Ana SayfaSinemaFilm AnaliziKırmızı Kaplumbağa: Her Şey...

Kırmızı Kaplumbağa: Her Şey Göründüğü Gibi midir?

Editör:
Ayçe Cansu Yaşar

Kısa filmleriyle tanınan Hollandalı-İngiliz Michaël Dudok de Wit‘in ilk uzun metrajlı filmi La Tortue Rogue ile 2016’da beyaz perdeyle buluştu. Dilimize Kırmızı Kaplumbağa olarak çevrilen film, içerdiği mesajlar ve konu itibarıyla yetişkin animasyon kategorisinde yer alıyor. Prömiyerini yaptığı Cannes Film Festivali’nde, “Belirli Bir Bakış” (Un Certain Regard) bölümü özel ödülünü kazanan film büyük beğeni toplamıştı.

Zengin Prodüksiyon Kadrosuyla La Tortue Rogue

La Tortue Rogue, künyesinde on üç farklı ülkenin ortaklaşa çalıştığını görürüz. Baştan sona diyalogsuz olan film; gerçekçi doğa sesleriyle, kahramanların ruh hallerine uygun fon müzikleriyle seyircisini oldukça keyifli bir atmosfere çekiyor. Yapımcılarında ise tanıdık bir isim göze çarpmakta: Toshio Suzuki. Michaël Dudok de Wit, Japon animasyon şirketi Studio Ghibli ile görüşmelerinden sonra stüdyonun baş yapımcılarından biri olan Toshio Suzuki ile anlaşır. Suzuki’nin dalında oldukça başarılı olduğu herkes tarafından bilinmektedir. Kırmızı Kaplumbağalar filmine de bunu yansıttığı oldukça açık. Sinema severlerden tam not alan bu filme gelin, biraz daha yakından bakalım.

Film Ne Anlatıyor?

Filmimizin, nasıl ve hangi nedenlerle düştüğü belirsiz erkek karakterin denizdeki mücadelesiyle başladığını görürüz. Erkek karakter sudaki dalgalarla boğuşur ve bir adaya sürüklenir. Adada gözlerini açan karakter, adayı, adanın etrafını turlayarak bir çıkış, herhangi bir canlı arar. Daha sonra ise adadan kaçmak için kendisine sandal yapar fakat sandal yarı yolda kırmızı kaplumbağa tarafından engellenir. İlerleyen zamanlarda karaya çıkan kırmızı kaplumbağa, kırmızı saçlı bir kadına dönüşerek erkek karakterimizle bir yaşam kurar. Kurdukları bu ortak yaşamdan çocukları olan çiftin kurgusu, erkek karakterin ölmesi ve kadın karakterin yeniden kırmızı kaplumbağaya dönüşüp, uçsuz bucaksız suya dönmesiyle son bulur.

Halüsinasyon ve Gerçekliğin İç İçe Geçmiş Hali

Filmin açık uçlu başladığı gibi o şekilde de devam ettiğini görürüz. Hatta öyle ki erkek karakterimizin adaya adapte olma sürecinde gördüğü kumsaldaki orkestra, kırmızı kaplumbağanın göğe yükselişi gibi anlar da halüsinasyon ve gerçek karışır ki zaten senaryonun bir kısmı da izleyicinin hayal gücüne bırakılmıştır. Filmi izlerken her şeyin bir halüsinasyon olduğu fikrine kapılmamak elde değil. Daha önce de belirttiğimiz gibi kumsaldaki orkestralar ve denizin ortasındaki uzun köprü erkek kahramanın yalnızlıktan ve açlıktan gördüğü sanrılar olma ihtimali yüksek.

Özellikle adadan kurtulmak için mücadele ettiği kırmızı kaplumbağanın kadına dönüşmesi, kaplumbağa ile duygusal bağ kurduğuna da işaret. Yalnızlığını bu tür hayal unsurlarıyla gideren kahramanımız, çocuğu doğduktan ve yetişkin olduktan sonra diğer kaplumbağalar ile birlikte yolculuğa gönderiyor. Bunun da aslında filmin başlangıcındaki bir sahneye gönderme olduğu apaçık. Filmin başlangıcında erkek karakter adada, kaplumbağa yavruların denize doğru açılmalarını ve kayıplara karışmalarını görür. Kırmızı kaplumbağanın adaya geldikten sonra kadına dönüşmesi ve çocuğunu yeniden suyun engin açıklarına gitmesine izin vermesi de buna işaret etmekte.

