Ver elini Haydarpaşa demişiz,
Vapur rıhtımdadır pırıl pırıl,
Hava hafiften soğuk,
Deniz katran ve balık kokulu,
Köprüden kayıkla geçmişim karşıya,
Bir nefeste çıkmışım bizim yokuşu…
Bir Gün Sabah Sabah
Unutmak istiyorum zaman zaman,
Ne yapsam, ne etsem olmuyor,
Kabulleniyorum,
Kabulleniyorum da-gelgelelim-
İçim içimi yiyor…
Ölüme Dair Konuşmalar
Yalnızlık sade şurda burda değil,
Düşüncede, hatırada ve dilekte.
Hangi taşı kaldırsan, nerde “of!” çeksen,
Bir dudağı yerde, bir dudağı gökte…
Sonnet
Ah, insan nasıl çıldırmaz nasıl
Bir çaresizlik,
Bir umutsuzluk sarmış her yanı.
Aranızdan insanlar geçer.
Bulutlar geçer.
O, kırmızı mürekkep gibi dudaklarıyla, zoruna
Utanarak gülümsemeye çalışır
Ayrılıklardan
Ağlamak, sızlamak kaç para eder;
Bir şarkı söylenir, bir şarkı biter.
Ömür dedikleri gitti gider
Bir avuç su gibi parmaklarından.
Gecelerde
Ben nasıl olsa sarhoş olurum
Başımda, gözlerimde, iliklerimde sevda.
Ne şarap, ne rakı bu başka
Hiçbir şey benzemiyor aşka,
Her ne zaman bir şarkı dinlesem, sevdalı
Bir hoş olurum…
Bitmemiş Şiirler 3
Bu şiirde sevda sevda üstüne
Senelerdir veda veda üstüne
Yareli yüreğimde dağ dağ üstüne
Vakit nisan ortasında bir akşam.
Mehtap ettiğinden bihaber
Kuşlarla, çiçeklerle, balıklarla beraber
İki tel kumral saç olsa avucumda şimdi
Ağlayıp ağlayıp avunsam…
Sevda Üstüne
Yaralı olmak
yerinde olmamak
uzun gecikmesi son kesinliğin
bir sabah biliyoruz elbet neyi bölüştüğümüzü
göz göze
bakışınca. Biliyoruz
neyi bölüştüğümüzü.
Konuşmasak da.
Bilirim Bir Kışa Hazırlanmayı
Ne kadar hüzün geçmişse dünyadan
Ne kadar acı geçmişse yaşayacağız
Hepsini yeniden, bir bir dünyada
Dünyadan ve dünyayla sana sığınırım
Acılardan ve hüzünlerden değil
Kaçmalardan ve korkulardan değil
Çünkü bir güçtür sıcaklığın kollarıma
Çünkü kanları, kanları, kanları hatırlarım
Çünkü ölülerimiz toplanacaktır
Ve yüceltecektir bir mavide.
Biraz Daha
kim düzenliyor bu uyuşmazlığı, kimin
ellerim bir iki harf yazıyor hızlıca
nerden baksan zehir gibi kapkara
tuzla ekmek arasında suyla benim aramda
maviyi çağıran kim şimdi, kimin
uygunsuz elleri dolaşıyor aramızda
şimdi bu her şey nedir
dükkanların bankaların borsaların adı ne
yeşilin tadı hani, gölün sevinci nerde
şimdi durup dururken nedir bu
gündüzü hızlandıran, geceyi bölen öfke
maviyi çağıran kim, kimdir çağıran maviyi
asıl mavi kimi çağırıyor, asıl onun adı ne
Kim Çağırıyor Maviyi
İki kişinin birbirine baktığı akşam saatinde
uzakta bir ırmak bir tomruğu taşıyordur elbette
bir yer sızlıyor belleğimde seni bir yerden tanıyorum
işte ellerin birini öldürenin elleri
belki biçimli ama ağzın ilgilendirmiyor beni
sen su mu içerdin süte ekmek mi batırırdın
o büyük nehir sürerken kütükleri
seni tanıyorum elbet ama neye yarar
uzun zamandır buluşmamıştık
hem insan ne kadar taşıyabilir şuncacık yüreğinde
bunca gemiler bunca tirenler gazeteler
oradan oraya taşırken en kötü haberleri
Bir Yılın En Soğuk Akşamında Aşk Övgüsü
her şey benim kalbimdir ki bilirim
kimsenin olmadığı bir yerde
ölümü denemek isterdin
hiç değilse bir defa
nisansız bir serçe gibi
herkesin gözlerine saçlarına
avuçlarına dolanan
ama nisan olsa da olmasa da
serçeler benim kalbimdedir
Kalbindir
şimdi biz sımsıkı bir dönemdeyiz
doğrusu hak etmiştik bunu denebilir
ama hiç kimse inciri durduramaz
o her zaman büyür ve tadla yenir
ve örneğin kara kuru bir adam
göklere bakabilir durmadan
keza bir akasya göklere doğru büyür
gece gündüz ayırmadan
örneğin yaşınız kaç der birisi
yani kaç yaşındasınız demek ister
siz göğe bakarsınız o kadar
Şimdi Biz
bilir misiniz aşk şiiri yazmaktan utanıyoruz artık
ne kadar ayıp değil mi
ama lambanın duvara öyle yansıması
ne güzeldi
aşkmış gibi
Her Gece
evet önümüz bahardır biliyorum
leylaklar açacak biliyorum
kiraz da çıkacak yakında
iyi şeyler söylemek de gerek biliyorum
sevgilim güzelim birtanem biliyorum da
şimdilik bağışla.
