Aşkı, acıyı, tutkuyu, bağlılığı ve bağımlılığı en iyi ne ifade eder derseniz kuşkusuz Orhan Pamuk’un Masumiyet Müzesi adlı eseri derim.
Nobel ödüllü yazarımız bu kitabını İletişim Yayınları aracılığıyla 29 Ağustos 2008 tarihinde okuyucularıyla buluşturmuştur. Romanında ise sadece roman karakterlerinin değil Orhan Pamuk’un da izlerini adım adım takip edebiliyoruz. Kitabın dili uzun ve seri cümlelerin yanı sıra oldukça doyurucu ve etkileyici bir akıcılığa sahip. Orhan Pamuk’un bu eşsiz dil anlayışı ise kitaba yoğun bir çekim gücü oluşturuyor.
Nasıl çizilir bir aşkın hikayesi sözcüklerle?
Orhan Pamuk tam da bunu yapmış eserinde. Anlatılan olay örgüsünün geçmişi ve bugünü bir sentez içinde sunuşu ve karakterlerindeki o “bizden” öz hayranlık uyandırıcı.
Orhan Pamuk bu romanı için yaklaşık on yıl emek vermiştir. Adım adım roman karakteri Kemal’den, kitaba da etkileyici bir kurguyla resmettiği gibi, tutkulu ve bağımlı bir aşkın öyküsünü dinlemiş ve bunu on yıl gibi bir zaman diliminde ölümsüz bir eser haline getirmiştir. Bu eserde sadece kişiye değil nesnelere olan aşk da ön plana çıkarılmış, insanı nesnelerle anlatmak esas alınmıştır. Çünkü Orhan Pamuk’a göre bir insanın yaşamı ve karakteri, en iyi, yaşadığı yer, dokunduğu nesneler ve yaşamından izlerle anlatılabilir.
Masumiyet Müzesi adının da verdiği etkiyle anlaşılabileceği gibi yalnızca bir roman değil. Aynı zamanda yaşayan bir müze. Müze kitapla eş zamanlı düşünülüp tasarlanmış. Müzenin oluşumu sırasında da yazar ülkemizde, Asya ve Avrupa’da sayısız müze gezmiş ve edindiği izlenimlerle duygu yoğunluğu olan bir mekan tasvir etmiştir.
Kitap İstanbul’un Nişantaşı semtinde yaşayan zengin bir adam olan Kemal’in, fakir bir akrabası olan Füsun’a duyduğu saplantılı aşkı konu alır. Kemal’in Füsun’a duyduğu bu saplantılı aşkın en yalın haliyle, elle tutulur bir aşkla, ifade etmesi kitabın belki de en dikkat çekici özelliği. Eser Masumiyet Müzesi adıyla çarpıcı bir başlığa sahip. Ancak okuyucuların da çıkaracağı izlenimle “masumiyet” kelimesi kitapta geçmiyor. Tutku, özlem ve ruhsal acının beden acısına evrilmesini, cinselliğin de içinde olduğu duygu deryasıyla anlatan bir roman.
Bu eser Orhan Pamuk’un Nobel Edebiyat Ödülü aldıktan sonra çıkardığı ilk kitaptır. Ve 1970’li yılların eğlenceli aynı zamanda şaşaalı hayatlarını derinlemesine anlatır. Kemal’in Füsun’a olan aşkı başladığında bu aşkı her ikisi için de imkansız kılan olay ve durumlar Kemal’i bir acıya sürükler ve yıllarca bu saplantıyla yaşar. Bu acıyı nesnelerin birikimi ve hissettirdikleriyle nesnel bir aşk tasviriyle gözler önüne serer.
“Hayatımın en mutlu anıymış, bilmiyordum.” (Masumiyet Müzesi s.11)
Der Kemal hikayesini Orhan Pamuk’a anlatmaya başlarken. Hayatının “en” ini kısacık bir ana sığdıran Kemal bu kitaba adını veren “masumiyet”i ilk cümlesinde okuyucunun yüreğine sızdırır. Kimse yaşadığı anın, hayatının en mutlu anı olduğunu zamanında kavrayamaz. Bu roman karakteri Kemal için de böyle olmuştur ve bu cümleyle “en mutlu an” ifadesini aslında yolun sonunda kurmuştur.
Roman genel hatlarıyla Kemal’in bakış açısı ve gözlemlerini içerir. Yazarsa romanın yaşandığı dönemi ve İstanbul’u o kadar güzel anlatmıştır ki bu kitabın etkileyici yönünü perçinlemiştir. 1970’li yılların anlatıldığı, sonlarına doğru 1980 darbe dönemini de içinde bulunduran roman İstanbul’un sosyolojik taraflarına da bir pencere açmakta. Orhan Pamuk ise romanın ortasında ve sonunda kendini de romana katarak aslında bu kitabın evveli ile ilgili bilgi sahibi olmayan okurlar için aslında sadece bir kurgudan ibaret olmadığı, bir yaşanmışlığın, gerçek bir hayatın anlatılmasına ışık tutan ilk sürprizleri perde arkasından göstermektedir.
Roman okudukça insanı içine çeken büyük bir şaşkınlık ve duygusallıkla sürüyor. Bu şaşkınlık ve merak da okuyucuyu adım adım finale sürüklüyor. Sonunda ise okuru karşılayan aslında sona tamamen aykırı bir sonsuzluk oluyor.
Kitabın içinde her okuru müzeye davet eden bir müzeye giriş bileti yer alıyor. Orhan Pamuk, romanda aşkın nesneleşmiş halini anlatan roman karakterlerinden esinlenerek bu nesnelerin sergileneceği bir müze açılacağını açıklıyor. Müze, kitapta Füsun’un yaşadığı yer olarak tarif edilen yere kuruluyor. Müzenin haritadaki yeri ise kitabın son sayfasındaki krokide belirtiliyor.
“Herkes bilsin, çok mutlu bir hayat yaşadım.” (Masumiyet Müzesi s.495)
Diyerek sonlandırıyor Kemal sözlerini. Bu cümleyle tanıdıklarına ve çevresine yaşadığı hiçbir şeyden pişman olmadığını ve her şeye rağmen yaşadığı için mutlu olduğunu bir mesaj niteliğinde belirtiyor. Yaşadığı dönemde Füsun’a olan aşkıyla ve özlemiyle kendini yıllarca harap eden ve alışmış olduğu hayattan kendini soyutlayıp Füsun’un yaşamından edindiği nesnelerle ve saplantılı bir aşkla yaşamını sürdüren bir adam olarak değerlendiriliyor. Kemal ise kitaptaki bu son cümlesiyle tüm bu düşüncelere itiraz ediyor ve aşkı yaşattığı tüm acılarına rağmen iliklerine kadar yaşanabilecek bir mutluluk olarak görüyor. Aşk acısının da aşka dahil olduğu ve ruhsal acının bedende hissedilir boyutlarda yaşanabileceğini, zamanla bu acıyı bile hayatının bir parçası olarak gördüğünü hatta acı çekmediği zamanlarda utanıp kendine kızdığı anları değerlendirirken son cümlesinde ne demek istediğini daha iyi anlatıyor.
Orhan Pamuk – Masumiyet Müzesi
Yapı Kredi Yayınları 10. Baskı
Teşekkürler