6 Mart 1920 yılında Haydar Paşa Hastanesinde henüz tedavisi bilinmeyen şeker hastalığından hayatını kaybettiğinde 36 yaşındaydı yazar. Ölümünden sonra başına gelenler, sonu hüzün ve sürpriz ile biten, yüklü anlamlar taşıyan öykücülüğüne atıfta bulunan bir kaderdir. 1884 yılında Gönen’de dünyaya gelen Ömer Seyfettin, Piyade Asteğmen olarak askeri okuldan mezun olmuştur. Daha çok yazabilmek için Balkan savaşları çıkana kadar görevinden ayrılmış, savaş sırasında bir yıl tutsak olarak kalmıştır.
1911 yılında Ali Canip Yöntem ve Ziya Gökalp ile birlikte “Genç Kalemler” dergisini çıkartmış, Orada kaleme aldığı “Yeni Lisan” adlı yazısı ile Milli Edebiyat dönemini başlatmıştır. Kültür ve tarihi bir hazine olarak gören, dili sadeleştiren, milli konulara yönelen bu edebiyatın hikaye alanındaki ilk yazarıdır.
Ömer Seyfettin’in ölümünün yüzüncü yılında, ortaya çıkardığı birçok değerli öyküler arasından altı öyküyü sizin için inceleyip derledik.
Bu öykünün kahramanları, mahalle mektebinde okuyan haylaz çocuklar, bir hoca, Abdurrahman Çelebi isimli bir eşek ve falaka için kullanılan bir sopadır. Okurken mektebin içindeki curcunayı hayal eder, oldukça da eğlenirsiniz. Cezanın eğitimde ve davranışları değiştirmede hiç işe yaramadığını da gözlemiş olursunuz. Öykünün sonunda, Ömer Seyfettin ustalığını konuşturup yaşamımızdaki önemli bir noktaya dokunmaktadır. Bu öyküyü yetişkinler kadar çocuklar da keyifle okuyabilir. Ancak günümüz çocuklarına falaka, enfiye gibi yabancı oldukları kelimelerin tanımını yapmak gerekir.
AND
Öyküde, doğduğu yer olan Gönen’e özlemini dile getirmiştir yazar. “… doğduğu yerin ufkunu koyu bir sis altında bulup da, sevdiği şeyleri uzaktan bir an önce göremediği için nasıl hüzünlenirse, ben de tıpkı böyle meraka, sabırsızlığa benzer bir acı duyarım.”
‘Öyküde kahramanın kan kardeşi olmadığı için hissettiği yalnızlığı etkileyici bir dille ifade etmiş; sonunda sözünün eri Mıstık’la and içtiğinde, kaderi değişmiştir.’ Verilen sözü tutmanın önemini çocuklar üzerinden vermiş, o dönemlerde zor zamanlardan geçen topluma da yol göstermeye çalışmıştır.
Bir çocuğun başından geçenlerin anı olarak anlatılmış bir öykü olsa da duygu yükü ağır bir yapıttır. Bu öykü sadece yalanı anlatmaz; öfkenin yarattığı yıkımı, vicdan yükünün ağırlığını, söylenememiş sözlerin geride bıraktığı pişmanlığı da dile getirir. Ömer Seyfettin’in üç kardeşi olup ikisi küçük yaşlarda hayatını kaybetmiştir. Bu hikayesinde, çocuk yüreği ile yaşamış olduğu kayıpların izi de ortadadır.
Babasını öldürenlerden intikam almak için Yalnız Efe’ye dönüşen bir genç kızın masalsı hikayesini okurken, Köroğlundan, İnce Memed’den daha nice mazlumları koruyan halk kahramanlarından izler bulursunuz. Yalnız Efe, dört sayfaya sığacak nitelikte bir hikayeden çok, sürükleyici bir roman niteliğindedir. Okuduğunuzda bu öykünün uzun bir roman olmadığına üzüleceksiniz.
Ömer Seyfettin, öyle bir kahraman yaratmıştır ki hayran kalmamak elde değildir; “…soylu davranışlarından, gururlu suskunluğundan, düzgün sözlerinden, onun sıradan bir adam olmadığı bellidir.” Bu öykü, iyiliği ve yardımı başa kalkan insanlara güzel bir cevap niteliğindedir. Koca Ali sır olup giderken, siz de onun akibetinin ne olduğuna dair merak içinde kalırsınız.
Yazarın en uzun öykülerinden birisidir. Balkan Savaşına yakından tanık olmasının etkileri görülmektedir. Yetişkinlere yönelik yazılmış bu öyküdeki cinsel ve işkence sahneleri sarsıcı derecede ağırdır. Bu şekilde yazarak; savaş sırasında, Türk halkının yaşadığı trajidelere dikkat çekmek istemiş olabilir. Ömer Seyfettin öyküde hem Türklerin geçmişte fethettiği yerlerdeki hoşgörüye işaret etmiş hem de Avrupalıların bu yüceliğe erişemediklerinin altını çizmiştir. Beyaz, burada özellikle seçilen bir renktir. Masumiyetin, saflığın rengidir. Kadınların namuslarına ne kadar önem verdiğini anlatmak için ifade edilmiştir (*). Güzel tasvirlerle bezenmiş, etkileyici ve yürek burkan bir öyküdür.
Kaynak:
(*)Mustafa Karabulut, “Hikaye Tekniği Bakımından Ömer Seyfettin’in “Beyaz Lale” Hikayesi”, Hacettepe Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Dergisi, 2013 Bahar (18), 117-129