi götürüp beş on kürek toprağın altına bırakıyoruz, geçirdiğimiz zamanlar bir elbise gibi sırtımızda duruyor.” (s. 124)
- “Kaybolduğumuz toprakta gün batıncaya kadar ilerliyoruz.” (s. 169)
- “Yine de biri çıksa, nasılsın dese alışkanlıkla iyiyim diyeceğim. Kederli olduğumda söylenemez zaten. Buna sebep de yok çünkü. Ne taze bir ölüye sahibim, ne felaket geçirenlerim var. Dedim ya oturuyorum öylece. İyi ki etrafımda kalbimi tanıyanlar yok.” (s. 174)
⇒ Cahit Zarifoğlu, Yaşamak, Beyan Yayınları, 2017