Müptezeller Kitap İncelemesi

Arşiv
Arşiv
Söylenti Dergi'de geçmiş zamanda yazar olan dostlarımızın eserleri bu hesapta arşivlenmektedir. Yazar onayı olduğu sürece kaynak göstererek kullanmak serbesttir.
spot_img
spot_img

 

Kaybeden delikanlıların romanı… Kaybedenleri en iyi resimleyen, pardon sanırım betimleyen demeliydim. Veya anlatan, her ne ise işte. İşinin iyilerinden olan Emrah Serbes, son romanını ”Müptezeller” adıyla yayımladı. Diğer kitapları gibi bu da İletişim Yayınları altında çıktı piyasaya. Çıkışının akabinde İzmir’de düzenlenecekti imza günü, katılamadım ama imza gününün düzenleneceği kitabevinden satın aldım kitabını.

Bolca argo dolu, alabildiğine samimi ve başlığını hakkıyla yansıtan bir kitap olduğunu daha ilk sayfalarından anlayabiliyoruz. Bilenler bilir, Erken Kaybedenler kitabının her yerdeki tanıtımlarında şöyle bir cümle geçer :

”Ankara polisiyeleriyle tanıdığımız Emrah Serbes, bu defa direksiyonu kırıyor ve edebiyatımızda pek de işlenmemiş bir başka meseleye el atıyor. Erkek çocukların enerjik, hüzünlü, alengirli dünyasına giriyoruz…”

2009 yılında girdiğimiz bu yolun bir diğer durağı olarak nitelenebilir bu kitap. Acının, yalnızlığın, depresifliğin en yoğun hissedildiği, en ince ayrıntısına kadar müptezellerin ve alkoliklerin hayatının anlatıldığı ve sapına kadar yeraltı, burada bir es vermek gerek. Zira yeraltı kavramı biraz tehlikeli. Baktığımız zaman Türkiye’de Emrah Serbes’in dergi yazılarından hareketle yeraltı olduğunu söyleyenler var. Ben buna katılmıyorum. Piyasa dergilerine yazdığı yazılardan ziyade bolca kendini yansıttığı kitapları, ”yeraltı” olarak nitelenmeye daha uygun.

Kitabın olumlu yanlarından bahsetmek istiyorum biraz da. Akıp gidiyor kitap. 163 sayfa yağ gibi akıp gidiyor. 163 sayfanın her birinde yeni bir itilip kakılan insan profiliyle karşı karşıya kalıyoruz. Yeri geliyor Karabüklü’nün durumuna ağlıyoruz, yeri geliyor polisi arayıp sahte bomba ihbarı yapan delinin tekine tanık oluyoruz. Onun iç dünyasını soluyoruz bolca. Ayrıca bir uyuşturucu kliniğine kırılıyor direksiyon, kitabın orta son kısımlarında. Yazar o havayı bir hasta olarak soludu mu bilmiyorum ama en az solumuş kadar iyi işletti ciğerlerime. Bir uyuşturucu bağımlısının haline acıyıp ekstradan sigara veren güvenlik görevlisine parmak basmak. Klinikteki Serap. Yemekler. Yenmeyen yemekler. Bunlar hep birer yara olacak içimde. Sahiciliği yüksek bir kitap.

Biraz da olumsuz yönü mevcut bu kitabın, bu da hislerimi ikinci plana atarak yaptığım tespitler nihayetinde vardığım sonuçlardan ibaret. Nedir derseniz şöyle başlayalım. Şimdi ”Deliduman” da okuduysanız bilirsiniz Emrah Serbes’in ne denli bir kurgu cambazı olduğunu. Bilirsiniz Emrah Serbes romanlarının aynı Şener Şen’in Arabesk adlı filmi gibi olduğunu. Her sahne değişir, olay sürekli akıp gider. Ama bu sefer fazla hızlı akıp gitmiş. Sonu bağlanamamış. Sonu olmamış diyorum açık konuşmak gerekirse. Ayrıca kurgu, yani olayların oluş sırası biraz artık Emrah Serbes’e aşinalığımdan olsa gerek, bana çok sürpriz gelmedi. Ama sokağı bu denli solutan başka kim var derseniz günümüz kalburüstü yazarlarından, ona da verecek bir cevabım pek yok açıkçası.

