Mutsuz Olanlara Selam Olsun | Charles Bukowski

Kübra Canbaz Akça
Kübra Canbaz Akça
İçimden sen geçiyorsun.. Yalnız Ve birden .. https://www.instagram.com/kubra_canbaz_istisna
spot_img
spot_img

“Beni, sizi anlamak zorunda bırakmayın. Daha önemli işlerim var.”

Hayatını toplum dışı yaşamış ve yaşadığı dönemde kendini toplumuna tanıtamamış bir yazardır Charles Bukowski.

Alışılmışın oldukça dışında olan söylemleri ve depresyon temalı eserleri ile dikkat çeken Bukowski birinci dünya savaşının sonlarında Almanya’ya askeri hizmet sebebi ile gelen Polonya asıllı Amerikan bir babanın ve terzilik ile uğraşan Alman bir annenin çocuğudur. 1920 de Almanya’da doğan ve iki yaşında Los Angeles’a taşınan Bukowski, 1929 krizi sonrasında işsiz kalan babası tarafından şiddete maruz kalan bir çocuk olarak büyümüştür.

Babası tarafından gördüğü şiddet ile şekillenen psikolojik yaşamı, çocukluk dönemlerinde sessiz bir çizgide ilerlerken kriz yaşadığı anlarda sessizliği bozmuştur. İlk okul çağlarında ise tamamen korkusuz bir birey modeli oluşturmuştur.

Bukowski’nin edebiyata yönelmesinin en büyük etkeni babası tarafından gösterilen şiddettir. Bukowski ile yapılan bir röportajda edebiyat ve baba şiddeti arasında kurduğu ilişkiyi şu sözler ile ifade etmiştir.

“Haftada üç kez ustura kayışıyla dövüldünüz mü hiç? Hem de 6 yaşından 11 yaşına kadar.

Babam iyi bir edebiyat öğretmeniydi. Acının ne demek olduğunu öğretti.”

Bukowski için yaşadığı bu travmatik süreç onu edebiyata yöneltmiştir. Röportajda baba şiddeti ve edebiyat arasındaki ilişkiyi ise; bir şey ile sürekli acı çekmeye mecbur bırakıldığında insanın ne söylemek istediğini daha iyi anlaması ve net şekilde anlatması noktasında eğitilmesi olarak değerlendirmiştir.

Eserlerinde depresyon ve alkolizmi konu alan yazar, yazmaya başladığı günden itibaren yazılarının yayımlanması için dergiler ile iletişime geçmiştir. Ancak yazıları onaylanmamış ve hep geri gönderilmiştir. 24 yaşına geldiğinde ise kısa öykülerinden biri olan “Aftetmath Of a Lenghty Rejection Slip” yayınlanmak için kabul edilmiş ve ikinci kısa öyküsü de bundan iki yıl sonra yayımlanmıştır.

Eserlerinin yayımlanması konusunda hayal kırıklığı yaşayan Bukowski on yıl gibi bir süre için yazmayı bırakmıştır. Bu sürede ABD’yi gezmiş, kısa vadeli işlerde çalışmış, açlık ile boğuşmuş ve ucuz pansiyonlarda kadınlar ile vakit geçirmiştir. Bu zaman diliminde yaşadıklarını ise “Factotum” isimli kült kitabında anlatmıştır.

Babasının aksine bir hayat yaşaması ve düzensiz bir oluşum içinde devam etmesini “Hiç olmayı seçmek” olarak değerlendiren Bukowski, alkole olan bağlılığı sebebiyle alkol komasına girmiş ve ölümün kıyısından dönmüştür. Hastaneden taburcu olduktan sonra ise bir daktilo alarak şiir yazmaya başlamıştır.

Hayatı, yaşama bakış açısı ve asi kişiliği sebebiyle yaşadığı dönemde çok kez tutukluluk durumu yaşamış ve başka kişiler tarafından da şiddete maruz bırakılmıştır. Tüm bunların alt yapısı ile oluşan özgün edebiyat dili ile Amerikan edebiyatına damgasını vuran bir yazar olmuştur.

