Şimdiye Kadar Yapılmış En Rahatsız Edici Filmlerden Biri Olan Irreversible Üzerine

spot_img

Film, Arjantinli Fransız yönetmen olan Gaspar Noe’nun yönetmenliğinde ve yine senaryosu da kendisine ait olan bu film bir çok eleştirmen tarafından yorumlanmıştır. Gaspar Noe yaptığı işler ile seyircisini hep arada bırakmıştır. Konu olarak genelde insanların çarpık ilişkilerini ya da insanın iç dünyasının ne kadar kötü olduğunu, bir diğer deyiş ile Freud bakış açısıyla, insanın en basit id dürtülerinin çirkinliğini yansıtmaktadır. Bununla birlikte modern hayatın kaotik havasını da senaryolarında görebilmenin mümkün olduğu söylenebilir. Bahsedilen kaotik havayı verebilmek için sinematografi anlamında tekniğini de bu şekilde, yani kaotik kullanmıştır. Kameramın uğultulu dönüşleri, tuhaf psikoseksüel temaları onun vazgeçilmezleridir. 

                          

1998 Cannes Film Festivali ödüllü bu film her yerde yoğun tartışmalara ve ağır tepkilere hedef olmuştur. Konusu genel olarak ele alınacak olursa: Aşk, tecavüz ve intikam denilebilir. Hatta ilk Cannes Film Festivali’nde bu film sergilendiğinde, salondan tam iki yüz elli kişi ayrılıp filmi bitirememiştir. Gaspar Noe ise bunu bir başarı olarak saymıştır. Böyle bir yönetmenin filmi olan bu film, baştan sona kadar kaotiktir fakat başta bu kaos neye tekabül ediyor tam olarak anlaşılmamaktadır çünkü film sondan başa doğru oynayan on iki bölümden oluşur. Filmin jeneriği de bu kaotik havaya hizmet etmektedir. Gaspar Noe diğer filmlerden farklı olarak jeneriğini filmin en başında verir. Irreversible filminde ise jenerik düzensiz ve çarpık akar. Daha en başında film seyirciyi sarsacağına dair ipuçları vermektedir. Film başladıktan sonra ise doruk noktası en yüksektedir. Gaspar Noe, çoğu yönetmenin tercih ettiği gibi huzurlu anlardan başlayıp yavaş yavaş tansiyonun yükselmesine ve finalde zirve yapmasına alışık olan seyirciyi şaşırtır çünkü seyirci Irreversible’da birdenbire kendini en üst noktada bulur. Bu durum tansiyonu ilk andan yükseltmeye yeter de artar bile. Son sahnede de sanıldığı gibi ‘flashback’ler yaratmaz seyirciye. Film sondan başa doğru akar ve gider. Film on iki parça ile kendini bitirir. Her bir parçada kamera hiçbir zaman kesilmez. Oldukça sarsıcı çekim yapmasına rağmen kesinti olmaması seyirciyi kaosa götürür fakat bir sahne vardır ki kamera hiç hareket etmez… Ve evet o sahne tam tamına dokuz dakikalık bir tecavüz sahnesidir. Muhtemeldir ki Cannes Film Festivali’nde çıkan iki yüz elli insanın iki yüzü bu sahnede çıkmış olabilir. O sahnede anlaşılır ki filmin başından beri intikam almaya çalışan hatta sondan başa doğru aktığı için filmin en başında intikamını alan Marcus ve arkadaşı Piere neden intikam için koşuyorlar orada anlıyoruz. Bu intikamını almak için Marcus’un polislere yönelmemesi de dikkat çekmektedir. Hatta bir sahnesinde Gaspar Noe bu konuda eleştirisini göstermek istercesine, karakterine “ polisler silahlı faşistlerdir, kendi işimizi hallederiz “ cümlesini söylettirir.

                     

Sonuç olarak, Gaspar Noe devrim niteliğinde bir yönetmendir fakat işlediği temalarla bir çok insan tarafından ağır eleştirilere maruz kalmaktadır. Kabul etmek gerekirse insanın doğasının gerçekliklerini yansıtmak her senaristin ve bunu da tekniğiyle yansıtmak hiç bir yönetmenin harcı değildir.

                                                                                                                         

 

spot_img

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

spot_img

İsmail Bilgin – Enver Paşa Bir Adanmışlık Öyküsü | 50 Alıntı

İsmail Bilgin bu eserinde, Enver Paşa’nın yaşamını ilkesel bağlılık ve tarihsel temsil çerçevesinde ele alarak dönemin düşünsel iklimini yeniden yorumlamaktadır.

Edip Cansever’in Şiirlerine Yansıyan Hiçlik Travması

Edip Cansever, İkinci Yeni’de bireyin travma, boşluk ve hiçlik duygusunu işler. Şiirlerinde varlıkla yokluk arasında sıkışan ruhsal boşluktaki bireyleri anlatır.

Viyana’da Bir Hafta: Sanat, Tarih ve Lezzet Dolu Gezi Rehberi

Viyana; sanat, müzik ve tarihle iç içe bir şehir. Sarayları, müzeleri, kafeleriyle görsel bir şölen sunuyor. 1 haftada keşfedin, aşık olmaya hazır olun!

İnsanlığımı Yitirirken Neden Bu Kadar Eleştirildi?

Bu yazımızda, Dazai’nin İnsanlığımı Yitirirken romanını psikolojik yönleriyle ele alıp eleştirilme sebeplerini inceliyoruz

Duygusal Farkındalık Üzerine: İçindeki Ben’e Sarılmak

Duygusal farkındalık, kendi benliğimize sarılmanın ilk adımıdır. Bastırılan her duygu benliğimizi içimizdeki zindanlara mahkum eder. duygularımızı fark etmek pusulayı bizlere çevirir.

Nasıl Popüler Oldu: Skyfall

Adele'in kült parçası Skyfall'un zirveye tırmanma öyküsüne bir bakış.

Taxi Driver Filminden Unutulmaz Replikler

Taxi Driver filminin yalnız adamı Travis Bickle'ın adım adım delilikten ''sözde'' kurtarıcılığa evrildiği hikayesinin unutulmaz repliklerini derledim.

Cumhuriyet Aydınları: Zafer Toprak

Zafer Toprak, Aydınlanma ve Kemalizm'i buluşturarak Türkiye'nin modernleşme sürecine yön veren seçkin bir tarihçiydi.

Misery Film Analizi: Sapkın Tutku

Stephen King'in aynı adlı eserinden uyarlanan Misery, fanatizm ve tutku kavramlarına yönelik bir gerilim sunuyor.

Codependent (Bağımlı İlişki) – Meredith Grey & Derek Shepherd (Grey’s Anatomy)

Grey's Anatomy, Meredith ve Derek çifti üzerinden codependent (bağımlı ilişki) kavramını örneklerken, aşkın bazen kişisel hedeflere ve benliğe zarar verebileceğini görüyoruz.

Editor Picks