Ahmed Arif – Hani Kurşun Sıksan Geçmez Geceden
Bu, ne ayıp, ne de yasak,
Öylece bir gerçek, kendi halinde,
Belki, yaşamama sebep…
Evet, ağlamaklı oluyorum, demdir bu.
Hani, kurşun sıksan geçmez geceden,
Anlatamam, nasıl ıssız, karanlık…
Ve zehir-zıkkım cıgaram.
Gene bir cehennem var yastığımda,
Gel artık…
Turgut Uyar – Acının Tarihi
ben şimdi diyorum ki bir bak şu alanlara
sokaklara köprülere kiremitsiz damlara
taşlara sopalara amanvermez silahlara
şehir haritasına trafik lambasına kan içinde adamlara
kan içinde adamlara
kan umutsuzluktur
ona kendini hazırla
ne kadar yalnız olduğumuzu hep hatırla
açlıkları yoklukları kırımları
-örneğin sensiz olmak ömrümün bir akşamında-
bir bölgeden birine giden orduları uçaklarla
yalanlar ihanetler karmakarışık limanlar
iki şeyin apansız karşı karşıya geldiği dünyada
Haydar Ergülen – Boynum Issız Bir Yurt Gibi
Sesim yok ey ulular ulusu konuşmayı özledim
– ey sözünü boğan dilsiz
yeryüzünü sustun ıssız yurda çevirdin
ışığım yok ey boşluğun bekçisi çok acıyor gözlerim
– kendi kandilini göremeyen kör
içine yanan mumlara pervane oldun
Gülten Akın – Acı İçin Karşılama
İnsan daha mutlu acılar içinde
Gür kanı daha bir canlı
Sürse ya ne varsa götürmese ya
Biter rüzgarı başın gövdenin
Durulur küçülür yoksullaşır
Beyaz mendilde kara düğüm
Uykudan iyisi yok alın ellerinizi
Tutmuşum tutmamışım
Sevmişim sevmemişim
Şu yaşama şu ölüm
Beyaz mendilde kara düğüm
İlhan Berk – Ayrığın Yüreği
En küçük bir şeyden coşardı
Mesela bir kuş uçmasın Kızılırmak’a doğru
Köklerine su yürümüş gibi sevinirdi.
Bir bulut geçsin üstünden
Ayrıklıktan çıkardı.
Dünyayı, derdi, dünyayı
Hiçbir şeylere değişmem.
Şimdi yaşamak istemiyor
Edip Cansever – Eylül’ün Sesiyle
Sonra bir kır kahvesi kendini okurken
Masaları toplanmış, bardakları toplanmış
Tam kendini okurken
Derim ki bir semti iyi tanımak kadar
İyi tanımalı dünyayı
Açın radyolarınızı: Eylül’ün sesi
Bu dünyada can sıkıntısının bir başka anlamı var baylar.
Elmalar silik silik kırmızı artık, olsun
Gözlerimiz tozlanmış, kirli
Gizlisi yok, bu dünyada böyle sıkılmak iyi
Sıkılmak iyi baylar
Biz hazır tuttukça böyle
İçi yangında alev alev
Dışı buz tutmuş kalplerimizi.
Metin Altıok – Kiracıyım Bir Acıya
Sen ey kendiyle yetinen;
Artık suyumuz bulanık,
Bir güneş bile olsa sonunda
Yolumuz kırık, önümüz karanlık
Ve ağır tuğrası alnımızda
Padişah yalnızlığın
Ama yine de umudumuz kalabalık.
Cahit Sıtkı Tarancı – Hepimiz Dair
Yalnız kendi başın mı dertli sanırsın,
Gölgesi yeryüzünde avare insan?
Taş da istemezdi yosun tuttuğunu;
Solmakta her çiçek kokusu uçunca.
Tasadır ağaca rüzgarda yaprağı;
Her kuş yanar az çok ölen yavrusuna
Ömer Bedrettin Uşaklı – Kimbilir
Güneşle beraber söndüğüm akşam
Ağlayacak hangi rüzgar kimbilir?
Mermer bir heykele döndüğüm akşam
Baş ucumda kimler yanar, kimbilir?
Her yanında yanık bülbüller öten
Bahçelerden bir gün sessiz geçerken,
Tabutumu yeşil dallar içinden
Seyredecek hangi bahar, kimbilir?
Cemal Süreya – Mutsuzluk Gülümseyerek Gelir
Mutsuzluk gülümseyerek gelir, adıyla süslenmiştir;
Banliyo treninde rastladığımız
Sınav saatini kaçırmış liseli kız,
Hep kazanırsın ey çözümsüzlük!