Orhan Pamuk ve Roman Anlayışı Üzerine

Türk edebiyatının sevilen ve usta yazarlarından biri olan Orhan Pamuk, 7 Haziran 1952 tarihinde dünyaya geldi. İlkokul öğrenimini Mimar Kemal İlkokulunda tamamlayan Pamuk, lise eğitimini Robert Koleji’nde devam ettirip buradan mezun oldu. Okulda, tembel, başarısız, şımarık ancak çok iyi bir ressam olarak bilinen yazar 6-7 yaşlarında resim yapmaya başladı. 22 yaşına kadar resme ilgisi devam eden yazar, 22 yaşından sonra resim yapmayı bırakıp ilgisini çeken bir başka yöne, şiir ve roman yazmaya yöneldi. İstanbul Üniversitesi’nde mühendislik okuyan Orhan Pamuk bu alandaki eğitimini yarıda bıraktı ve yine aynı üniversitenin gazetecilik bölümünde okumaya başladı. 1977’de gazetecilik bölümünden mezun oldu.

22 yaşından sonra şiire ve romana yönelen Orhan Pamuk, günde on saat roman yazmaya gayret etmiştir. 23 yaşında, 1975 yılında Antalya Film Festivali yanı sıra açılan öykü yarışmasında üçüncülük ödülünü aldı. Bu, Orhan Pamuk’un yazarlık yaşamında aldığı ilk ödül oldu. Daha sonra kaleme almış olduğu  “Cevdet Bey ve Oğulları” romanı ile Milliyet Roman Ödülü’nde birinciliği Mehmet Eroğlu ile paylaştı. Ancak romanın ilk baskısı yarışmadan üç sene sonra, 1982 yılında yapıldı.

orhan pamuk ile ilgili görsel sonucu

Orhan Pamuk, romanlarında ömrünün geçmiş olduğu şehir olan İstanbul ve İstanbul yaşamı temasına ağırlık vermiştir. Batı’yı ve Batı edebiyatını biliyor oluşu diline ve üslubuna yansımış, bu durum yazarın edebi dilini çok güçlü ve süslü bir hale getirmiştir. Aslında postmodern roman tekniğine bağlı olan yazar, çok katmanlı ve yeniliğe açık bir kişiliğe sahip olduğundan dolayı eserlerinde birçok edebi tekniği denemiş ve kullanmıştır. “Beyaz Kale” adlı romanında Nuvel tekniğini (uzun hikaye kısa roman), “Kara Kitap”ta postmodern tekniğini, “Kar” ve “Masumiyet Müzesi” eserlerinde tematik roman tekniğini kullanmış olması bu duruma örnektir. Birçok tekniği deneyen ve romanlarına yansıtan yazar aynı zamanda roman yazmadan önce belirlediği ve aklında bulunan konu, kurgu ile ilgili titizlikle araştırma yapmış, konuya hakim olmayı hiçbir zaman elden bırakmamıştır. Yazacağı romanı başından sonuna kadar planlamış ve adeta ilmek ilmek işlemiştir.

Kendisi, kendi romancılık anlayışının “Görme” duyusu üzerine olduğunu ifade eder. Bundandır ki romanlarında renkleri sık sık kullanmıştır. Bu durum yazarın daha öncesinde resimle ilgilenmiş olmasıyla da ilişkilendirilebilir. Tüm bunların yanı sıra Orhan Pamuk’un romanları aslında birbirinin devamı niteliğindedir. Bir romanında karşılaştığımız karakter, diğer bir romanında da herhangi bir yerde karşımıza çıkabilmektedir.

Orhan Pamuk her ne kadar Batı edebiyatından ve yazarlarından etkilenmiş olsa da Türk edebiyatı yazarlarından olan Kemal Tahir’den tarihe nasıl bakılacağını, Yaşar Kemal’den kendine inanması gerektiğini, Ahmet Hamdi Tanpınar’dan ressam görüşünü, Oğuz Atay’dan modern roman tekniklerinden nasıl yararlanabileceğini öğrendiğini belirtmiştir. Sevilen yazar, “İstanbul: Hatıralar ve Şehir” adlı eseriyle 2006 yılında Türk Edebiyatı’nda bir ilki gerçekleştirmiş, Nobel Edebiyat Ödülü’nü kazanmıştır.

Kaynak:

Arşiv
Arşiv
Söylenti Dergi'de geçmiş zamanda yazar olan dostlarımızın eserleri bu hesapta arşivlenmektedir. Yazar onayı olduğu sürece kaynak göstererek kullanmak serbesttir.

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

Çiçek Açan Badem Ağacı (1890) Tablo Okuması: Yeni Hayat

Van Gogh baharda açan çiçekleri izlemeyi ve onları resmetmeyi çok severdi, Çiçek Açan Badem Ağacı tablosunun yeriyse onun için ayrıydı.

Amerika’da Ruh Fotoğrafçılığı: Değişen Savaş ve Yas Kültürü

William Mumler ile ünlü olan ruh fotoğrafçılığı furyası, gelişen teknolojiler ve yıkıcı savaşlar eşliğinde 19. yüzyılın sonlarında büyük ivme kazanmıştı.

Masumiyet Müzesi Karakter Tahlili: Aşkın ve Takıntının Gölgesinde Kalanlar

Bir adamın aşkı mı saplantısı mı? Sibel, Füsun ve Kemal'in aşk ve takıntının gölgesinde kadere boyun eğişleri, karakterlerini inşa eder.

5 Farklı Sebeple Neden Moliere Okumalıyız?

Eleştirel tiyatronun önemli ismi, yıkıcı değil yapıcı hicvin ustası: Moliere'i okumak için beş sebep!

Geçmişten Günümüze ‘Histeri’: Kadınları Sindirme Aracı mı?

Histeri, geçmişte kadınları sistematik olarak kontrol altına almak için tıp ve toplumsal normlar tarafından icat edilmiş bir araçtı.

Dünya Çapında Gençlik Hareketleri: Yeni Nesil Ne Talep Ediyor?

Dünya yanıyor, gençlik susmuyor! Yeni nesil; özgürlük, iklim adaleti ve eşitlik için direniyor. Gelecek değil, bugünü de onlar yazıyor!

Kopenhag’ta 24 Saatte Görülmesi Gereken 8 Yer

Kuzeyin mutlu şehri: Kopenhag’da 24 saatte görülmesi gereken 8 yer.

Sessiz Lüksün Yeni Dili: Zamansız Şıklığın Modern Yorumu

Sessiz lüks, geçmişin zarafetini Z kuşağının dijital estetiği ile buluştururken, sadelikten doğan şıklığı sosyal medyada yeniden tanımlıyor ve sorgulatıyor.

Cepteki Sanat: Cep Telefonu Fotoğrafçılığı ve Sanatçıları

Analog makinelerden, dijital fotoğrafa geçişin ardından teknolojide yaşanan hızlı gelişmelerle birlikte cep telefonu fotoğrafçılığı, fotoğraf sanatında kendine bir yer buldu.

İçsel Monolog: Kendi Kendine Konuşmanın Zihinsel Sağlığa Etkisi

İçsel monoloğun zihinsel sağlığa hem yararlı hem zararlı etkileri bulunmaktadır.

Editor Picks