Tarih boyunca birçok alanda olduğu üzere sanatta da kadın olmak demek beraberinde ötelenmeyi, yok sayılmayı, gölgede kalmayı ya da geri çevrilmeyi de getirmek demekti. Bu yazımızda birçoğunun eserleriyle ünlenecek kadar hırslı ve yetenekli olanların yanında adlarını yaşadıkları dönemde duyuramayan ancak öldükten sonra değerleri anlaşılan birçok kadın sanatçıya yer vermek istedik. İçlerinden daha şanslı olanları da vardı neyse ki ve onlar da aileleri, sevdikleri tarafından desteklenseler de dönemlerinin baskı ve önyargılarıyla hepsinin yüzleştiğini varsaymak mümkün. İçeriğimize dahil ettiğimiz ve daha birçoğu bir kimliğe yüklenen birçok bastırıcı niteliğin ağırlığında ilham kaynaklarını buldular bazen acılarını bazen hayallerini betimlediler. Ancak her biri bize daha keşfedilecek çok yeteneğin, yaratılacak daha çok eserin var olduğunu ve hiçbir tanımlamanın buna bir engel olmadığının en güzel örneklerini gösterdiler.
Keyifli okumalar!
Mary Cassatt (1844-1926)

Mary Cassatt 19. yüzyıl döneminin kadına karşı beklentilerine karşı gelerek Avrupa’ya yolculuk eden Amerikan ressam ve baskı resimcidir. Kendisini Empresyonist olarak tanımlayan Cassatt kadınların sosyal ve içsel dünyalarına özellikle anne ve çocuklara yönelik eserleriyle ismini duyurmuştur.
Varlıklı bir ailede büyüyen sanatçının ailesinin ondan beklentisi iyi bir evlilikti ancak o bunu kabul etmeyerek ailesine karşı geldiğinden sanatı için ihtiyaç duyduğu maddi desteği de yitirdi. Bu zorluk onu yıldırmadı ve kendi maddi bağımsızlığını kazanıp eserleri için siparişler alana dek hep çalıştı. Philadelphia’da Pennsylvania Sanat Akademisi’ne katıldı. Ancak hem burada modellerle çalışmasına izin verilmediğinden, eğitimin yavaş temposundan hem de erkek öğrencilerin ve öğretmenlerin tepeden bakan tutumları gibi sebeplerden dolayı buradan ayrılıp annesiyle beraber Paris’e gitti. Burada özel dersler aldı çünkü o zamanda kadınlar okullara kabul edilmemekteydi. Uzun bir süre Louvre’da sanat eserlerini gözlemledi ve onlar üzerinden çalışarak kendisini geliştirdi.
1868 yılında sanatçının ilk kez bir eseri (The Mandolin Player) Paris Salon’una kabul edildi ki bu da ilk kez Amerikalı bir kadın sanatçının Avrupa sanat dünyasındaki kabulü anlamına gelmektedir.