Kült eserleri:

1| Kadınlar
2| Factotum
3| Ekmek Arası

Kadınlar ile ilişkilerini ve hayatına giren kadınları konu olan Kadınlar kitabı, evden kaçtığı dönemi ve yaşadıklarını anlattığı Factotum kitabı ve çocukluğunu ve gençlik yıllarını anlattığı Ekmek Arası kitabı en çok bilinen kitapları arasındadır.

Bukowski’nin şiir ve öykü türünde toplam 45 adet kitabı bulunmaktadır. Kitapları haricinde söylediği sözlerle de dikkat çeken Bukowski’nin yaşama ve insanlara kurduğu cümleler ise şu şekildedir.

“Fazla ısrar etmemeli insan. Elinden gelenin en iyisini yapıp, beklemeli. Vazgeçeceği noktayı çok iyi bilmeli.”

“Acıya kahkaha atabilmek bir sanatsa eğer; ben çok pahalı bir tabloyum. “

“Zaman unutturmaz, uyuşturur. “

“Hayatta tahammül edemediğim birşey varsa oda yapış yapış duygusallıktır. “

Ve son olarak Bukowski’nin yüzümüzü gülümsetecek bir sözü ile sonlandıralım.

“Erkek kıskandığında kızların hoşuna gider. Kızlar kıskandığında ise üçüncü dünya savaşına hoş geldiniz.”

İstisna yazarlara, İstisna zamanlara..

spot_img

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

Frankenstein Canavarının 90 yıllık Evrimi: Sinemada 8 Farklı Görünüm

1931'deki hantal Karloff'tan 2025'in duygusal Jacob Elordi'sine... Frankenstein canavarının sinema tarihinde Gotik edebiyat mirasını nasıl dönüştürdüğünü keşfedin.

Müzik Festivallerinin Peşinde Avrupa Turu

Avrupa'nın önde gelen müzik festivalleri ile yaz boyunca geziyoruz.

S.D.B.D.A. Veyahut Yan Yana Film İncelemesi: Birlikteliğin Birleştirici Gücü

Feyyaz Yiğit ve Haluk Bilginer’in başrolde olduğu Yan Yana, farklı dünyalardan gelen iki adamın mizah ve içtenlikle kurduğu dönüştürücü bağı etkileyici biçimde anlatıyor.

Boyarken Düşünmek: Sanatla Zihinsel Arınma

Modern çağın zihinsel gürültüsünü durdurmanın yollarından biri boyamaktır. Sanatla akışa girmek, kaygıyı azaltıp, derinlemesine odaklanma ile aracılığıyla zihinsel arınmayı mümkün kılar.

Dire Straits – Brothers In Arms: Bir Savaş Eleştirisi

Klavye ve gitarın ikonik ismi Dire Straits'in Brothers In Arms ile sunduğu savaş karşıtı bakış açısını inceledik!

Haunted Hotel Dizi Analizi: Ölüm ve Yaşam Arasında Alaycı Bir İşletme

Korku ile komedi türlerini harmanlayan Matt Roller, izleyicilere yepyeni bir fantastik evren sunuyor.

Frankenstein Filmine Referans Olan Tablolar

Frankenstein filmi yalnızca konusuyla değil, sanatsal yanıyla da bizlere çok şey anlatıyor.

TikTok’un Kütüphanesi: BookTok’ta Popüler Olan 10 Kitap

BookTok, kullanıcıların kısa videolarla paylaştığı bir dijital kitap topluluğu haline gelmiş ve bir kitabın popülerliğini hızla arttıran bir platform olmuştur.

Kayayı Delen İncir Aslında Ne Anlatıyor?

Kayayı Delen İncir, Turgut Uyar’ın 1982 yılında, ilk kez Karacan Yayınları tarafından yayımlanan ve aynı yıl Behçet Necatigil Şiir Ödülü’nü kazanan şiir kitabıdır.

Julianus: Son Pagan Bizans İmparatoru

Roma'nın dinden dönen imparatoru Julianus’un Paganizmi canlandırma çabaları, askeri zaferleri ve tartışmalı politikalarıyla bıraktığı mirasın izini süren bir portre.