Mezarlardan iğrenen şairin, ölümsüz kalışının yıl dönümü bugün. Fransız şair, deneme yazarı ve sanat eleştirmeni olan Baudelaire, 19. yüzyılın en önemli sanatçılarının yanında yer alırken, roman yazarı Edgar A. Poe’nun eserlerini çeviren öncü sanatçıdır. Sartre’a göre Baudelaire, hiçbir zaman kendini unutmaz. Görmek için bakan ve bakmanın ötesinde, yazdıkları ile birleşen yazardan geriye yalnızlığına düşkün satırlar, melankolik noktalama işaretleri ve ‘sonsuz bir göğün laciverdi’ kalır.
‘bana sonsuz bir göğün laciverdini veren
mavi saçlar,simgesi o gergin gecelerin;
kıvrık saç örgünüzün tüylerinde gezinen
hindistan cevizinin ve katranın ve misk’in;
karışık kokusudur beni sarhoş düşüren…’
Baudelaire’nin etkisi yalnızca dilinin okuyucularına değildir elbet. 19. yüzyılda Türk edebiyatını da etkilemeye başlayana yazar, başta Ahmet Hamdi Tanpınar olmak üzere birçok yazarın düşünce dünyasına ve şiirine yön vermiştir. Kötülük Çiçekleri adıyla 1927 yılında Türkçe’ye çevrilen ve asıl dilindeki adı Les Fleurs du Mal olan kitap, yazarın Türkçe’ye çevrilen ilk kitabıdır. Düz yazı biçiminde çevrilen ve şairanelik özelliğinin kaybolduğu bu çeviri pek başarılı bir tanışıklık olmamıştır. Daha sonraki dönemlerde bu kitap Vasfi Mahir Kocatürk tarafından düzenlenecek ve bu sefer doğru isimlendirilmiş şekli olan ‘Elem Çiçekleri’ adıyla yayımlanacaktır. Fakat yine olmamıştır. Bu sefer de isminin asıl anlamını bulamayan bir başka Türkçe isim kitabın kapağında yazılıdır ve bu çevirilerde yazarın şairaneliği görünmez.
İlk çevirileri başarısız olsa dahi daha sonraki dönemlerde Şükran Kurdakul, şairin yazılarını bir kitapta toplayarak okuyuculara ilk kez geniş bir eser sunmuştur. Daha sonraki dönemlerde Cahit Sıtkı, Orhan Veli, Ahmet Muhip Dıranas, Hilmi Yavuz gibi şairler, şiirlerini çevirmişlerdir. Yahya Kemal, Ahmet Hamdi Tanpınar ve Necip Fazıl Kısakürek başta olmak üzere Türk edebiyatının önde gelen şairlerinde görülen etkisi kaçınılmazdır. Baudelaire okuyarak yetkinleşen yazarlarımız, okuyucularına şairaneliğinden bir parça olsa bile sunarak, Türk edebiyatındaki müzikaliteyi başlatırlar. Tanpınar‘ın deyişiyle, “Şiirde musiki aşkı, onunla, rekabet arzu ve ihtirası Baudelaire ile başlar.”
Tanpınar‘ın bu etkilenişi yalnızca edebiyat tarihçileri, eleştirmenler ve nitelikli okuyucular için bir farkındalık değildir üstelik. Tanpınar da şairden etkilenişini şu cümlelerle açıklar: “Bende asıl büyük tesir Fransız şiirinden ve bu tesirin Baudelaire-Mallarme-Valery kolundan gelir.” / “Baudelaire’in ve Stephane Mallerme’nin büyüklükleri burada, sanatı alelade bir iş yahut hülya olarak değil, müsbet ve şuurlu bir şey olarak kabul etmelerindedir.”
Hatta öyle ki, Tanpınar ve Baudelaire’in birbirinden pek de farkı olmayan dizeleri mevcuttur. Baudelaire’in şairaneliği Tanpınar’a karışmıştır.
Bu azapta hilkatten beri bizimle ve bizde Dindirebilir miyiz eski, uzun azabı?
Geçinir, kurt nasıl ölüyle, tırtıl neşeyle Yaşar ve kımıldanır içimizde
Beslenirse biz de öyle besleriz onu. Kurt nasıl ölülerle, tırtıl nasıl meşeyle TANPINAR Beslenirse öyle beslenir bizle Dindirebilir miyiz bu onulmaz Azabı? BAUDELAİRE
Fakat İnci Enginün, bunun bir ‘çalıntı’ olmadığını şu sözlerle ifade etmiştir: “Edebiyatta intihal konusu bu kadar kestirmeden, öyle listeler yaparak açıklanacak bir şey değil. Tanpınar’ın bir iki dizesiyle Baudelaire’in dizelerini yan yana getirerek “çalıntı” demek doğru değil. Şairlerin ayrı mekân ve zamanlarda aynı ifadeleri kullanabilmeleri de mümkündür. İki şair aynı kaynaktan beslenip aynı izlenimi de aktarabilirler. İster istemez bir etkileşim oluşuyor. Yeryüzünde, kendisiyle başlayan saf bir yazar yoktur. Yazarlar okuduklarıyla birikir ve onu dönüştürerek bir eser ortaya koyarlar. Edebiyatta kimse yoktan bir şey var etmiş değildir, sadece yeni bir üslupla söyleyebilir. Kesişmelerin olması kaçınılmazdır.”
