Yüksel Arslan: Marx’ın Das Kapital’ini Resmeden Sanatçı

spot_img

                                                         “Mezar taşları arasında oynarken en sevdiğim oyun, taşları yerinden sökerek altındaki her türden böceği incelemek…”

Yüksel Arslan, 1933’te İstanbul’un ilçesi Eyüp’te mezar taşlarıyla dolu bir mahallede doğdu. İçine doğduğu bu çevrede keşfedilmeyi bekleyen şeylerin olduğunu fark etmesi uzun sürmedi. Etraftaki taşları kaldıracak ve bu taşların altında yaşayan böceklerin davranışlarını gözlemleyecekti. Böcekler dahil diğer hayvanlarla kurduğu bağı güçlendiren şey, bu mahallenin ona sunduğu olanaklardı. Onun doğayla arasında kurduğu ilişki kadar çarpıcı olan bir diğer şey de doğadan ilham alarak geliştirdiği tekniğiydi. Tüplerdeki boyayı doğa karşıtı bulmuş, kullanmayı reddetmişti. Böylece, “art” kelimesini Fransızca’daki “peinture” kelimesindeki “ure”  ekiyle birleştirerek icat ettiği “arture” kelimesiyle adlandırdığı yapıtlarını doğal renklendiriciler kullanarak ortaya çıkardı. Bitki özleri, toprak, yumurta akı, tütün suyu, şeker, tuz, sabun rendesi, kan, idrar gibi şeyler ve bunların bir araya gelmesiyle oluşturduğu karışımları kullandı.

“Yapay renklere duyduğum nefret, beni doğal renkler aramaya ve kişisel bir teknik bulmaya zorluyor. Tarihöncesi ve ilkel sanatçıların, minyatür ustalarının, Anadolulu dokumacı kadınların (yün boyamak için) kendi boyalarını kendilerinin yaptıklarını biliyorum. Böylece kâğıt üzerine çiçekler, otlar, taş, kiremit, kömür, sabun, çürümüş odun parçaları, benzin vb. sürterek çalışmaya başlıyorum.” 

                                                                 Defterler/Cahiers de Travail 1965-1994

Arture, ona özgü bir isimlendirme olduğu kadar onunla anılan bir teknik haline de gelmişti. Ayrıca, arture serisi içerisinde yer alan eserlerine isim vermeyerek onları numaralandırmayı tercih etti. Eserlerindeki hayvan ve insan figürleri okuduğu eserler etkisinde form değiştirdi. Örneğin Marx’a dair yaptığı okumalar sonrasında yarı insan-yarı böcek ya da yarı insan-yarı cisimleşmiş figürler kullandı. Arslan, etkilenmekten korkmayan ama etkilendiği şeyi aşmak isteyen bir yaratıcılıkla üretiyordu. Bu, onun yaptığı okumalarla eşgüdümlü değişen figürleriyle de açıklanmaktaydı.

“Okumak beni artür yapmak için kışkırtıyor, sevdiğim yeri işaretliyorum, hatta defterlerime not alıyorum, kitap belki kaybolur, ama defterlerim kaybolmaz, oradaki birkaç satır benim artür yapmamı sağlayacak fikirleri doğuruyor. “

                                                                        Lebriz Sanal Dergi röportajı, 2009

 

Yaptığı felsefe ve edebiyat okumaları etkisinde eserler ortaya koydu. Başta Marx’ın Kapital’i olmak üzere Franz Kafka, James Joyce, John Cage ve Kierkgaard gibi isimlerin eserlerinden etkilenmiş, çocukluğuna ait imgeleri okudukları eserler üzerinde temellendirerek zenginleştirmiştir(İren,2017). 1960-67 yılları arasında Nietzsche etkisinde kalan sanatçı, 1969’dan sonra Karl Marx etkisine girdi. Marx etkisinde kaldığı dönemler sanatçı üzerinde kalıcı ve biçimlendirici bir yansımaya neden oldu. On dört arturedan oluşan “Yabancılaşmalar” dizisini Marx’ın elyazmalarından yola çıkarak çizdi. Das Kapital’i resimlemeye karar verdikten sonra, 1969-75 yılları arasında Kapital dizisine ait otuz arture üretti.

Marx’ın Yüksel Arslan’ın üzerindeki yansımalarını görmek ve Marx’ın fikri dünyasını Yüksel Arslan perspektifinden izlemek için sanatçının birkaç eserini inceleyeceğiz.

Arture 186, 73,5×108,5 cm., 1976-77, Yüksel Arslan.

186 numaralı arturede resmin merkezindeki yapıların her iki yanında oturan, takım elbiseli bürokraside hiyerarşik üstünlüğü bulunan kişileri temsil eder görünmekte. Yüzlerindeki ifadeyle, yüksek yaşam standartlarında yaşadıkları hissi verilmekte. Resmin merkezindeki masanın etrafında toplanan, yarı insan-yarı sinek görünümündeki kişiler, sistemin sömürücü yönünün temsil eder görünmektedir. Kırmızı gözleri ve kan emici hortumlarıyla sistemin yürütücü parçası olarak en tepede resmedilmekteler. Onların hemen altında banknotlardan oluşan bir masa ve onun etrafında sanayi kuruluşlarını temsil eden binalarla birlikte, sanayici iş insanlarının temsili bulunmakta. Bu 186 numaralı arturede önden arkaya doğru gidildikçe yüzler silikleşmekte ve alan daralarak karmaşa ortaya çıkmaya başlamakta. Bu da sistemin sahip olunan koşullar neticesinde  kimleri görünür kıldığının, kimlere ne kadar alan tanıdığının bir göstergesi.