Baharda
Sabaha karşı oturup ağladınız
Çünkü sizin aşkınız vardı
Kurumuş çiçekleriniz vardı
Aşina yıldızınız gökte
Oturup çok çok ağladınız
Ağlayıp iyi ettiniz
Size imrenmiyorum çünkü
Çünki ölümsüz gibiyim yalnızlığımda
Çünki yalnızlığımda öyle güzelim
Yitiksiz
Ben bu şehre deliler gibi sevdalı geldim
Nasıl çıkıp gideceğim belirsiz
Umutsuz bir pazar ikindisi parklarda
Üç kere görünüp kaybolacağım
Beni bir sıtma gibi tutun bırakmayın
Aşkımı birisine vermeliyim
İçimde kaldıkça sonsuz kaldıkça itici
İnadına zalim başıboş kahredici
İnadına beni yalnız bırakan
İnadına
Birgün size verebilirim
İnadına Başıboş Aşk
İstanbul deyince saat dört demektir
Üç taze kadın ve iki erkek demektir
Sirkeci’de sarhoş olup Beyoğlu’na gitmek demektir
Bir güzel serçe
Ve en eski zamanlar
Şimdiye kadar içlendik de neye yaradı
İstanbullu Şiir
Bakma belirsiz bir şeyler özlediğime
Bildiğimden değil
Senin gerçeğin hem eski hem güzel
Unuttuğum türküleri artık hatırladım.
Biri aşktı biri iyilikti biri yeşil
Ben bir alaca vakte dolanır gelirim
Ardımda bir şey komam hep yakarım
Seni kapımızda bekler dururum
Ama uzağımızdan gemiler geçermiş geçsin
Işıkları pırıl pırıl yanarmış yansın
Sular varmış şehirler varmış ötelerimizde
Bildiklerimiz yalanmış bilmediklerimiz yokmuş
Artık senin gibi inanmak istiyorum
Dünyada ne varsa bizim içindir
Eski Akşamlara Dönüş
Ne söylenmişse sevmek üstüne sanki sizedir
Bütün güzel şiirlere en uygun yeriniz
Çekip götüren saçlarınızdır o saatleri bir bir
Dünyaya sizinle baktığımı bilmelisiniz
Ne Söylenmişse Sevmek
eskide bir gün, şurdan burdan konuştuklarımızı hatırlıyorum.
güneşten ve dönencelerden ve kıyılara giden kimselerden
yaz olsa neyse. kar soluk bir gülüşün kefenini yırtıyor
ve durgun bir suya dönüşmüş bir akşam beni kıskandırıyor
eskimekten yassılmış bir tepenin hüznüyle hüzünleniyorum
ki ellerimiz bu sırada hayatı ve ölümü andırıyor
suyun akışı, kıyının ve sevincimin akışı nereye varıyor
Kazı
İki kişinin birbirine baktığı akşam saatinde
uzakta bir ırmak bir tomruğu taşıyordur elbette
bir yer sızlıyor belleğimde seni bir yerden tanıyorum
işte ellerin birini öldürenin elleri
bir merdiven taşıyan birinin elleri
belki biçimli ama ağzın ilgilendirmiyor beni
sen su mu içerdin süte ekmek mi batırırdın
o büyük nehir sürerken kütükleri
seni tanıyorum elbet ama neye yarar
uzun zamandır buluşmamıştık
hem insan ne kadar taşıyabilir şuncacık yüreğinde
bunca gemiler bunca tirenler gazeteler
ordan oraya taşırken en kötü haberleri.
……..
Yemin ederim aşk değildir bu
dünyada, bir güneş yılının en soğuk akşamı
soğuğun bu kertesinde gözlerdeki bu buğu
yemin ederim aşk değildir, aşk değildir
daha başka bir şeydir ki, göz yumulur.
Bir Yılın En Soğuk Akşamında Aşk Övgüsü
yeşilin tadı hani, gölün sevinci nerde
şimdi durup dururken nedir bu
gündüzü hızlandıran, geceyi bölen öfke
maviyi çağıran kim, kimdir çağıran maviyi
asıl mavi kimi çağırıyor, asıl onun adı ne
Kim Çağırıyor Maviyi
şiirin bütün geçmişinin dışında
artı eksi bütün değerlerin dışında
önceden açıklanan her şeyin dışında
örneğin en sıcak ülkelerin yazında
en soğukların kışında
yanarım üşürüm berbat olurum
hiçbir şeye yaramam
ama yine seni severim
o zaman sen de beni sev
evet.
İlkin
Ne kadar hüzün geçmişse dünyadan
Ne kadar acı geçmişse yaşayacağız
Hepsini yeniden, bir bir dünyada
Dünyadan ve dünyayla sana sığınırım
Acılardan ve hüzünlerden değil
Kaçmalardan ve korkulardan değil
Çünkü bir güçtür sıcaklığın kollarıma
Biraz Daha
Dünyada neler varmış bizden başka
Sevdikçe anlarsın
Kitaplar terlesin yalnızlıklarında
Sevmene bak…
Vakit hep akşamüstü olmalı değil mi?
Özlenen şarkılarla beraber
Bir sokakta sen gidersin, başkaları gider
Saatlerin zorundan kurtulmuş bir zamandan
Uzak, yakın sesler duyarak
Çırılçıplak
Şarkılar söylemişim pencereden,
Uyanıp uyanıp yine dalmışım.
Biletim üçüncü mevki,
Fakirlik hali.
Lületaşından gerdanlığa gücüm yetmemiş,
Sana Sapanca’dan bir sepet elma almışım…
Bir Gün Sabah Sabah