Ucuz romanlar iyi film olur.
Alfred Hitchcock’un filmlerine baktığımız zaman, filmin oluşturduğu dramatik kurgunun ‘ucuz romanlardan’ beslendiğini görürüz. Peki, Alfred Hitchcock ‘ucuz romanlar’ derken neyi kastediyor? Ucuz ve kötü bir romanın içinden göz ardı edilmiş bir olayın ya da karakterin derinliklerini beyaz perdeye yansıttığını söylesek şaşırız mıyız? İşte Alfred Hitchcock sinemasının altında yatan dramatik kurgu: Korku ve Heyecan. Belki de romanı okurken hiç önemsemediğimiz noktaları, Alfred Hitchcock’un gözünden tekrar okuyoruz ama bu sefer beyaz perdeye yansımış halini…
Şimdi: ”Alfred Hitchcock’un en iyi iki filmi sizce hangisidir?” sorusunu bir düşünelim. Çoğumuzun hemfikir olduğu Psycho ve Vertigo filmi kesinlikle yönetmenin en iyi iki filmi arasında yer alacaktır. Örneğin; Alfred Hitchcock, Psycho filmini sadece banyo sahnesinde Marion Crane’in bıçaklanmasını ilginç bulduğunu ve şaka için çektiğini dile getirmiştir. Tabii ki Alfred Hitchcock sinemasının bu denli iyi olmasını tek bir yere bağlayamayız.
Alfred Hitchcock sinemasına baktığımız zaman; sinemanın teknik kısımlarındaki başarısını göz ardı etmemiz mümkün değil. Fakat biz bu yazımızda Hitchcock sinemasının yaratmış olduğu dramatik kurguyu, Vertigo filmi üzerinden ele alacağız.
Vertigo / Alfred Hitchcock / 1958
Vertigo filmi, From Among the Dead isimli Fransızca bir kitaptan uyarlanmıştır.
Filmleri unutulmaz yapan pek çok unsur vardır. Bu unsunlardan yanlızca bir tanesi de açılış sekanlarıdır. İşte bu noktada açılış sekansları, filmin bütünündeki sahnelerden daha çok hatırlanır. Hatta filmin bütününü o kadar güzel yayılır ki tek bir sekans üzerinden genelden özele doğru gitmemizi sağlar. İşte Alfred Hitchcock’un Vertigo filmi tam olarak böyle bir sekans ile başlar.
Vertigo’nun Açılış Sekansı:
Bir suçluyu yakalamaya çalışırken, bir kaza sonucunda çatıdan düşme tehlikesi yaşayan dedektif Scottie Ferguson’ın daha sonralarında yaşayacağı yükseklik korkusu -vertigo- sahnesi ile başlar.
Filmin bundan sonrasında Scottie Ferguson’ın yükseklik korkusu ile olan sorunuyla nasıl başa çıkmaya çalıştığını görüyoruz. Alfred Hitchcock sinemasının bir diğer özel yanı ise anlatılmak istenilen durumların biraz abartıya kaçtığını, komik sayılabilecek bir anlatım tarzıyla gerçekleştiğini görüyoruz. Bu duruma örnek oluşturacak olursak; Scottie Ferguson’ın yaşadığı talihsiz kazanın ardından, yükseklik korkusunu biraz da olsun yenmek için bir odanın içinde sandalyenin üzerine çıkıp korkusunun üzerine gittiği sahneyi söyleyebiliriz.
Alfred Hitchcock filmlerinin en belirgin diğer bir özelliği ise sadece kamera üzerinden gerilimi yaratmak olmadığını, aynı zamanda senaryo üzerinde de bu gerilimi seyirciye geçirmek için dramatik kurguda oynamalar yaptığını söyleyebiliriz. Örneğin; Psycho filminde, filmin ana karakterini, filmin ilk çeyreğinde öldürüldüğünü hatırlayalım.
