Sait Faik’in Öykülerinden Kalbinize Dokunacak 41 Alıntı

Kader Gürcüoğlu
Kader Gürcüoğlu
hayat boyu öğrenici, biraz da fazla meraklı
spot_img

Nahif cümleleri, sade ama bir o kadar dokunaklı öyküleri ve şiirleri ile Türk edebiyatının önemli isimlerinden biridir Sait Faik Abasıyanık. Tekrar ve tekrar, onlarca defa okusak bile, kitaplarından aynı tadı alabildiğimiz bir edebiyat adamı kendisi. Yazdığı her satırda kalbimize dokunmayı başarır, zihnimizde kalıcı bir yer edinir kendine. Biz de sizler için o nahif ve sade öykülerin içinde kalbinize dokunacağını düşündüğümüz, altını çizdiğimiz satırları derledik. Keyifli okumalar!

  1. “Geç geldiği zaman deli olurdum. Merdivende ayak sesleri yabancılaşınca kudururdum. Sonra birdenbire onun ayak sesleri. Kapıyı açık bırakmış olurdum. Öteki seyyareden gelir gibi gelirdi. Gözlerinden öperdim.” (Alemdağ’da Var Bir Yılan, sf,20)
  2. Birdenbire bir arkadaşıyla yanımdan geçiyor. Bir duvarın, ölmüş bir kedinin yanından geçer gibi. Kollarımız birbirine sürünüyor hafifçe. Duvarlar açılıyor. İnsanlar birbiriyle senelerdir dargınlarmış da birdenbire aynı hisleri duyarak, ‘Yeter artık’ diyerek barışmışlar gibi öpüşüyorlar.” (Alemdağ’da Var Bir Yılan, sf,26)
  1. “Önemli olan kötülüğü iyilikle beraber ortadan kaldırmaktır. O zaman insanlık denilen şey kafasını kaldırır: “Durun bakalım,” der, “biz de varız.” Onun, insanlığın terazisi içinde teker teker tartılan kıymetler ancak kötülüğün silahlarını düşmanca değil dostça, elinden alır. Ancak böylece iyiler ve iyilik dünya yüzünde manasını bulur, masallardaki gibi yüz yıllarda muammer* olur. Yoksa…” (Kayıp Aranıyor, sf,15)
  1. “Uçurtma demiş ki: “Ah! İpim olmasaydı!” Kant’ın güvercini daha ileri gitmiş: “Bir de şu hava olmasaydı!” demiş. Her ikisi de kendilerini gökyüzüne yükselten şeyin bu iple, hava olduğunu unutmuşlar…” (Kayıp Aranıyor, sf,43)
  1. “Ah, bu insan yüzleri! Her şeyimizi bağladığımız, durmadan yanıldığımız, istediğimiz kadar bol hasletler, adilikler, iyilikler, kötülükler, delilikler, akıllılıklar, sevdalar yüklediğimiz insan yüzleri! Yanılsak da zararı yok! Bu yüze olmazsa ötekisine yükleriz saydıklarımızı.” (Son Kuşlar, sf,10)
  1. “Dünyada hiçbir şeyden, zalimlikten iğrendiğim kadar iğrenmem. İnsanoğlunun en büyük savaşı zalimliğe karşı açılmalı. İnsanoğlu her şeyden evvel içindeki bu kıskançlıklardan, bu kinlerden, bu ahlaksızlıklardan daha pis şeyi -kendinde, doğuşta varsa bile- söküp atmalıdır.” (Kayıp Aranıyor, sf,67)
  1. “Güldü. ‘Kuş bana anlattı,’ dedi. Ferahlayıverdim. Kuş anlattıysa herhalde iyi şeyler anlatmıştır. Kuşlar kötü şey anlatır mı?” (Alemdağ’da Var Bir Yılan, sf,118)
  1. …”Peki, Sokrates öyle olsun, senin dediğin gibi olsun. Ama benim anlayamadığım işin şurası: Niçin insanoğlu bu kadar ölmeyecek gibi doğup büyüyor, senin gibi seksenini geçiyor da büsbütün akıl, mantık, fikir kesiliyor da, bütün sırları ayan edecekmiş hale geliyor da, tam mutlu zamanında göçüp gidiyor?” (Son Kuşlar, sf,62)
