Sinemada Sisteme Karşı Duruş: Yunan Tuhaf Dalgası

spot_img

Yunan sineması, köklü olmasına rağmen yakın geçmişe kadar adını dünyaya duyurmada pek başarılı olamamıştır. Buna sebep olarak ülkenin geçirdiği ekonomik krizler, darbe, sinemada devletin desteğinin olmaması gibi durumlar sayılabilir. Bu etkenler doğrultusunda Yunan sinemasının biraz daha geri planda kaldığını söylemek yanlış olmaz.

Yunan ekonomisinin büyümeye girdiği 60 ve 70’li yıllarda bu durum tersine döndü ve daha sonra eleştirmenler tarafından Yunan Tuhaf Dalgası veya Yunan Yeni Dalgası adı verilecek olan bir akımın temelleri atıldı. Söz konusu bu 60 ve 70’li yıllarda ekonominin toparlanması birçok alanda olduğu gibi sinemada da olumlu sonuçlar gösterdi. Müzikal, komedi gibi popüler türlerde birçok film ortaya çıktı ve Yunan sineması yavaş yavaş geniş kitlelere duyulmaya başladı.

Başarılı yönetmen Theo Angelopoulos’un 1970 yapımı Reconsttuction adlı filmi, Yunan yeni dalgasının temeli olarak görülmektedir. Aynı yönetmenin o yıllarda çektiği filmler Yunan sinemasına farklı bir boyut getirmiş ve sinemada popüler unsurlar reddedilmiştir. Politik duruş ve kişisel bakış açıları, sinemaya taşınmıştır. O yıllardan itibaren sinemadaki bu farklı duruş dünyada giderek ilgi görmeye başlamıştır.


(Reconsttuction, 1970)

2009 yılında ise yine büyük bir ekonomik kriz sinema dahil birçok alanın düşüş yaşamasına sebep oldu. Temelleri 70’li yıllarda atılmış olsa da bu ekonomik çöküş ve toplumun demokrasi arayışı, sinemada Yunan Tuhaf Dalgası’nı başlattı. Yorgos Lanthimos’un 2009 yapımı Dogtooth isimli filmi, bu akımın öncüsü oldu ve aynı yönetmenin imzasının olduğu filmlerle bu akım dünyada ses getirmeye başladı.

Yunan Yeni Dalgasının en önemli özellikleri sabit kadrajları, sade anlatımları, ifadesiz karakterleri ve absürd mizahıdır. Bu akımın çevresinde yapılan filmler ise modernizmin bireylere dayattığı unsurlar, kapitalizmin en küçük toplumsal kurum olan aileden en büyük kurumlara kadar olan etkileri, özgürlük ve cinsellik gibi konuları işlemiştir. Kapitalizme, modernizme, sisteme olan eleştiriler daha önce görülmemiş bir şekilde seyirciye aktarılıyor.

Eleştirel tutumundan teknik unsurlara kadar farkını her açıdan hissettiren Yunan Yeni Dalga akımına ait klasik hale gelmiş, izlemeniz gereken filmler şunlardır:

Yunan Yeni Dalga Klasik Filmleri

  • Dogtooth – Yorgos Lanthimos (2009)

Bu akımın öncüsü olan film, dış dünyadan soyutlanmış bir ailenin hayatını anlatıyor. Ebeveynler ve çocukları, dış dünyadan tamamen izole olan evlerinde yaşamaktadırlar. Ebeveynlerin koydukları kurala göre ise bir çocuk ancak köpek dişi düştüğü zaman dışarı çıkmaya hazırdır demektir. Çocukların yaşı ilerledikçe bu izolasyon durumu giderek kabusa dönüşüyor. Film, toplumun en küçük birimi olan aile üzerinden cinsellik, özgürlük, gerçeklik gibi birçok konuyu sert gerçekçi bir şekilde işliyor. Hala sinemaseverlerin üzerine uzun uzun tartıştığı bu akımın ilk filmini mutlaka izlemelisiniz.

  • Boy Eating The Bird’s Food  – Ektoras Lygizos (2012)

Film, kendini herkesten soyutlayan ve izole eden bir genci konu alıyor. Filmdeki genç yalnızca kanaryası ile iletişim kuruyor. Bu genç üzerinden ülkedeki ekonomik başta olmak üzere yaşanan bütün krizler seyirciye hissettirilmeye çalışılıyor. Kamera tekniği bu akımın diğer filmlerinden farklı olsa da konusu ve eleştirel tutumu ile Yunan yeni dalgasında önemli bir yere sahip.