Ahmet Hamdi Tanpınar‘da görülen Baudelaire etkisi, şairin bitmemiş ve hiç kitaplarına girmemiş cümlelerinden ibaret olsa da düşünce ve şairlik dünyasından etkilendiği muhakkaktır. Şimdi de Necip Fazıl Kısakürek‘in Baudelaire etkisine bakalım. Poetikasını belirlerken bilinenin aksine Fransız şiirini örnek alan şair, “Bodler müsbet ilim keşifleri önünde bütün dayanak ve tahakküm hakkını kaybetmiş ve malihülyaya düşmüş bedbin münevverlerin sesiydi..” demiştir. Necip Fazıl’ın şiirinde yer alan metafizik unsurlar, gizin açığa çıkmamasına adına uğraşlar ve gizemin yarattığı şairanelik duygusu aslında Baudelaire kökenlidir. İkisinin de şiirinde aynı betimlemeler konuşurken, iki şairin de ortak duyumsadığı duygu açıkça görülmektedir: Ruh ve Nefs.
Ahmet Muhip Dıranas‘ın Baudelaire etkilenmesi ise şiirlerinde azap, pişmanlık gibi duyguları işlerken olmuştur. Cahit Sıtkı Tarancı da ise en çok sevdiği şair olan Baudelaire için: “Baudelaire elinde tuttuğu canlı meşale ile bana tutacağım, tutmam gereken yolu gösterdi. Baudelaire, bana suyun dibine inmeyi öğretti: İçimle dışım arasındaki farkı Les Fleurs du Mal’ı okuduktan sonra anladım. Baudelaire bana kendi kendimi buldurttu, ve ben hayatımı, Baudelaire’i okuduktan önce, Baudelaire’i okuduktan sonra diye iki bölüme ayırmaktayım.” der.
Herkesin muhakkak ki bir yerde denk geldiği Cahit Sıtkı‘nın dizeleri olan, “Haydi Abbas vakit tamam/ Akşam diyordun işte oldu akşam” şiirinden önce Baudelaire şu dizeleri yazmıştır: “Uslu dur ey Hüznüm, daha sakin ol / Akşam diyordun, işte oluyor akşam.”
Yaşayan büyük şair Hilmi Yavuz ise Baudelaire’in şiirlerini ve kitaplarını çevirerek Türk edebiyatına katkıda bulunmuş, yazdığı inceleme yazıları ile de metinler arasılık bağlamında Yahya Kemal’in Baudelaire ile ilişkisi başta olmak üzere birçok konuyu ele almıştır. Şairin şiir geleneğinde yalnızca Doğu kültürüne değil Batı kültürüne de hakimiyeti göze çarpmaktadır. Şiirlerinde Divan şairlerinde görülen bir tasavvufi yön olduğu kadar, Baudelaire, Rilke gibi usta şairlerine göndermeler bulunmaktadır ki bunu anlamak yalnızca iyi okuyucuların işidir. Hilmi Yavuz, “Yine Necatigil’in şiirinden bir yol Galib’e ve Yunus’a gider, bir yol ise Rilke ve Trakl’a. Yahya Kemal, bir yanıyla Galib’e ve Nedim’e gider, bir yanıyla da Baudelaire’e. Haşim, bir yanıyla Şeyh Galib, öbür yanıyla Fransız sembolistidir. Asaf Halet Çelebi’nin ise bir yanı sürrealistlere gider, bir yanı ise Tasavvuf, Buda ve Mevlâna’ya” demiştir. Çöl Şiirleri’nde yer alan “çöl ve kilit” şiirinde geçen, “je suis un vieux boudoir plein de roses fanées” alıntısı Baudelaire’den bir alıntıdır ve şiirde Fransızca olarak bırakılmıştır.
‘sonsuz bir göğün laciverdi‘nde Baudelaire ile buluşan
tüm yazarlarımıza selam olsun!
KAYNAKÇA
- Ahmet Hamdi Tanpınar, Edebiyat Üzerine Makaleler, Dergah Yayınları.
- İnci Enginün, “Tanpınar Üzerine Çalışmak, Türkiye Üzerine Çalışmaktır.”, Nihayet Dergisi, Ocak 2019
- Pınar Aka, “Hilmi Yavuz Şiirine Metin-Merkezli Bir Bakış.”, Ankara Bilkent Üniversitesi Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü, Yayımlanmış Yüksek Lisans Tezi, 2002.
- Türk Yazınında Baudelaire, http://www.siirparki.com/baudelairedair2.html