Marina Abramović; sansasyonel performansları ya da bilenlerin nutkunu tutturacak çarpıcı aşk hikayesiyle tanıyorsunuz onu, belki de hiç tanımıyorsunuz…
Marina Abramović, kendi deyişiyle ‘performans sanatının büyükannesi’, 1946 yılında Yugoslavya’nın Belgrad şehrinde doğmuş, ‘Ulusal Kahraman’ ünvanı verilen partizan bir ailede dünyaya gelmiştir. Altı yaşına kadar büyükannesi tarafından büyütülen Abramović’in çocukluk yılları, büyükannesinin aşırı dindarlığından dolayı kilisede mum dikmek ve dini ritüelleri yerine getirmekle geçer. Otoriter bir anne ve aşırı dindar, komünist aile bireyleri ile büyür. Öyledir ki yirmi dokuz yaşına kadar 22:00’dan sonra dışarı çıkma izni bile yoktur.
Marina her zaman sanata ilgi duymuştur ama ilk zamanlarında sanılanın aksine performans sanatına değil resme yönelmiş ve üzücü bir şekilde resimden vazgeçmiştir. Bir gün 12 ultrasonik askeri uçağın, güzel gökyüzünde uçarken çıkardıkları dumanlarla birlikte gökyüzünü resimleme isteği duyar. Askeri bölgeye giderek görevli kişiye uçağa binmek ve uçakların çıkardığı dumanla birlikte bulutları boyamak istediğini belirtince görevli onun sinir krizi geçirdiğini, babasına haber verilerek derhal oradan uzaklaşması gerektiğini belirtir. Bugünden sonra da asla resim yapmak istemez. Etrafında gördüğü her şey artık onun için sanat olur.
Marina 1965-1970 yılları arasında Belgrad’da Güzel Sanat Akademisi’nde eğitim görür. Yüksek Lisans eğitimini Zagreb, Hırvatistan’da 1972 yılında tamamlar. 1973-1975 yılları arasında ilk performans gösterisini hazırlarken Novi Sad, Sırbistan’da Güzel Sanatlar Akademisi’nde eğitim verir.
Rhythm Serisi
Performans sanatının alt dallarından biri olan beden sanatının şüphesiz en çarpıcı örneklerindendir. Marina Abramović’in 30’lu yaşlarında başladığı bu seri Rhytm 10 ile başlayıp Rhytm 0 ile son bulur.
Serinin finali olan Rhytm 0 aslında birçoğumuzun Marina ile ilk tanışmasını sağlayan performansıdır. Bu performansta altı saat boyunca galeride sabit bir şekilde duran Abramović’in yanında bir masa, masanın üzerinde gül, makas ve silah dahil birçok malzeme bulunmakta, izleyicilere altı saat boyunca bu malzemelerle sanatçı üzerinde istediklerini yapılabilecekleri söylenmektedir. Başlangıçta, izleyicilerin sanatçıya gül uzatmaları ve onu güldürmeye çalışmalarıyla başlayan performans, Abramović’in boynunda ve kollarında oluşan kesikler, türlü türlü cinsel taciz davranışlarıyla son bulmuştur. Bu performans aslında insanın içindeki kinin sınırsız özgürlükle nasıl dışa vurulduğunun çok iyi bir göstergesi olmuştur.
Marina Abramović ve Ulay
İnsan bu ya, hep o diğer yarısını aramış durmuş ömür boyu. Marina’da kendi gibi bir performans sanatçısı olan sevgilisi Ulay ile 1975 yılında tanışır. İki sevgili çok büyük bir aşk yaşamaya başlarlar. Birlikte birçok performansa imza atarlar.
Kah birbirlerine doğru bağırırlar, kah gerili bir yayı zehirli bir ok ile kalbe hedef alırlar. Hızlanan kalp atışlarını göğüslerine takılı mikrofonla kaydederler. Fakat insan ulaştığı her şeyin nankörüdür. Marina, Ulay’ın kendisini aldattığını ve dahası aldattığı kadının hamile olduğunu öğrenir. Bu durumu olgunlukla karşılayan Marina, hamilelik durumundan dolayı ilişkisini bitirme kararı alır. Ancak bu ayrılık Marina ve Ulay’ı, en büyük hayallerinden biri olan Çin Seddi’nde bir perfomans sergilemek fikrinden vazgeçirmemiştir. Bu performansta Çin Seddi’nin bir ucundan Marina diğer ucundan Ulay birbirlerine doğru tam 90 gün boyunca yürürler ve birbirlerine son kez bakıp birbirlerine veda ederler.
Bu vedadan sonra Ulay’ın diğer kadınla evlenmesiyle, Marina performanslarına solo bir şekilde devam etmiştir.
Zaman geçmesine geçmiş ancak bazı şeyler hiç değişmemiştir. 2010 yılında 736 saat, bir sandalyede kıpırdamadan ve tek kelime etmeden 1675 kişiyle göz teması kurduğu New York’taki Modern Sanat Müzesi’nde karşısına her kim gelirse gelsin, ifadesiz bir şekilde sadece gözlerinin içine bakan Marina, karşısına aşık olduğu adam oturunca gözünden akan ufak bir yaş ile eğilip Ulay’ın elini tutmuş ve performans son bulmuştur.
Sonrasında Ulay, Marina’nın performansları üzerinde hak iddia edip Marina’dan şikayetçi olmuştur. İnsanın bitmek bilmeyen kibri üzerine ne söylenebilir ki…
Marina, bugün hala başarılarından dünya çapında söz ettirmekte. Akbank Sanat aracılığı ve Sakıp Sabancı Müzesi ev sahipliğinde gerçekleşen sergisi Flux/ Akış‘ın her ne kadar yaşanan salgın olayları nedeniyle tadı damağımızda kalmış olsa da…
Marina, kendi adını vermiş olduğu Marina Abramovic İnstitute‘da, kendi gibi performans sanatçıları yetiştirmeye devam ediyor. Ve sanat denilen tutku da nesilden nesile böylelikle aktarılmış oluyor.
Bilgilendirici güzel bir yazı, bizi Marina ile buluşturduğun için teşekkürler…
Çok güzel,akıcı ve bilgilendirici bir yazı olmuş
Güzel bir yazı ve güzel bir bilgilendirme. Teşekkür ederim. Yazınızdan sonra daha da ilgimi çekti ve kesinlikle performanslarını inceleyeceğimi söylemek isterim ?
Güçlü kadını ve sanatını akıcı şekilde anlatan bir yazı…
Okurken zevk aldım.
Ah bu hikaye hep duygulandırır beni yine aynısı oldu ellerinize sağlık çok keyifli olmuş.