Artemisia Gentileschi (1593–1653)
Günümüzde en başarılı sanatçılardan olarak kabul edilse de Gentileschi’nin kendi zamanında oldukça zorlu bir sanat hayatı olmuştur. Babası tarafından eğitilen sanatçı daha sonrasında Agostino Tassi tarafından eğitilmek için onun yanına gönderildiği sırada Tassi tarafından tecavüze uğrar ve tüm tanınırlığı tehlikeye düşer. Tüm bunlara rağmen Gentileschi Floransa Sanat Akademisi’ne ilk kabul edilen kadın olma hakkı kazanır. En önemli eserlerinden biri Yudit Holofernes’in Katlederken adlı eseridir.
Sanatçı hakkında daha fazla bilgiyi içeriğimizden edinebilirsiniz.
Caterina van Hemessen (1527- 1565’den sonra)
Flemenk Rönesans sanatçılarından, Caterina van Hemessen en erken dönem Flemenk sanatçılarındandır. Ağırlıklı olarak 1540-1550’lerde yaptığı kadın portreleriyle tanınmaktadır. Van Hemessen ressam sehpasında otoportre yapan ilk sanatçı olarak bilinmektedir.
Öncüler olarak sanatçı olmak isteyen kadınların önünde birçok engel vardı ve van Hemessen de onlardan biriydi. Eğitimleri kadavraları incelemek ve çıplak erkek figürleri çalışmak eğitimlerinin bir parçasıydı ve eğitimlerini tamamlamak için ustaların yanında dört ile beş yıl arasında çalışmaları gerekiyordu. Eğitim yaşları 9-15 yaşları arasındaydı ve bu birçok kadına yüklenen sorumluluklara göre neredeyse imkansızdı.
Harriet Powers (1837–1910)
Harriet Powers Afrika kökenli Amerikalı köle, halk sanatçısı ve yorgan imalatçısıydı. Geleneksel teknikleri yerel efsanelere, İncil hikayelerine ve astronomik olayları yorgan ve örtü çalışmalarına uyarladı. 2009’da keşfedilen bir mektup sayesinde Powers’ın okuryazar bir kadın olduğu ve bu sayede okuduğu bilindik hikayeleri görsel çalışmalarına işlediği anlaşıldı.
Çalışmalarından yalnızca iki tane yorganı günümüze ulaşmıştır. Bible Quilt, (1886) ve Pictorial Quilt (1898). Çalışmaları 19. yüzyılın en önemli Güneyli yorgancılıklarından olarak kabul edilmektedir.
Mihri Müşfik Hanım (1886-1954)
Türkiye’de çağdaş resim öncülerinden olan Mihri Müşfik Hanım İtalya’da ve Fransa’da sanat eğitimi görmüştür. Kübizmden ve ekspresyonizmden etkilenen sanatçı Mustafa Kemal Atatürk ve Pope Benedict XV. gibi önemli isimlerin portrelerini yapmasıyla bilinmektedir.
Kız öğrencilerin sanat alanında eğitim alabilmeleri için çabalayan sanatçı Sanay-i Nefise Mektebi’nin kurulması yönünde Maarif Nazırı Şükrü Bey’e öneri sunmuştur.

En ünlü çalışmalarından Naile Hanım eserinde, İttihat ve Terakki Cemiyeti kurucularından olan Ali Rıza Bey’in annesi Naile Hanım’ı resmetmiştir. Oturuşu, kıyafetleri, elinde tuttuğu tesbihi ve ciddi yüz ifadesi, Osmanlı toplumunda kadınların yaşlanarak kazandığı gücü yansıtır niteliktedir.
Mareşal Atatürk

Clara Peeters (1594-1657)
Peeters Flemenk Barok sanatıyla yetişmiş bir natürmort sanatçısıydı. Clara Peeters Hollanda Altın Çağı’nın en önemli sanatçılarındandı ve bir kadın olarak bu zamanı için oldukça sıradışıydı. Erkek çağdaşlarının aksine birçok Hollandalı kadın ressam natürmortta uzmanlaşma göstermiştir çünkü kadınların bu tarz bir eğitime erişimlerinin zor olduğu anatomik bilgiyi gerektirmemekteydi.

Marie-Gabrielle Capet (1761-1818)

