Markus Zusak – Kitap Hırsızı Üzerine İnceleme

“Beni mutlu etmeyin. Lütfen beni umutlandırıp bütün bunlardan iyi bir şeyler çıkabileceğini düşündürmeyin. Çürüklerime bakın. Şu sıyrıklara bakın. İçimdeki sıyrıkları görüyor musunuz? Gözlerinizin önünde büyüdüklerini, içimi aşındırdıklarını görüyor musunuz? Artık hiçbir şey için umut istemiyorum…”

Markus Zusak, Kitap Hırsızı romanından daha önce Hiç Kimse Sıradan Değildir adlı kitabıyla dikkat çekmiş ve bu kitabı ona 2003 CBC Yılın Kitabı, 2003 NSW Başbakanlık Edebiyat Ödülü ve Printz Onur Ödülü gibi çeşitli ödüller kazandırmıştı. Hiç Kimse Sıradan Değildir romanıyla bu kadar ilgi toplamasına rağmen çoğu insan onu Kitap Hırsızı ile tanıyor. Büyük ilgi uyandıran bu kitabı ilk olarak 2005 yılında yayınlanmış,  pek çok ödül kazanmış, 230 hafta boyunca New York Times En Çok Satanlar listesinde yer almış ve Hiç Kimse Sıradan Değildir ile aynı kaderi paylaşıp 6 ödül kazanmıştı. Roman 2013 yılında aynı adla sinemaya uyarlandı, birçok kişiyi kendine hayran bıraktı ve Oscar’a aday gösterildi.

“Kelimeler. Neden var olmak zorundaydılar ki? Onlar olmasa bunların hiçbiri yaşanmazdı…”

Tüm dünyada bu kadar ilgi çeken ve çoğu kişinin en sevdiği kitap haline gelen Kitap Hırsızının konusa değinecek olursak; Liesel Meminger 2. Dünya Savaşı sırasında Almanya’da yaşayan bir çocuktur. Onun hikayesi 1939 yılının Ocak ayında bir trende başlıyor. Annesi onu ve kardeşini evlatlık alması için Molching kasabasında Himmel sokağında yaşayan bir ailenin yanına götürüyor. Yolda başına talihsiz bir olay geliyor Liesel’in ve bu olayın aracılığıyla ilk kitabını çalıyor. Daha sonra Liesel’in Himmel sokağında yeni ailesiyle yaşadığı olaylara ve nasıl bir kitap hırsızına dönüştüğüne tanık oluyoruz. Kitabın konusu pek sıra dışı olmasa da anlatımı sayesinde kitap bambaşka bir noktaya gidiyor. 2. Dünya Savaşı sırasında halktan insanların yaşamını gözler önüne seren birçok kitapla karşılaşmışsınızdır fakat yazar kullandığı dil sayesinde sizi daha önce böyle bir şey okumadığınıza ikna ediyor. Romandaki bir kahramanın ya da yazarın ağzından yazılmamış kitap. Bu küçük kızın hikayesini ölümün ağzından anlatmış yazar bize ve neler olacağını da önceden söylemiş. Daha başlarda okurken sonunun nasıl olacağını biliyorsunuz, buna rağmen okumaktan kendinizi alamıyorsunuz.

Ölüm bize bölüm bölüm Liesel’i yeni anne babası Rosa ve Hans Hubermann’ı, Max’ı, komşularını, Liesel’in dostu Rudy Steiner’ı kısacası tüm Himmel sokağını bir bir anlatıyor. Bu insanların 2. Dünya Savaşı sırasında yaşadıklarını, işsizliklerini, açlıklarını, muhtaçlıklarını görüyorsunuz fakat tüm bu olumsuzlukara rağmen okuduğunuz bu hikaye içinizi ısıtıyor. Liesel’in okumayı öğrenmesindeki çaba, kitap okumaya olan açlığı, babasının nahifliği, annesinin ne kadar sert gibi görünse de yumuşak kalbi, o dönemde büyük bir zulüm altında olan Yahudilere ailesinin davranışları hikayeyi ısıtıyor denilebilir. Kitap ilerledikçe sizi çok yoğun duygulara sürüklüyor. Sıcaklığını hissettiğiniz ailenin ölüm korkusunu, açlıklarını, parasızlıklarını da paylaşıyorsunuz ve buruk bir gülümsemeyle okuyorsunuz kitabı ve bitirdiğinizde biraz ağlamaktan kendinizi alamıyorsunuz.