  1. “Onun için kimse, üç yavrusunu kaybetmiş bir insan diyemezdi. Bu gülen yüz, en bahtiyar insanların yüzüydü. Belki bir hile düşünen hilekâr da böyle gülerdi.” (Semaver, sf,12)
  1. “Kimseler âşık değil mi bu şehirde? Kimseler bir meydanın kanepesinde kimseyi beklemeyecek mi, yüzünü bir dakika görmek için kimsenin?” (Seçme Hikâyeler, sf,42)
  2. “Kitaplar, bir zamanlar bana, insanları sevmek lazım geldiğini, insanları sevince tabiatın, tabiatı sevince dünyanın sevileceğini, oradan yaşama sevinci duyulacağını öğretmiştiler.” (Mahalle Kahvesi, sf,41)
  3. “Bugünlerde aşk üzerine kitaplar okudum. Bir tanesinde diyor ki: “Aşkın ilk tezahürü, hayranlıktır.” Ben bu hayranlığı duymak için otuz beş sene bekledim. Senin âşık olmak için bir dakikaya ihtiyacın olduğunu sonradan öğrendim. Ben bu güzel dakikayı doğuramadım. Sen bana hayran olamadın. Doğru, neyime olacaktın ki?” (Havada Bulut, sf,96
  4. “İnsanoğlunun en büyük savaşı zalimliğe karşı açılmalı. İnsanoğlu her şeyden evvel içindeki bu kıskançlıklardan, bu kinlerden, bu ahlaksızlıklardan daha pis şeyi -kendinde, doğuşta varsa bile söküp atmalıdır.” (Kayıp Aranıyor, sf,57)
  5. ” Söz vermiştim kendi kendime: Yazı bile yazmayacaktım. Yazı yazmak da bir hırstan başka ne idi? Burada namuslu insanlar arasında sakin, ölümü bekleyecektim; hırs, hiddet neme gerekti? Yapamadım. Koştum tütüncüye, kalem kâğıt aldım. Oturdum. Ada’nın tenha yollarında gezerken canım sıkılırsa küçük değnekler yontmak için cebimde taşıdığım çakımı çıkardım. Kalemi yonttum. Yonttuktan sonra tuttum öptüm. Yazmasam deli olacaktım.” (Seçme Hikâyeler, sf,208)
  6. “Onu şair, küskün, anlaşılmayan birisi yapacağız. Bir gün hassaslığını, ertesi gün sevgisini, üçüncü gün korkaklığını, sükûnunu kötüleyecek, canından bezdireceğiz. İçinde ne kadar güzel şey varsa hepsini birer birer söküp atacak.” (Alemdağ’da Var Bir Yılan, sf,87)
  7. “Platon, “insan iki ayaküstünde duran tüysüz bir hayvandır” demiş. Diyojen hindiyi bağırta bağırta yolduktan sonra Atina meydanlarında “işte Platon’un insanı” diye halka teşhir etmiş.” (Az Şekerli, sf,96)
  8. “Şehri bırakmak, ondan usanmak, onunla didişmemek erkekliğin şanından mıydı? Ama ne yapsın? Yapamıyor işte. “Hayat mücadelesi” dedikleri kaypak şeye onda mani olan bir şey var.” (Lüzumsuz Adam, sf,31)
  9. “Kızamıyorum size… Dünyaya kızıyorum. En iyi arkadaşıma kızıyorum. – Yok a… Bu mayıstan başka her şeye benzeyen soğuk bin dokuz yüz kırk altı mayısına kızıyorum. Budalaca gülen kızlara kızıyorum. Size kızamıyorum.” (Seçme Hikâyeler, sf,31)
  10. “Beni yaşama çağıran hiçbir şey yoktu. Ben bu dakikalarda içki içmem. Benim huyum da yürümektir. Burnumun dikine, her yerden dakikasında bıkarak yürürüm.”(Mahalle Kahvesi, sf,69)
  11. “Yeniden doğulmaz. Doğsan bile n’olacak? Seni iki senede, iki senede değil, iki günde aynı insan ederiz. Aynı kendini düşünen, aynı haris, aynı kıskanç, aynı kötü huylu, aynı sarhoş, aynı budala oluverirsin.” (Mahalle Kahvesi, sf,65)
