Arabalar geçiyor yollardan, yollar düz değil,
-yollar aşılmaz.
Sonra ağaçlı bir yoldan geçiyoruz şehrin ışıkları bizi aydınlatmaya yeminli. Işıklar yanar ışıklar söner,
-biz hep böyle aydınlatacağız dünyayı biliyorsun değil mi?
Gözlerini kırpıyorsun ölüp ölüp diriliyorum her kırpışında, yaratılmış olamayacak kadar kutsalsın ve günahlardan söz ediyorsun,
-ben yaratılışa değil, kirpiklerine inanıyorum oysaki
Masaya oturuyoruz birden dünyanın tahtı oluyor ağacın yok oluşuyla var olan masa, ve bilsem bin kez yok olup senin için var ederdim her şeyi,
-var oluşuna şahit olmanın telaşındayım hala bağışla
Çay geliyor iki şeker atıyorsun, eriyorlar yan yana biz düşmüşüz senle bi ikimiz yan yana, karışıp eriyoruz fark etmeden dünyada,
-bizi karıştıran dünyaya minnet duyuyorum
Gün bitiyor şairin dediği gibi gülüşün kalıyor bende, sana kim öğretti böyle gülmeyi bilmiyorum
-gülüşlerini saklamak istiyorum raftaki reçel kavanozlarında
Çizgi çekilir tüm sevmelere, yeter sevilmez daha yemin ederim bu sevmenin en üst hali diyorum,
-sevdiriyorsun, her yeni gün ettiğim tüm yeminlere tövbe ettiriyorsun
Baş ucuna bıraktığım hayallerimle soluğunun kıyısında saklıyorum alamadığım nefesleri
-ki sen dakikada 18 kez nefes alıyorsun bende nefes bırakmazken.
-sen yolda yürüyorsun ben düşünmeden edemiyorum-