Peki, Alfred Hitchcock Vertigo filminde dramatik kurguda nasıl bir değişikliğe gidiyor?
Scottie Ferguson, yaşadığı talihsiz kazanın izlerini silmeye çalışırken yakın bir arkadaşından buluşma teklifi alıyor. İşte filmin dramatik kurguda değişikliğe gittiği basamak tam bu noktada başlıyor. Scottie Fergoson, yakın arkadaşı tarafından eşinin takip edilmesi üzerine bir teklif alıyor. Bunun nedenini ise eşinde gördüğü ruhsal değişiklik olarak açıklıyor. Güvenebileceği tek kişi, eski yakın arkadaşı: Scottie Ferguson.
Alfred Hitchcock sinemasında bütünü görmek önemlidir, yarattığı sadece gerilim değildir. Bir yönetmende olması gereken bütün mizansen öğeleri filmin içine yerleştirir. Scottie Ferguson’ın, yakın arkadaşı Gaven Elster’ın eşi olan Medeleine’i ilk gördüğü sahne birbirinden farklı mizansenleri içinde barındırır. Çekim kısmında ise Alfred Hitchcock’un doğru açıyı bulması, ışığın yerini belirlemesi gibi öğeler de mizansenin en önemli tekniklerindendir.
Film genelinde sıklıkla yeşil rengi görürüz. Burada vurgulanan şey: Yeşil rengin negatif yönü olan, insanlara ve eşyalara sahip olma duygusunu baskın bir şekilde hissettirmesidir.
Filmin ilerleyen kısmında Scottie Ferguson’ın, Medeleine’i yakından takip ettiğini ve ikili arasında oluşan bir bağın ortaya çıktığını şahit oluruz. İlk afalladığımız an burasıdır çünkü Alfred Hitchcock dramatik kurgudaki değişikliğini bir süpriz ile bir basamak daha öteye taşır.
Scottie Ferguson yakın arkadaşı Gaven Elster’a, eşi Medeleine hakkında durum raporlaması yapar fakat aralarındaki bağı anlatmaz. Scottie, Medeleine’in yaşadığı durumları anlatırken, Gaven Elster’da eşi hakkında açıklamalarda bulunur. Dramatik kurguda kurulan bu üçgen; Medeleine’in intihara meyilli olması ve büyükannesinin başına gelen ruhsal bozukluğun Medeleine’inde de görülüyor olması gibi bir temel üzerine kuruludur.
Scottie Ferguson ve Medeleine arasında oluşan bağ, Medeleine’in yaşadığı ruhsal bozukluklar dolasıyla yarıda kalır. Evet, Medeleine intihar ederek yaşamına son verir hem de kilisenin çan kulesine çıkarak yüksekten atlar. Filmin açılış sekansını tekrardan hatırlarsak; Alfred Hitchcock yarattığı genel korkuyu, Scottie üzerinden özele doğru yayar. Scottie ikinci kez aynı korkuyla yüzleşir ve korkusu yüzünden Medeleine’in intiharına engel olamaz. Evet, Alfred Hitchcock’un sinema literatürüne kazandırdığı ”Vertigo” tekniği Medeleine’in merdivenlerden çıkarken arkasından yetişmeye çalışan Scottie’nin aşağıya baktığında hissettiği korkuyu seyirciye geçirmek için kullanıldığını görürüz. Scottie nezdinde oluşan yükseklik korkusu, vertigo tekniği ile seyirciyi tetikler.
Medeleine’in intiharından sonra Scottie Ferguson’ın bir süre hastanede kalır. Eski nişanlısı Midge Wood, Scottie Ferguson’ı ziyaret eder. Filmin başında gördüğümüz Midge Wood karakteri, Scottie Ferguson’ın çevresinde gördüğümüz tek kişidir. Filmin belirli sahnelerinde Midge Wood ve Scottie Ferguson sahnelerini görürüz. Bildiğimiz sayılı şey vardır: Eskiden nişanlı oldukları ve şu anda iyi bir arkadaş oldukları.