  12. “…Dünya değişiyor dostlarım. Günün birinde gökyüzünde, güz mevsiminde artık esmer lekeler göremeyeceksiniz. Günün birinde yol kenarlarında, toprak anamızın koyu yeşil saçlarını da göremeyeceksiniz. Bizim için değil ama çocuklar, sizin için kötü olacak. Biz kuşlar ve yeşillikleri çok gördük. Sizin için kötü olacak. Benden hikâyesi.” (Son Kuşlar, sf,13)
  13. “Kurban mı? Kurban ne korkunç, ne barbar şey Allah’ım! Nasıl da hayvanları çoluk çocuğun, kadınların, kızların önünde boğazlarlar. Ne iptidai âdet!” (Mahalle Kahvesi, sf,100)
  14. “Yedi senedir bu sokaktan gayri, İstanbul şehrinde bir yere gitmedim. Ürküyorum. Sanki döveceklermiş linç edeceklermiş, paramı çalacaklarmış -ne bileyim bir şeyler işte- gibime geliyor da şaşırıyorum. Başka yerlerde bana bir gariplik basıyor. Her insandan korkuyorum. Kimdir bu sokakları dolduran adamlar? Bu koca şehir, ne kadar birbirine yabancı insanlarla dolu. Sevişemeyecek olduktan sonra neden insanlar böyle birbiri içine giren şehirler yapmışlar? Aklım ermiyor. Birbirini küçük görmeye, boğazlaşmaya, kandırmaya mı? Nasıl birbirinden bu kadar ayrı, birbirini bu kadar tanımayan insanlar bir şehirde yaşıyor.” (Bütün Hikâyeleri 2 sf,140)
  15. “Bu kadar sevilmek ihtiyacıyla kendine yaklaşan bir hayvanı reddedebilmek için insanın ömründe hiç âşık olmaması, hiç sıkıntı çekmemesi, hiç kalp yumuşaklığı nedir bilmemesi lazım gelir. Böyle insan da olmaz diyebiliriz.” (Az Şekerli, sf,74)
  16. “İnsan radyosunu, radyosunun bulanık yeşil gözünü; kırmızı, yeşil, sarı çizgilerle çizikli gâvur şehirleri adı dolu aydınlık yerini de özler miymiş? Allah kahretsin! Özlermiş insan duygulu olunca.” (Alemdağ’da Var Bir Yılan, sf,55) 
  17. “İşte hikâyelerimi nasıl yazdığımı şimdilik merak eden dostum, yarın incir çekirdeğini doldurmayacak mevzuları yazan bir hikâyecinin iyi bir hikâyeci olmadığını yazacağına göre, bilmem hikâyem oldu mu? Olmadıysa ne yapalım? Bizim hikâye anlayışımız da böyle efendim.” (Alemdağ’da Var Bir Yılan, sf,78)
  18. “Otların yeşil olması, denizin mavi olması, gökyüzünün bulutsuz olması, pekâlâ bir meseledir. Kim demiş mesele değildir, diye? Budalalık! Ya yağmur yağsaydı… Ya otların yeşili mor, ya denizin mavisi kırmızı olsaydı… Olsaydı o zaman mesele olurdu, işte.” (Alemdağ’da Var Bir Yılan, sf,79)
  19. “Yasakları kabul ettik. İnsanoğlu için yasaklı hayvandır da diyebiliriz. Mikroplar bile birer yasak değil mi? Aşklar yasaktır. Gün olur, sular, yemişler bile yasaktır. İnsanlar birbirine yasaktır.” (Alemdağ’da Var Bir Yılan, sf,98)
  20. “Nerden gelirse gelsin dağlardan, kuşlardan, denizden, insandan, hayvandan, ottan, böcekten, çiçekten. Gelsin de nereden gelirse gelsin! Bir hişt hişt sesi gelmedi mi fena. Geldikten sonra yaşasın çiçekler, böcekler, insanoğulları…” (Alemdağ’da Var Bir Yılan sf,82)
  21. “Günler, şu garip günler! Uykumuzun içinde saatleri başlayan günler! Uyandığımız zaman üçte birini arkada bırakmışızdır başlayan günün, kaldı mı üçte ikisi… Yap bakalım hesabını!” (Kayıp Aranıyor, sf,79)
