Kısa Bir İnceleme: Rönesans İngiliz Edebiyatını Nasıl Etkiledi?

Arşiv
Arşiv
Söylenti Dergi'de geçmiş zamanda yazar olan dostlarımızın eserleri bu hesapta arşivlenmektedir. Yazar onayı olduğu sürece kaynak göstererek kullanmak serbesttir.
spot_img
spot_img

Rönesans’ın İngiliz Edebiyatı üzerindeki etkilerine bakmadan önce bu edebiyatın Rönesans’tan hemen önce ne gibi özelliklere sahip olduğuna bakmak gerekir. Her ne kadar dönemleri kesin çizgilerle ayırmak yanlış olsa da, dönemler olarak ayırdığımız her zaman diliminde öne çıkan bazı özellikler mevcut. İngiliz edebiyatı zaman çizelgesine bakıldığında Rönesans döneminden önce Ortaçağ olduğu görülür. Normanlar’ın İngiltere’ye girmesiyle 1066 yılında başladığı düşünülen Ortaçağ, 1485 yılında tüccar sınıfın yükselmesiyle etkilerini yavaş yavaş kaybeder. Ortaçağ’ı domine eden Katolik Kilisesi, dönemin her şeyini kontrol eder haldeydi. Sadece edebiyatı ve politikayı değil, insanların ilişkilerini bile zorla etkisi altında tutmaya çalışıyordu. Haliyle, kimse kendini özgürce ifade edemiyordu. Bu durum edebiyat ve sanatı da oldukça kötü etkiliyordu.

1529-39 yılları arasında VIII. Henry, evlilik işlerini bahane ederek Katolik Kilisesi ile olan ilişkilerini tamamen kesti ve kendisini İngiliz Kilisesi’nin başındaki kişi ilan etti.

Bu sırada gitgide popülerleşen Protestanlık insanın Tanrı ile olan ilişkisine yeni bir bakış açısı getiriyordu. Filozof Erasmus’un insanı dünyanın merkezine koyması klasik Rönesans düşüncesinin temel taşıydı. Rönesans; coğrafya, bilim, siyaset, din, toplum ve sanat alanlarında modern dönemin başlangıcını simgeliyordu. Londra sadece İngiltere’nin başkenti değil aynı zamanda dünyanın ana şehri haline geldi. Matbaanın icadı, her türlü yazının okuma-yazma bilen herkese ulaşabilir olduğu anlamına geliyordu. Matbaa aynı zamanda kitapların seri üretimini mümkün kıldı ve toplumun edebi bir kültür yaratma yeteneğini güçlendirdi.

Rönesans’ın etkilerini İtalya’dan yaklaşık bir yüzyıl sonra tecrübe etmeye başlayan İngiltere’de İtalya’dakinden farklı olarak en çok edebiyat etkilendi. İtalyan Rönesansı öncelikli olarak görsel sanat ve mimarlık gibi dallarda egemenlik gösterirken, İngilizler daha çok yazılı edebiyata önem verdiler. Kelimenin tam anlamıyla “yeniden doğuş” anlamına gelen Rönesans, İngiltere’deki sanatçılar için eski Yunan ve Latin eserlerinin öneminin yeniden doğuşu demekti. Rönesans’ın en temel özelliği, hümanizme vurgu yapmasıydı; bu, insanın tefekkür nesnesi olarak kendisiyle ilgilenmesi anlamına geliyordu. İngiliz edebiyatının farklı dallarında hümanist ruhu ve Rönesans’ın sanatçılarda yeniden açığa çıkardığı özellikleri görmek mümkündü. Elizabeth dönemine “genç” dönem de deniyordu çünkü tıpkı genç bir insan gibi sınırsız bir canlılık, hayal gücü ve entellektüel bir ciddiyetle doluydu.

Rönesans dönemi uzun bir zaman dilimi olduğu için tek bir yazıda bütün yüzyılın edebi içeriklerini incelemek oldukça zor. Bu yüzden açıkça görülen belli başlı özelliklerinden bahsetmek daha sağlıklı olacaktır. Antik Yunan edebiyatının Rönesans döneminde yeniden önem kazanması Thomas More’un Latince yazdığı Ütopya kitabında görülebilir çünkü More bu kitabı Yunan edebiyatından etkilenerek yazmış olduğu düşünülür. İsminin kökeni Yunanca olan bu kitapta çağdaş İngiltere’nin sosyal eleştrisi mükemmel bir toplum yapısı betimlenerek yapılır.

Bu dönemde yazarlar eserlerinde çoğunlukla karakterlerin iç dünyalarına yöneldiler ve insan kişiliğinin sorunlarına, bir insanı diğerinden ayıran özelliklere ve onlara bireysellik ve özgünlük kazandıran konulara büyük ilgi duymaya başladılar. Dönemin dehası olarak kabul edilen Shakespeare, gitgide daha da benimsenen bu hümanizm ruhunu eserlerine öyle ustaca yerleştirdi ki, bu eserler yüzyıllar sonra tekrar okunduklarında ve incelendiklerinde bile aynı duygu ve heyecanı verebilmektedir. İnsan kişiliğine duyulan ilgi beraberinde insanla ilgili diğer konulara da ilgi duyulmasını sağladı. Mutluluk, acı, ölüm, hayatın geçiciliği ve dahası bu konular arasına girebilir.