Marie-Gabrielle Capet yalın bir hayatı olan Neoklasik ressamdı. Paris’te Fransız sanatçı Adelaide Labille-Guiard’dan eğitim ve desteğini alarak üst orta sınıftan ve soylulardan siparişler alma şansını yakaladı. Yağlı boya tabloları, suluboya çalışmaları ve minyatür işleriyle ve özellikle de bir portre sanatçısı olarak öne çıktı. Yeteneği göze çarpmasına rağmen sanatçı ölümünden sonra unutulmaya yüz tuttu. Bunun sebeplerinden bir tanesi pastel çalışmalarının o dönemde yaygın olmayışıydı ama asıl sebep toplumun o dönemde kadın sanatçıları görmezden gelme ve unutmaya karşı eğilimleriydi.
Adélaïde Labille-Guiard (1749–1803)
Marie-Gabrielle Capet’in kariyerinde oynadığı önemli rolün yanında, Adélaïde Labille-Guiard oldukça başarılı bir portre sanatçısıydı. Erkek sanatçılar, Labille-Guiard’ın işleri karşısında tehdit ediliyormuş gibi hissetmekteydi ve bu sebeple hakkında dedikodular üretmek yaygındı. Ancak Labille-Guiard oldukça güçlü bir kişiliğe sahipti, o tüm bunlarla savaştı ve benzer kaderleri yaşayan diğer kadın sanatçıları da destekledi.
Royal Akademi’ye kabul edildi ve kendi hakkındaki eleştirilerin yalan olduğunu kanıtlayarak Kadınların Sanatçısı ”Painter of the Ladies” haline geldi ki bu kralın teyzelerinin sanatçısı olmak anlamına gelmekteydi.

Suzanne Valadon (1865-1938)
Suzanne Valadon; Renoir ve Toulouse-Lautrec gibi sanatçılara modellik yapmanın yanında kendisi de bir ressamdı. Çıplak kadın figürleri çizmeye yönelik eğilimi vardı ve bu onun döneminde oldukça tartışmalı bir mevzuydu. Geleneksel standartlara boyun eğmeyişi onun güçlü ve bağımsız işler çıkararak bu yönde tanınmasına yol açtı ve böylece kendi zamanında 4 kişisel sergi düzenledi.
Tina Blau (1845-1916)
Erkek çağdaşları gibi eğitim alma şansı bulamayan Avusturyalı sanatçı Tina Blau eğitimini yeteneğini keşfeden babası tarafından almıştır. O dönemin birçok kadın sanatçısı gibi o da yeteneklerinin sorgulanışıyla yüzleşmek durumundaydı. Yaygın diğer bir inanışsa kadın olduğu için bir erkek tarafından yönlendirilmesi gerekliliğiydi. Başarılı bir manzara sanatçısı olan Blau’nun ışığı ve havayı tasvir biçimi oldukça yenilikçi olarak görülmektedir. 1889 yılında Almanya’da Kadınlar Akademisi’nde natürmort ve manzara üzerine eğitimler vermiştir.

Margaret Macdonald Mackintosh (1864–1933)

Florine Stettheimer (1871–1944)
Amerikalı ressam, tasarımcı ve şair Florine Stettheimer aile tarafından ayrıcalıklı bir konuma sahipti ve kız kardeşleriyle beraber içlerinde Marcel Duchamp, Henry McBride gibi modernistlerin bulunduğu isimler için bir salon işletmekteydiler.
Kendi çalışmalarını halka açmayı pek tercih etmeyen sanatçı yalnızca özel seyirciler için sergiler düzenlemeyi tercih etmekteydi. Bunun sebebi muhtemelen aile tarafından desteklenmesi sebebiyle kendi kendisinin tanıtımını yapmaktan çekinmesiydi bu sebeple de öldükten sonra eserlerinin yok edilmesini dilese de bu isteği kız kardeşi tarafından reddedilmişti.
Francesca Woodman (1958-1981)

Frida Kahlo (1907-1954)
Yaşadıklarını, hayatını ve özellikle acılarını eserlerinde ilham verici güç olarak kullanan Frida Kahlo sanat tarihinin en önemli isimlerinden biri. Sitemizde Frida Kahlo hakkındaki içeriklere buradan ulaşabilirsiniz. 1, 2, 3, 4
Kaynakça:
http://www.artnet.com/artists/francesca-woodman/
https://artsandculture.google.com/story/the-women-painters-overlooked-by-art-history/7AJCHFiEkqVKJg
https://www.marycassatt.org/biography.html
http://www.turkishculture.org/fine-art/paintings/paintings/mihri-musfik-1100.htm?type=1
https://www.biyografi.info/kisi/mihri-musfik-hanim









