Vadideki Zambak, Honoré de Balzac’ın İnsanlık Komedyası’nın “Taşra Yaşamından Sahneler” bölümünde yer alan bir roman. İlk kez 1835 yılında baskısı yapılmış.
Eserin ana karakteri Felix’i biraz daha derinden anlamak ve yazarla bağını çözümlemek için Balzac’ın yaşamına da göz gezdirmek gerek.
Bin türlü zorluğa yokluğun da eşlik ettiği bir yaşamda yazmayı bir tutku haline getirmiş ve bu dileği uğruna tüm ömrünü yazmaya adamıştır Balzac. Ailesinin beklentilerini, statü ve ekonomik kaygılarını görmezden gelerek mesleğini, eski yaşantısını bir kenara bırakıp edebî yaşama adım atmıştır. Balzac’ın öznel yaşamında yarattığı bu derin, tutkulu dünya karakterlerine de yansımış, onlar da hayatlarını sarıp sarmalayan tutkularla harmanlanmışlardır. Bu karakterlerden biri de Vadideki Zambak’ın Felix’idir. Felix, evli ve iki çocuk annesi Henriette’e aşık olur ve bu karmaşık durum Henriette tarafından karşılık bulduğunda işler daha da zorlaşır. O andan itibaren hiçbir şey eskisi gibi olmaz yaşamlarında.
Felix, Henriette’de o yaşa kadar annesinden göremediği anaç tavrı, merhameti hissederek kendini onun ruhuna teslim eder. Fakat Henriette, evli bir kadın olması sebebiyle Felix’in duygularını apaçık olan etmesine karşın kendi hissettiklerini daima bastırmak, ötelemek durumundadır. Felix’in başka bir kadınla beraber olması ve günahkâr bir kadın olmak korkusuyla duygularından feragat etmeye çalışırken hasta olur Henriette. Felix ise hâlâ kalbinin derinliklerini kendine göstermediği için Henriette’nin ne kadar yüce bir ruh olduğunu düşünmektedir. Birlikte olduğu kadını ise kendisine teslim oluşundan ötürü yargılar ve kötü sıfatlarla tanımlar onu.
Fransız edebiyatının aşkı yüzünden ölmeye mahkûm edilmiş kadınlarından yalnızca biridir Henriette. Daima susmak ve kendini adamak mecburiyetindedir. Aksi “kadın olmanın” onuruna yaraşır konumda değildir. Aynı günahı bir terazide bölüşmek yerine, yalnızca kadının omuzlarına yüklemek daha makbul görülür Henriette’in çevresinde. Çok geçmeden; bastırılmış bütün dürtüler, birdenbire terk edilmişliğin verdiği acı yalnızlık ve kimse tarafından anlayış görmemek onu yatağa bağlar ve sonunu hazırlar. Son anlarında dahi kendini açmaz ve çocuklarının, kocasının bir hizmetkârı olarak ölmeyi yeğler.
Felix, yalnızca vicdanını rahatlatmak umuduyla onu bir melek olarak daima kalbinde taşıyacağını devamlı tekrarlar. Fakat Natalie’ye aşık olması fazla zaman almaz. Eser boyunca Felix’in küstahlık olarak niteleyebileceğimiz derecede, hayatına giren kadınları heba edişini Natalie’nin mektubunda çok açık bir şekilde görebiliriz. Felix, ailesindeki tüm kadınlar tarafından yaralanmış, itilmiş bir karakterdir neticesinde. Fark etmeden de olsa hayatının devamına dahil olan kadınları da kendisi iter ve onların yaşamlarını yerlebir eder.
Ataerkil zihniyetin ve ikicikli ahlâk anlayışının ayak seslerini takip ederek daha pek çok çıkarım yapabiliriz.
Keyifli okumalar.