Dönemin en değerli ve verimli edebiyat dalı olan şiiri mükemmel hâle getirenler arasında William Shakespeare, Edmund Spenser, Philip Sydney, Walter Raleigh ve Christopher Marlowe sayılabilir. Bu yazarların en büyük özelliği, Rönesans’ın değiştirdiği edebi ruhu eserleriyle yüceleştirmiş ve belirginleştirmiş olmalarıdır. Yenilik ve coşkunun hat safhada olduğunu bu yazarların şiirlerinde görebilmek mümkün çünkü eserlerinde yeni ölçü birimlerini deneyimlemiş ve önceden göz ardı edilmiş temaları gün yüzüne çıkarmışlardı. Toplu baskının popüler hale gelmesi ile düzyazı formu, hem eğlence hem de eğitim amaçlı çalışmalar için tercih edilir bir ortam haline geldi.

Edebiyat, geçmişteki dönemlerin tecrübe ettiği soyut değişimleri günümüze aktarabilen belki de en somut araç niteliğindedir. Oldukça uzun bir dönem olan Rönesans, etkisini bıraktığı her ulusta kalıcı değişimlere sebebiyet vermiştir. İngiliz edebiyatı sürekli değişen ve gelişen bir edebiyat olarak Rönesans akımının gücünden nasibini almıştır. Yüzyıllar sonra bile incelendiğinde bu dönemde üretilmiş olan eserler tematik ve biçimsel farkını ortaya koyar. “Rönesans” kelimesini ve içinde barındırdığı düşünceleri kesin çizgilerle tanımlamak zor olsa da, İngiliz kültürü üzerinde bıraktığı izler yadsınamaz düzeydedir.

KAYNAKÇA

Greenblatt, Stephen. The Sixteenth Century/The Early Seventeenth Century. The Norton Anthology of English Literature. 9th ed. Vol. B. New York: Norton, 2012.

spot_img

2 YORUM

  1. harika yazmışsınız! Elinize sağlık. Bu dönemlere ve edebiyata , sanata verilen önem artmalı yazınız o kadar bilgilendirici ve süsleri bazı yazarların aksine anlaşılabilir kelimeler tamamlayıcı kelimelerle betimlenmiş anlam çıkarmak zor değil kelimeler konuyu yalın ama düzgün göstermiş. Tam yerinde bir genel kültür okudum. Daha uzun olmasını isterdim ve detay ama sonuçta kısa ve öz yazılmış ve buna ramen genel bir fikir vermek için yetiyor

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

Frankenstein Canavarının 90 yıllık Evrimi: Sinemada 8 Farklı Görünüm

1931'deki hantal Karloff'tan 2025'in duygusal Jacob Elordi'sine... Frankenstein canavarının sinema tarihinde Gotik edebiyat mirasını nasıl dönüştürdüğünü keşfedin.

Müzik Festivallerinin Peşinde Avrupa Turu

Avrupa'nın önde gelen müzik festivalleri ile yaz boyunca geziyoruz.

S.D.B.D.A. Veyahut Yan Yana Film İncelemesi: Birlikteliğin Birleştirici Gücü

Feyyaz Yiğit ve Haluk Bilginer’in başrolde olduğu Yan Yana, farklı dünyalardan gelen iki adamın mizah ve içtenlikle kurduğu dönüştürücü bağı etkileyici biçimde anlatıyor.

Boyarken Düşünmek: Sanatla Zihinsel Arınma

Modern çağın zihinsel gürültüsünü durdurmanın yollarından biri boyamaktır. Sanatla akışa girmek, kaygıyı azaltıp, derinlemesine odaklanma ile aracılığıyla zihinsel arınmayı mümkün kılar.

Dire Straits – Brothers In Arms: Bir Savaş Eleştirisi

Klavye ve gitarın ikonik ismi Dire Straits'in Brothers In Arms ile sunduğu savaş karşıtı bakış açısını inceledik!

Haunted Hotel Dizi Analizi: Ölüm ve Yaşam Arasında Alaycı Bir İşletme

Korku ile komedi türlerini harmanlayan Matt Roller, izleyicilere yepyeni bir fantastik evren sunuyor.

Frankenstein Filmine Referans Olan Tablolar

Frankenstein filmi yalnızca konusuyla değil, sanatsal yanıyla da bizlere çok şey anlatıyor.

TikTok’un Kütüphanesi: BookTok’ta Popüler Olan 10 Kitap

BookTok, kullanıcıların kısa videolarla paylaştığı bir dijital kitap topluluğu haline gelmiş ve bir kitabın popülerliğini hızla arttıran bir platform olmuştur.

Kayayı Delen İncir Aslında Ne Anlatıyor?

Kayayı Delen İncir, Turgut Uyar’ın 1982 yılında, ilk kez Karacan Yayınları tarafından yayımlanan ve aynı yıl Behçet Necatigil Şiir Ödülü’nü kazanan şiir kitabıdır.

Julianus: Son Pagan Bizans İmparatoru

Roma'nın dinden dönen imparatoru Julianus’un Paganizmi canlandırma çabaları, askeri zaferleri ve tartışmalı politikalarıyla bıraktığı mirasın izini süren bir portre.