Erkek ve kadın kahramanların, çocuklarını yolculuğa uğurladıktan sonra birlikte yaşlandıklarını izliyoruz. Erkek karakter öldükten sonra kadın karakter ise asıl formuna geçerek suya dönüyor. Buradan hareketle hem kaplumbağaların doğaları gereği yavrulayıp, yavrularını denize gönderdikleri sahneleri yani doğal bir gereksinimi yerine getirdiğini görüyoruz. Ki bu yorumlamayla fantastik bir gerçeklikle karşı karşıya kalıyoruz. Hem de erkek karakterin halüsinasyonlarıyla kurgusal bir dünyaya adım atmış oluyoruz. Filmin baştan sona belirsizliklerle dolu olması izleyicinin de zihninde bir “acaba, nasıl, neden” sorularını canlandırıyor. Bu da filmde seyirciye hem zevk veren hem de zorlayan unsurlardan birine dönüşüyor.

Filmin basit çizgilerle kurgulanmış olması çocuklara hitap ettiği algısını oluştursa da içeriğindeki sadakat, aile bağları, çalışkanlık gibi temalarıyla asıl kitlenin yetişkinler olduğunu gösteriyor. Bu filmin sonunda zihinde beliren bir şey varsa o da nerede olursanız olun, hangi zamanda yaşarsanız yaşayın insanın yaşamak için gereksinim duyduğu yalnızca somut değil soyut unsurlara da ihtiyacı olduğudur. Doğal sirkülasyon mutlaka devam edecektir ve bir insan daima duygusal bağ kuracağı bir şey ya da birini arayacaktır.

Filme MUBI‘den ulaşabilirsiniz. İyi seyirler!

Yazarın Popüler Yazıları

Yazarın Son Yazıları

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

İlginizi Çekebilir

Shayda Film Analizi: Bir Mücadelenin Hikayesi

Kadın gözünden anlatılan bir kadın hikayesi olan Shayda, yeniden doğuşun mümkün olduğunu hatırlatan bir direniş hikayesi.

Dune Neden Başarılı Bir Uyarlama?

Son dönemlerde sinema sektörünü canlandırmasıyla dikkat çeken Dune: Çöl Gezegeni film uyarlamasını başarılı kılan etkenler neler?

The Gentlemen Dizi İncelemesi: Kibarlığın Arkasındaki Vahşet

The Gentlemen, Guy Ritchie'nin imzasını taşıyan bir suç dizisidir. The Gentlemen, sürükleyici hikayesi, Guy Ritchie'nin tarzı ve güçlü oyunculuklarıyla dikkat çeker.

Romantik Hırsız Film İncelemesi: Bir Hırsız Nasıl Romantik Olur?

"Hırsızın romantiği mi olur?" sorusunun beraberinde Romantik Hırsız filmini inceliyoruz.

Son Yazılar

Dunning-Kruger Sendromu: Cahil Cesareti Nedir?

Dunning-Kruger Sendromu, bu bireyler aşırı özgüven ve farkındalık eksikliği sebepleriyle bilgilerindeki eksiklikleri ön görememeleri ve bunu karşılıklı iletişim sırasında kullanılan bilginin doğru veya yanlış olduğu hakkında düşünce ve kavrama süreçlerinde sorun yaşayan kişilerdir.

Virginia Woolf Bir Kitap Karakteri Olsaydı Hangi Kitabın Karakteri Olurdu?

İngiliz edebiyatının hüzünlü kraliçesi, hem siyah hem beyaz yanları olan Virginia Woolf, bir kitap karakteri olsaydı hangi karakter olurdu?

Shayda Film Analizi: Bir Mücadelenin Hikayesi

Kadın gözünden anlatılan bir kadın hikayesi olan Shayda, yeniden doğuşun mümkün olduğunu hatırlatan bir direniş hikayesi.

Nedir Bu Şarkının Hikayesi: I Wish It Would Rain

Ağlamayan bütün insanlar için yağan yağmurun altında dinlenebilecek bir şarkının gizlenmiş acıklı hikâyesi.