Marajóara kültürü, M.Ö. yaklaşık 300 ve 1350 yılları arasında, bugünkü Brezilya‘da bulunan Amazon Nehri‘nin ağzında yaşamış Marajoara uygarlığına ait bir kültür olup bu uygarlık mensupları birçok spesifik özellikleri vesilesiyle dönemin uygarlıkları arasında kendilerine çok özel bir yer edinmişlerdir. Dağların tepelerine inşa ettikleri devasa ve görkemli höyükler, killerden kendi elleriyle bizzat yaptıkları tahmin edilen, üzerlerinde anlamlı birçok figürle donatılmış çok çeşitli vazolar, seramikler, çanak-çömlekler Marajoara kültürünü yansıtan sanat eserlerini oluştururken; yaşayış biçimleri, zanaatleri, meslekleri ve hatta ölülerini uğurlama vs gibi çeşitli dini ritüelleri dahi günümüze dek ulaşabilen sanat eserleri sayesinde kendileriyle ilgili edinilen bilgileri oluşturmuştur. Haydi gelin hep birlikte bu gizemli uygarlığı ve kültürünü tanıyalım!
Marajo Adası
Marajo adası, Brezilya’nın kuzeydoğusunda bulunan, Amazon Nehri‘nin ağzında konumlanmış, büyüklük olarak İsviçre ile kıyaslanabilecek yüzölçümüne sahip Güney Amerika’nın en büyük ikinci adasıdır. Amazon Nehri’ni Amazon ve Para isimli 2 ırmağa ayırır. Ada günümüzde de hala devam eden, o zaman da çok büyük gelgitler olarak kendini gösteren ciddi deniz seviyesi değişimlerine maruz kalmaktadır. Ayrıca ikliminin de çok yağışlı olması sebebiyle yılın büyük bir döneminde yüksek su seviyelerinin etkisinde kalmaktadır. Bu gelgitlerin ve yağışların yarattığı masif hidrodinamik etkilerin, zamanında bu topraklar üzerinde yaşamış uygarlıkların insanlarının günlük hayatlarına ve yaşam stillerine çok büyük bir etkisi olmuştur.
Kimdir Bu Marajoara’lar?
Bugün kayıp Güney Amerika uygarlıklarına örnek verilmek istense, ilgisi olan birçok insan Aztekler, Mayalar veya İnkaları bu örnekler arasında sayabilir. Bu uygarlıklar bölgedeki prekolombiyen uygarlıkları oluşturmaktadır. Aynı bu saydıklarımız gibi Marajoara uygarlığı da bölgedeki prekolombiyen uygarlıkların alt dallarından biridir. İsimlerini de üzerinde yaşadıkları adadan almışlardır. Bazı arkeolojik çalışmalar uygarlığın atalarının And dağlarından geldiğini iddia etse de bazıları da adanın kendisinden köken aldıklarını savunmaktadır. Ancak son senelerde yapılan bazı bilimsel yaş hesaplama yöntemlerine göre de Marajoaralar’ın And dağları uygarlıklarından daha çok Amazon uygarlıklarına benzedikleri görülmüştür. Yapılan kazılarda Marajoaralar’ın, uygarlıklarının yaklaşık son 200 yıl kadarlık bi zaman diliminde, yaşam merkezlerinin can alıcı öğesi olan höyüklerden hiç inşa etmedikleri fark edilmiş, daha sonrasında da bu gizemli ve becerikli uygarlık ne yazık ki tam ve net bilinemeyen sebeplerle yok olup gitmiştir.
Marajoaralar’ın Günlük Yaşamı 
Marajoaralar, bulundukları bölgenin iklimi nedeniyle çok sık sel yaşanmasından ve çok yüksek deniz seviyelerine sebep olan gelgitlerden ötürü dağların tepelerinde yaşamlarını kurmuşlardır. Bu tepelere büyüklüğü bugünün 2 futbol sahasının toplamını geçen ve günümüz Brezilya’sında “tesos” adı verilen devasa höyükler inşa etmişler, her bir dev höyüğün etrafında yaklaşık 2000’er nüfuslu küçük topluluklar halinde olacak şekilde yaşamlarını idame ettirmişlerdir. Tepelerde yerleşim kurmaları sayesinde hem sel felaketlerinden hem de yüksek deniz seviyesinin altında kalmaktan kendilerini korumuş olmuşlardır. Höyüklerde yaşayan kişiler Marajoaralar’a göre güçlü ve nüfuzlu kişilerdir ve topluluğun idaresinin sorumluluğu onlara aittir.
Aynı antik Mısırlıların Nil Nehri’nin yükselen su seviyelerine göre yaşamlarını oluşturduğu gibi Marajoaralar da kendi yaşayışlarını yıl içinde belli zamanlarda yükselen su seviyelerine göre şekillendirmişlerdir. Her yıl yaşanan sellerden, tarım alanlarını sulamak ve yemek kaynakları sağlamak adına çok iyi faydalanabilip aynı zamanda işleri bittiği zaman da kazdıkları kanallarla fazla sel suyunu uzaklaştırmayı başarmışlardır. Bu kanallardan kanoları aracılığıyla ulaşım açısından da faydalanabilmişlerdir.