  22. “Camları buğulu bir kahvenin içinde elleri nasırlı, yüzleri güneş ve rüzgârla çizgili insanların arasında, bugünü de bir günah, daha doğrusu bir kötülük işlemeden bitirecektim.” (Son Kuşlar, sf,70)
  23. “… Bir sigara, bir adaçayı, bir kâğıt oyunuyla rüzgârlı günü bitirdikten sonra yatağıma yeni doğmuşçasına günahsız, hatıraları kova kova; iyileri, kahramanları, namusluları, hak yemezler, alın teriyle sert tabiattan kavga ve dostlukla ekmeğini çıkararak, birbirlerine fedakârlıklar ederek yaşayanları seyirden duyduğum hazla derin ve rüyasız bir uykuya dalacaktım.” (Son Kuşlar, sf,70)
  24. “Yeni romanlar okumalı, yeni resimler seyretmeli, yazmak için yeniden bir başka Türkçe öğrenmeliydim. Yeni hisleri, yeni düşünceleri, yeni kitapları arayıp bulmalıydım.” (Mahalle Kahvesi, sf,64)
  25. “Nasıl bir dünya mı? Haksızlıkların olmadığı bir dünya. İnsanların hepsinin mesut olduğu, hiç olmazsa iş bulduğu, doyduğu bir dünya. Hırsızlıkların, başkalarının hakkına tecavüz etmelerin bol bol bulunmadığı. Pardon efendim! Bol bol bulunmadığı ne demek? Hiç bulunmadığı bir dünya.” (Lüzumsuz Adam, sf,47)
  26. ” Gözlerini yüzüme kaldırdı. Öyle munis, öyle çocuk, öyle tatlı, öyle iyi insan gözleri ki görüp de tabiatın fena bir oyun oynamak için bu insanı seçmesine karşı isyan duymamak imkânsız. Bunlar kahverengi, berrak, masum, içinden dostluk, hüzün, sükûn, tevekkül, razılık okunan iki güzel göz.” (Seçme Hikâyeler, sf,37)
  27. ” Allah’ım, yarabbi! Ben insanları sevmek için azami gayretimi sarf ediyorum. Fakat niçin… Niçin her şey, bu yukarıda saydığım hayaletler gibi. Her şeyi iyi bulup, kapılarını bana sımsıkı kilitliyorlar?” (Bütün Hikayeler2, sf,130)
  28. “Bir fesleğen saksısına elinizi atar fesleğen yapraklarını küçük bir çocuk başı okşar gibi okşarız. Avuçlarımızı koklayaraktan uzaklaşırız…” (Mahalle Kahvesi, sf,70)
  29. “Severim toprağı. Bu sessiz, mütevazı, sakin deli şeyi, dedi. Hayat bundadır işte. Biz canlı mıyız bunun yanında? Onun için bundan yapıldık, derler. —Filozofsunuz galiba, papaz efendi? —Hayır! Ne papazım, ne filozofum. İnsanım.” (Lüzumsuz Adam, sf,77)    
  30.  “Uyku, bir düşman ordusu gibi, kendini bırakmaya gelmiyor. İşte yatağın üstüne oturmuş ayakkabılarımı giyiyorum. Bir dakika durup elimi yorgana koydum. Başımı da şöyle yastığa doğru şakacıktan eğdim. Uyumuşum. Kaç dakika böyle yarım yamalak, tostoparlak, eğri büğrü vaziyette uyuduğumu bilmiyorum.” (Bütün Hikayeler2, sf,176)
  31. Konuşurken düşünmüyor muyduk? Düşünüyorduk ama hatalara düşüyor, bir türlü onaramayacağımız haltlar karıştırıyorduk. Sonradan ne kadar pişman oluyor, söylediğimiz, hırsla söylediğimiz bir sözden ne kadar utanıyorduk.” (Havuzbaşı, sf,90)
  32. “Sokaklar dardır. Esnafı gaddardır. Zengini lakayttır. İnsanlar her yerde böyle. Yaldızlı karyolalarda çift yatanlar bile tek. Yalnızlık dünyayı doldurmuş. Sevmek, bir insanı sevmekle başlar her şey. Burada her şey bir insanı sevmekle bitiyor.” (Alemdağ’da Var Bir Yılan sf,25)