Arture, Arslan’ın Kapital yorumunu gerçeküstü bir dille anlatmaktadır. Arture’de, sinek, iş adamlarının yapısına karışarak onlara pis, mide bulandırıcı, kan emici, sömürücü kimlik kazandırılmak amacıyla gerçeküstü bir anlatım içinde kullanılmıştır. Aynı zamanda ‘In God We Trust’ yazan binanın üstündeki koca sineğin metaforik bir yanı da olabilir. Sinek insan karışımı yaratıklar insana dair özelliklerde ve çalışma biçimleri içinde gösterildikleri için alegorik bir anlatım da söz konusudur.“(Enuysal,2010)

Sömürmeye hazır bu devasa el, gezindiği bölgenin işgücüne, kaynaklarına ve pazarlarına el koymak için dolaşıyor hissi verir bir hareketlilikte resmedilmiş. Yerleşim yerinde bulunan binalar ele göre oldukça küçük boyutlarda resmedilerek ele, hakimiyet kazandırılmış. Onlarca mülk, bu elin avcuna sığacak kadar küçük görünmekte. Bu da sömürgeciliğin tek elden geniş kitlelere doğru bir etki eğilimi olduğunu gösterir nitelikte.


Bir masa etrafında toplanmış bürokrat ya da zengin iş insanlarını temsil eden bu takım elbiseli bir grup insan, binlerce insanın hayatını etkileyecek kararlar üzerine konuşuyor görünmekte.

İncelediğimiz bu arturelar, Arslan’ın kendine has yönteminin de verdiği yaratıcılıkla bizleri  okurken düşündüren felsefi metinlerin; bir ressam tarafından ne kadar çarpıcı betimlemelere dönüşebileceğini gösterir nitelikte. Ayrıca Arslan’ın yaptığı çalışmalar, okuma yaparken hayal gücümüzle kurguladığımız o soyut görsellerin bir ressam tarafından bilinç dışına çıkarılarak somutlaştırılmasını ve sanatçının okuma yaparken aklından geçenleri onun resimlerinde izlemeyi cömertçe mümkün kılıyor.

Kaynaklar

Yüksel Arslan, Defterler/Cahiers de Travail, 1965-1994.

ENUYSAL, Makbule Gizem (2010), Sanayi-i Nefise Mektebi’nin Kuruluşundan Günümüze Türk Resmi’nde Hayvan İmgesinin İfade Biçimleri Açısından Değerlendirilmesi, Yüksek Lisans Eser Metni, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul.

İREN, Ceren(2017), 20.Yüzyıldan Günümüze Sanatta Böcek Formu, Yüksek Lisans Tezi, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi, Güzel Sanatlar Enstitüsü, İstanbul.

spot_img

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

Frankenstein Canavarının 90 yıllık Evrimi: Sinemada 8 Farklı Görünüm

1931'deki hantal Karloff'tan 2025'in duygusal Jacob Elordi'sine... Frankenstein canavarının sinema tarihinde Gotik edebiyat mirasını nasıl dönüştürdüğünü keşfedin.

Müzik Festivallerinin Peşinde Avrupa Turu

Avrupa'nın önde gelen müzik festivalleri ile yaz boyunca geziyoruz.

S.D.B.D.A. Veyahut Yan Yana Film İncelemesi: Birlikteliğin Birleştirici Gücü

Feyyaz Yiğit ve Haluk Bilginer’in başrolde olduğu Yan Yana, farklı dünyalardan gelen iki adamın mizah ve içtenlikle kurduğu dönüştürücü bağı etkileyici biçimde anlatıyor.

Boyarken Düşünmek: Sanatla Zihinsel Arınma

Modern çağın zihinsel gürültüsünü durdurmanın yollarından biri boyamaktır. Sanatla akışa girmek, kaygıyı azaltıp, derinlemesine odaklanma ile aracılığıyla zihinsel arınmayı mümkün kılar.

Dire Straits – Brothers In Arms: Bir Savaş Eleştirisi

Klavye ve gitarın ikonik ismi Dire Straits'in Brothers In Arms ile sunduğu savaş karşıtı bakış açısını inceledik!

Haunted Hotel Dizi Analizi: Ölüm ve Yaşam Arasında Alaycı Bir İşletme

Korku ile komedi türlerini harmanlayan Matt Roller, izleyicilere yepyeni bir fantastik evren sunuyor.

Frankenstein Filmine Referans Olan Tablolar

Frankenstein filmi yalnızca konusuyla değil, sanatsal yanıyla da bizlere çok şey anlatıyor.

TikTok’un Kütüphanesi: BookTok’ta Popüler Olan 10 Kitap

BookTok, kullanıcıların kısa videolarla paylaştığı bir dijital kitap topluluğu haline gelmiş ve bir kitabın popülerliğini hızla arttıran bir platform olmuştur.

Kayayı Delen İncir Aslında Ne Anlatıyor?

Kayayı Delen İncir, Turgut Uyar’ın 1982 yılında, ilk kez Karacan Yayınları tarafından yayımlanan ve aynı yıl Behçet Necatigil Şiir Ödülü’nü kazanan şiir kitabıdır.

Julianus: Son Pagan Bizans İmparatoru

Roma'nın dinden dönen imparatoru Julianus’un Paganizmi canlandırma çabaları, askeri zaferleri ve tartışmalı politikalarıyla bıraktığı mirasın izini süren bir portre.