Scottie Ferguson hastaneden çıktıktan sonra bir süre Medeleine ile yaşadıkları günlerde takılı kalır. Medeleine’i takip ettiği günlerdeki yerleri ziyaret ederken Medeleine’in tabiri caizse bir kopyası ile karşılaşır. Duyduğu özlemi gidermek için onunla vakit geçirmeye çalıştığını görürüz. Tam bu sıra da Alfred Hitchcock seyircinin üzerindeki beklentileri karşılamak için katarsis duygusunu en üst noktaya çıkartır.
Alfred Hitchcock yarattığı dramatik kurguda her zaman ”pes” dedirtmeyi başarmıştır. Gerçek Medeleine’in öldüğünü fakat Scottie Ferguson’ın, Medeleine’in yerine geçen kişiye aşık olduğunu fark ederiz. Alfred Hitchcock bu durumu: Scottie Ferguson’ın, yakın arkadaşı olan Gaven Elster’ın bir oyunu olarak açıklar. Bu oyun; Gaven Elster’ın eşinden kurtulmak için yaptığı bir plandır. Peki neden Scottie Ferguson diye soracak olursak, elbette ki Scottie Ferguson’ın yükselik korkusu olduğu için… Böylelikle gerginlik üzerinden beslediği katarsis duygusunu seyirci nezdinde açığa vurur.
Alfred Hitchcock, bu duruma benzer bir olayı Psycho filminde Norman karakteri üzerinden de gerçekleştirmiştir.
Alfred Hitchcock, seyirci nezdinde açığa çıkarttığı katarsis duygusunu, Scottie Ferguson’ın nezdinde hâlâ korur. Medeleine, Scottie Ferguson’a her şeyi itiraf edeceği sıra da bu durumdan vazgeçer. Ferguson ise Medeleine duyduğu özlem yüzünden karşılaştığı kişinin Medeleine gibi olmasını ister. Saç renginden, giyeceği kıyafete kadar birçok şeye karışmaya başlar. Medeleine’in sakladığı bu sırrı taşıması ne kadar ağır olsa da söylememe konusunda kararlıdır. Bu süre içinde Medeleine’i, Scottie Ferguson’ın isteklerini ilk önce kabul etmez fakat onu kaybetmekten korktuğu ve gerçeği söyleyemediği için mecbur kalır. Fakat bu durumun Scottie Ferguson’ın istekleri gerçekleştiğinde, gerçekten Medeleine’i sevmesi karşılığında kabul edilmiştir.
Scottie Ferguson, Medeleine ile yemeğe çıkacakları vakit gerçeği fark eder. Medeleine’in taktığı kolyenin aynısını takmasıyla Scottie Ferguson gerçeğin farkına varır. Alfred Hitchcock, filmin başında kolyeyi çok yakın bir plandan seyirciye gösterir. Filmin sonuna geldiğimizde de çektiği ipuçları ile Scottie Ferguson’ın gerçeği görmesini sağlar.
Filmin final sahnesinde; Scottie Ferguson, Medeleine’in intihar ettiği yere tekrar görütür. Her şeyi tekrardan yaşamak ve nedenini öğrenmek ister. Alfred Hitchcock sadece Scottie Ferguson’ın gerçekleri öğrenmesini değil, son kez yükseklik korkusuyla baş etmesini ister. Scottie Ferguson böylelikle yaşadığı korkuyu yener ve gerçekleri öğrenir.
Alfred Hitchcock filmin son saniyesine kadar gerilim üzerinden seyirci ile oynamaya devam eder. Bu gerilim her iki Medeleine’in de intiharı ile sonuçlanır. Böylelikle Alfred Hitchcock, filmin son anına kadar Scottie Ferguson üzerinden yükseklik korkusunu seyirciye hatırlatır.
Alfred Hitchcock’un da dediği gibi: Bir cinayetin hatırasını saklamamalısın.