Artılarıyla, eksileriyle güzel bir kitap ama bir 163 sayfa daha fazla olsaydı, daha güzel olurdu. Ara sıcak niyetine okudum bu kitabı. Bunu saymayız, Deliduman misali hem hacimce hem de nitelikçe üst düzey kitaplar bekliyorum. Ayrıca durun bitirmeden şunu da ifade edeyim, günümüzde bolca Emrah Serbes ışığında edebi eser vermeye çalışan arkadaş var. Bu kötü bir şey değil elbet ama onların seçecekleri yolu iyi öğrenmeleri açısından bu kitabı okumalarını tavsiye ederim. Zira bu kitabın ana kahramanı yazar olmak isteyen ama en son Bahçeşehir Üniversitesi yakınlarında… Neyse sonunu söylemiyorum, kendiniz görün.

spot_img
Önceki İçerik
Sonraki İçerik

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

Frankenstein Canavarının 90 yıllık Evrimi: Sinemada 8 Farklı Görünüm

1931'deki hantal Karloff'tan 2025'in duygusal Jacob Elordi'sine... Frankenstein canavarının sinema tarihinde Gotik edebiyat mirasını nasıl dönüştürdüğünü keşfedin.

Müzik Festivallerinin Peşinde Avrupa Turu

Avrupa'nın önde gelen müzik festivalleri ile yaz boyunca geziyoruz.

S.D.B.D.A. Veyahut Yan Yana Film İncelemesi: Birlikteliğin Birleştirici Gücü

Feyyaz Yiğit ve Haluk Bilginer’in başrolde olduğu Yan Yana, farklı dünyalardan gelen iki adamın mizah ve içtenlikle kurduğu dönüştürücü bağı etkileyici biçimde anlatıyor.

Boyarken Düşünmek: Sanatla Zihinsel Arınma

Modern çağın zihinsel gürültüsünü durdurmanın yollarından biri boyamaktır. Sanatla akışa girmek, kaygıyı azaltıp, derinlemesine odaklanma ile aracılığıyla zihinsel arınmayı mümkün kılar.

Dire Straits – Brothers In Arms: Bir Savaş Eleştirisi

Klavye ve gitarın ikonik ismi Dire Straits'in Brothers In Arms ile sunduğu savaş karşıtı bakış açısını inceledik!

Haunted Hotel Dizi Analizi: Ölüm ve Yaşam Arasında Alaycı Bir İşletme

Korku ile komedi türlerini harmanlayan Matt Roller, izleyicilere yepyeni bir fantastik evren sunuyor.

Frankenstein Filmine Referans Olan Tablolar

Frankenstein filmi yalnızca konusuyla değil, sanatsal yanıyla da bizlere çok şey anlatıyor.

TikTok’un Kütüphanesi: BookTok’ta Popüler Olan 10 Kitap

BookTok, kullanıcıların kısa videolarla paylaştığı bir dijital kitap topluluğu haline gelmiş ve bir kitabın popülerliğini hızla arttıran bir platform olmuştur.

Kayayı Delen İncir Aslında Ne Anlatıyor?

Kayayı Delen İncir, Turgut Uyar’ın 1982 yılında, ilk kez Karacan Yayınları tarafından yayımlanan ve aynı yıl Behçet Necatigil Şiir Ödülü’nü kazanan şiir kitabıdır.

Julianus: Son Pagan Bizans İmparatoru

Roma'nın dinden dönen imparatoru Julianus’un Paganizmi canlandırma çabaları, askeri zaferleri ve tartışmalı politikalarıyla bıraktığı mirasın izini süren bir portre.