  • Miss Violence – Alexandros Avranas (2013)

Bu filmin merkezinde yine bir aile bulunmaktadır. Kızları doğum gününde intihar eden ailenin işlendiği film, Yunan geleneksel aile yapısını gözler önüne sermektedir. Eleştirel tutumlu olan filmde aile içindeki şiddet ve baskı unsurları sert gerçekçi bir şekilde yansıtılmıştır. Bu film Alexandros Avranas’a Venedik Film Festivalinde “en iyi yönetmen” ödülünü kazandırmıştır.

  • The Lobster – Yorgos Lanthimos (2015)

Yorgos Lanthimos’un bir diğer ses getiren filmidir. Distopik türü olan filmde kapitalist sistemin insanlarda yarattığı etkiler izleyiciye aktarılmaktadır. Sadece çiftlerin yaşayabildiği bu distopyada yalnız kalanlar bir otele kapatılmakta ve 45 günlük sürede sevgili bulmaları gerekmektedir. Film, Istakoz olmayı seçen karakterin üzerinden arkadaşlık, modernizmin yarattığı karakterler gibi birçok konu ele alır.

  • Oiktos – Babis Makridis (2018)

Yunan tuhaf dalgasının ses getiren filmlerinden bir tanesi Oiktos (Zavallı)’dır. Eşi komaya girdikten sonra oğlu ve köpeği ile başbaşa kalan bir adamın, üzüntüye bağımlı hale gelmesini anlatır. Çevresindekilerin ona acımasından giderek zevk almaya başlayan adamın acınmak için neler yapabileceğini konu alıyor. Filmin şaşırtıcı sonu, kamera teknikleri ve diyalogları ile izlendikten sonra etkisi bir süre devam eden bir film.

spot_img

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

spot_img

Söylenti Aylık Frekans

Söylenti Müzik Frekansı ile sonbaharın gizemli, esintili ve en sevilen zamanlarına, Ekim ayına hoş geldiniz! Önerilerimiz sizin için hazır.

Valide-i Muazzama : Mahpeyker Kösem Sultan

Naib-i saltanat unvanıyla Osmanlı İmparatorluğu'nu yaklaşık 30 yıl yöneten Mahpeyker Kösem Sultan, attığı adımlarla hanedanın kaderine yön vermiştir.

Hafıza Mekanları: Anıtların Psikolojik ve Toplumsal Etkileri

Anıtlar, toplumsal hafızayı korur ve kimliğimizi inşa eder. Kolektif hafıza ve kültürel aktarımın dönüştürücü gücüdür.

Eşeği Saldım Çayıra – Kazak Abdal | Şiir İncelemesi

Kazak Abdal hayatı ve bilinen şiirlerinden olan Eşeği Saldım Çayıra eserinin incelemesi.

Twinless Film İncelemesi: İki Yalnız, Bir Kayıp

Başrolde Dylan O'Brien'ın yer aldığı kayıp, yalnızlık, bağ kurma arayışı, yas süreci üzerine dokunaklı bir film olan Twinless film incelemesine göz atın.

Alice in Borderland 3. Sezon İncelemesi: Neden Beklentiyi Karşılayamadı?

Alice in Borderland dizisinin 3. sezonun her oyununda Chishiya'nın zekâsını arayıp, Aguni'nin fedakârlığını andık diyebilirim. 

Evrensel Duygular: Anlamadan da Hissedeceğiniz 8 Şarkı

Dili fark etmeksizin ruhunuza dokunan, evrensel duygusal taşıyan 10 şarkıyı keşfedin. Melodik parçalarla hazırladığımız liste, her anınıza eşlik edecek!

Viktoryen Dönemde Kadın İmgesi: “Evdeki Melek”

Viktoryen dönemde ‘Evin Meleği’ ideali, kadını fedakâr ve itaatkâr bir role hapsetti. Gilman ve Woolf bu miti sorgulayarak özgür kadının sesini aradı.

Jane Austen ve Aşkın Sosyal Eleştirisi

Jane Austen, romanlarında aşkı sadece romantik bir duygu olarak değil; statü ve kadınların konumu üzerinden ele alarak dönemin evlilik anlayışına eleştirel bir bakış atar.

Shirley Jackson’ın Amerikan Gotik Edebiyatındaki Yeri

Shirley Jackson, Amerikan gotiğine modern bir ses getirmiş ve kalıcı bir iz bırakmıştır.

Editor Picks