                                                                  Sait Faik Abasıyanık, Yapı Kredi Yayınları

spot_img

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

spot_img

Tove Ditlevsen – Bağımlılık | 11 Alıntı

"Dışarıdaki dünya insafsız ve karmakarışık ve ona karşı gücümüz yetmediğinden, ondan kaçınmayı yeğliyoruz."

Çocukluk Travmaları: Belirtileri, Sonuçları ve Çözüm Yolları

Çocukluk döneminde yaşadığımız olaylar karşısında hissettiğimiz duygular ve düşündüğümüz düşünceler travmalar doğurabilir. Peki, bu travmaların belirtileri, sonuçları ve çözüm yolları nelerdir?

Söylenti Radarında Bu Ay: Sombr

"back to friends" şarkısıyla zirveye tırmanan genç sanatçı Sombr'ın müzik serüvenine yakından bakalım

Sevmek Zamanı Filminden Unutulmaz Replikler

Halil'in boya yapmak için gittiği bir evde gördüğü resme aşık olmasıyla gelişen olayları konu alır.

2025 Gen Z Protestoları: Nepal, Fas ve Türkiye Üzerine Karşılaştırmalı Bir Analiz

2025’te Türkiye, Fas ve Nepal’deki Gen Z protestoları, dijital dayanışma, özgürlük ve adalet talepleriyle yeni bir küresel siyasal uyanışın simgesi haline geldi.

Keşfetmemiz Gereken Yazarlar: Truman Capote

Başarı ve parıltılı bir hayatın ardında yalnızlığını saklayan bir deha. Zamansız eserleri ile Truman Capote.

Love Bombing Kavramının Chuck Bass ile Eşleştirilmesi

Chuck Bass'in Blair'e yaptığı aşk bombardımanının gerçek aşk değil de manipülasyon olması.

Söylenti Aylık Frekans

Söylenti Müzik Frekansı ile sonbaharın gizemli, esintili ve en sevilen zamanlarına, Ekim ayına hoş geldiniz! Önerilerimiz sizin için hazır.

Valide-i Muazzama : Mahpeyker Kösem Sultan

Naib-i saltanat unvanıyla Osmanlı İmparatorluğu'nu yaklaşık 30 yıl yöneten Mahpeyker Kösem Sultan, attığı adımlarla hanedanın kaderine yön vermiştir.

Hafıza Mekanları: Anıtların Psikolojik ve Toplumsal Etkileri

Anıtlar, toplumsal hafızayı korur ve kimliğimizi inşa eder. Kolektif hafıza ve kültürel aktarımın dönüştürücü gücüdür.

Editor Picks