Marajoaralar yükselen suyu küçük göletler halinde belli alanlarda toparlayıp içlerinde daha sonraları yiyecek kaynağı olarak kullanabilecekleri balıkları yetiştirmişlerdir. Aynı zamanda sular çekilip Marajo adasının nemli sıcak sezonu bastırdığında balıklar burada muhafaza edilebilmişlerdir. Yapılan kazılarda elde edilen bilgilere göre, göletlerin genel olarak höyüklerin etrafında inşa edildiği fark edilmiş, hatta inşa edilen göletlerin büyüklüğünün etrafında olduğu höyüğün önemiyle doğru orantılı olduğu aydınlatılmıştır. Bu göletlerin höyüklerin hemen etrafında bulunması da idareyi elinde bulunduran ve höyüklerde yaşayan kişilerin, kentin birçok kaynağına yakın ve hakim olmasını sağlamıştır.
Marajoaralar’a ait bu devasa höyüklerin üzerinde, aynı zamanda kanallarda ve göletlerde bulunan alüvyonlarla eşleşen materyaller bulunduğu gözlemlenmiş, bu uygarlığı araştıran arkeologlar da bu sebeple höyüklerde kullanılan toprağın bu kanallar ve göletlerden edinilen kil toprak olduğunu düşünmüştür. Suyu böyle akıllıca kullanabilmeleri, su ürünlerinden bu derece ustalıkla faydalanabilme yetenekleri ve suya bağlı yaşam döngülerinden ötürü de Brezilyalı bir arkeolog olan Denise Schaan tarafından bu uygarlığa tarım ve çiftlik kültürü yerine akuakültür sıfatı verilmiştir.
Marajoaralar’ın İnanç Sistemleri ve Ritüelleri
Marajoaralar gerek ölülerini defnetme gerekse ergenliğe girme ritüelleriyle dikkatleri üstlerine çekmektedir. Bu ritüelleri, sanatlarına da oldukça yansımıştır. Örneğin Marajoaralar’ın en önemli sanat ürünlerinden biri de zamanında ölülerinin kemiklerini sakladıkları el yapımı kaplar olmuştur. Bu kaplar onların en büyük höyüklerinde toplu halde gömülü bulunmuşlardır.
Marajoalar ölülerini iki aşamada defnetmektelermiş. İlk aşamada ölülerini yakma işleminden geçirip daha sonra mezarlara gömerlermiş. Belli bir yas tutma sürecinden sonra da ölülerin kemikleri toplanıp onlar için özel yapılan kaplara konulurmuş. Bu, Marajoaların atalarına olan saygısını temsil etmektedir. Bugün de “kremasyon” yani ölü bedenleri yakıp külleri vazoya koyma geleneği hala belli inanışlarda mevcuttur.
Marajoaralar’ın inanışlarına dair en çok çıkarım sanatları vasıtasıyla yapılabilmiştir. Ancak bunları yazılı dokümanlar olmadan yorumlamak yine de çok zor bir iştir. Şimdiye kadar yapılan araştırmalarda özellikle kadın figürlerinin sanat eserlerinde doğaüstü güçlere sahip şekilde resmedildikleri ve yılan, timsah veya baykuş gibi hayvanlarla kombine halde yansıtıldıkları görülür. Hatta ” tanga ” denilen belli bir seramik çeşitleri vardır ki kadın Marajoaralar’ın ergenliğe geçiş törenlerinde kıyafetleri üzerinde taşıdıkları eserlerdir. Bunların hepsini arkeologlar Marajoara uygarlığının kadına verdiği değer olarak yorumlamış hatta yöneticilerinin kadın olabilecekleri yönünde yorumlar da yapmışlardır.

Marajoara Sanatına Bir Bakış
Marajoara sanatının ürünleri günümüzde dünyanın dörtbir yanında birçok müzede sergilenmektedir. İçeriğini sadece ünlü kremasyon kapları değil aynı zamanda çatal-bıçak takımları, tabak modelleri, kadın figürleri, dekoratif akseasuarlar ve vazolar, çanak-çömlekler de oluşturmaktadır. Renkli ya da renklendirilmemiş halde olabilmektedirler. Üzerlerinde genellikle yılan, kaplumbağa, baykuş gibi hayvan figürleri görülür. Önemli figürlerden biri de kadınların gücünü, doğurganlığını ve tanrısallğını betimleyen “figürina“lardır. “Figürina” kadın figürü anlamına gelmektedir. Genellikle doğurganlığı ifade ettiği düşünülen “fallik” formda bulunurlar. Bu figürler birçok günlük araç-gereç üzerine de iliştirilerek kullanılmışlardır.
Marajoara sanatı, o günlerden bugüne günümüz sanatını da etkilemeye devam etmekte ve Marajoara sanatından esinlenilerek birçok sanat eseri üretilmektedir.
Kaynakça
“Marajo Adası Nerededir? Marajo Adasının Coğrafi ve Ekolojik Özellikleri Nelerdir?”. NFKU. Web. 18.08.2021.
“Marajoara Culture: Get to Know This Lost Civilization of Precolonial Brazil”. Citaliarestauro. Web.
“Marajoara”. Encyclopedia. Web.
“Ancient Marajo”. Orias.berkeley.edu. Web.
“Marajo Art”. Travel Selection Brazil. Web.