Epey kalın bir kitap olmasına rağmen bir kere okumaya başladığınızda bitirmeden kapatmak istemiyorsunuz kitabı. Yazarın akıcı ve yalın dili sayesinde su gibi akıp gidiyor Liesel’in hikayesi sayfalarda. Bu küçük kıza karşı garip bir duygu beslemeye başlıyorsunuz. Birçok şey hissediyor, duygulanıyor, gülümsüyor, ağlıyorsunuz. Kitap kazandığı tüm ödülleri hak ediyor. Gerçekten çok dokunaklı bir roman. Aynı zaman da yazar da anlatımıyla büyük bir takdiri hak ediyor. Herkesin mutlaka okuması gereken harika bir kitap. Önce kitabı okumanızı ardından da filmine bir göz atmanızı şiddetle tavsiye ederim!

“Görüyorsunuz işte. Ölümün bile duyguları var.”

Arşiv
Arşiv
Söylenti Dergi'de geçmiş zamanda yazar olan dostlarımızın eserleri bu hesapta arşivlenmektedir. Yazar onayı olduğu sürece kaynak göstererek kullanmak serbesttir.

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

Zülfü Livaneli – Güneş Yine Doğacak | Şiir Tahlili

Zülfü Livaneli’nin 2013 yılında yayımladığı “Güneş Yine Doğacak” adlı şiiri; barış, eşitlik ve kardeşlik temaları edebi ve simgesel açıdan ele alır.

Hal Hal: Barış Manço’nun Neşeli Bir Mirası

Bu yazıda, "Hal Hal" albümünün müzikal yapısını ve yıllar boyu bizlerde bıraktığı etkiyi inceliyoruz.

Pop Rock Türüne Ait En İyi 12 Yabancı Şarkı

Pop rock türüne damga vurmuş 12 muhteşem parça sizlerle.

Stil İkonu Prenses Diana: Moda Tarihine Geçen Görünümler

Kalplerde taht kuran Prenses Diana’nın özgün seçimleri ve zamansız zarafeti…

Sinema ve Renk Psikolojisi: Filmlerde Renk Kullanımı İzleyiciyi Nasıl Etkiliyor?

Sinemada renkler anlatımı derinleştirerek izleyicinin duygu ve düşüncelerini etkiler. Bu, filmle kurulan bağı güçlendirir ve anlamın görsel yolla aktarımını sağlar.

1876 Darbesi’ne Giden Yol: Abdülaziz Neden Tahttan İndirildi?

1876’da Mithat Paşa ve arkadaşlarının darbesiyle Abdülaziz tahttan indirildi, II. Abdülhamid anayasa vaadiyle Osmanlı tahtına çıktı.

Incendies Film İncelemesi: Ateşin İçinden Doğan Direniş

Incendies, yıkımın ortasında kadınların ve çocukların sesiyle yükselen bir ağıt gibi; sizi susturulmuş acıları duymaya çağırıyor.

Tutuklu Öğrenciler Unutuldu mu?: Psikolojik ve Kültürel Evrimsel Bir Analiz

Ekonomik kırılganlık, politik ve hukuki sorunlara dair tepkiler önemli olan Türkiye’de; aile yapısı ve çocuk yetiştirme stilleri, tutuklu yargılanan öğrencilere dair sessizliğe de etki ediyor olabilir mi?

Projeksiyon: Sorun Bizde mi, Karşımızdakinde mi?

Kendimizde bastırdığımızı başkalarında mı görüyoruz? Projeksiyon, içsel çatışmaların dışa yansımasıdır. Belki de sorun bizde, sadece farkında değiliz.

Shrek İzleme Rehberi: Gözden Kaçan Detaylar

Shrek serisinde gözden kaçan parodiler, kültürel göndermeler ve eleştiriler: Disney'den Matrix’e, klasik anlatılara alternatifler sunan katmanlı bir okuma.

Editor Picks