“Suskunluğun siyah okyanusundaki cam fanuslu bir dalgıç gibi yaşıyordu insan, kendisini dış dünyaya bağlayan halatın kopmuş olduğunu ve o sessiz derinlikten hiçbir zaman yukarı çekilmeyeceğini ayrımsayan bir dalgıç hatta.”
Stefan Zweig, Satranç
Stefan Zweig, 28 Kasım 1881 yılında, Viyana’da dünyaya gelmiştir. Anne ve babası Yahudi olduğundan Yahudi kültürü ile büyümüştür. Din, eğitim hayatının merkezinde olmamıştır fakat eserlerinde Yahudi kültürünü, edebiyatla leziz bir şekilde harmanlamıştır.
Henüz küçük bir çocukken edebiyat ve kültür alanında eğitim görmeye başlamış; Fransızca, İnglizce, İtalyanca, Yunanca ve Latince dillerini öğrenmiştir. Viyana Üniversitesi’nde felsefe bölümünde okuyan Zweig, 1904 yılında “Hipolyte Taine Felsefesi” üzerinde hazırladığı başarılı tezi ile doktora derecesini almaya hak kazanmıştır ve “felsefe doktoru” unvanını almıştır. Fakat öğrencilik yıllarında vaktinin çoğu “Neue Freie Presse Gazetesi”nde kültür sayfalarına yazı yazmakla geçirmiştir.
Edebiyat Hayatı
1897 yılında çeşitli dergilerde ilk şiirleri yayımlanmıştır ve ardından 1901 yılında şiirleri derlem halinde “Silberne Saiten” başlığı altında okuyucuya sunulmuştur. İlk romanı olan “Die Liebe der Erika Ewald” ise 1904 yılında neşredilmiştir. Ustaca işlediği psikolojik tahlilleri ve büyüleyici edebi üslubu ile hem denemeler, öyküler yazmıştır hem de gazetecilik yapmıştır.
I. Dünya Savaşı başladığında, Viyana’ya dönerek gönüllü olarak orduya katılmıştır. 3 yıl kadar savaş arşivinde memur olarak çalışan Zweig, önceleri savaşı destekliyorken; Galiçya’daki cepheye gidip ölümlere bizzat tanık olduktan sonra bu fikri tam tersi bir şekilde değişmiştir. Stefan Zweig, savaşları anlamsız bulmaya başlayarak savaş karşıtı bir tutum sergileyerek savaş karşıtı bazı yazılar yazmıştır. “Babil Kulesi”, “Zorlama” savaş karşıtı yazılarına örnek olarak verilebilir.
Eşsiz Üslubu
Zweig, hayatı boyunca pek çok eseri edebiyata kazandırmıştır. Bu eserlerinin içerisinde şüphesiz biyografi yazıları büyük önem arz etmektedir. Stendhal, Romain Rolland, Erasmus ve Nietzsche gibi önemli düşünürlerin hayatlarını kaleme almıştır.
Stefan Zweig, olayları kaleme dökerken adeta o anı yaşıyormuşçasına okuyucuya aktarmayı başarmış, büyük bir yazardır. Öykülerindeki kahramanlara yaptığı ayrıntılı, psikolojik tahliller kitabı daha da okunur kılmaktadır. Böylece sözcükler birleşip, bir solukta okuyacağınız benzersiz bir eser haline dönüşmüştür.
Zweig, eserlerinde psikolojik tahlilleri yanı sıra betimlemeleri başarılı bir şekilde kullanmayı başaran bir yazar olmuştur. Bu sebeptendir ki, eserleri hala aynı heyecanla okunmaya devam ediyor.
Özel Hayatı
1920 senesinde Frederike von Winternit ile hayatını birleştirmiştir. Zweig, varlıklı bir hayat sürmüştür ve Salzburg’daki köşkünde geçirdiği vakit, en verimli zamanları olmuştur. Evli olduğu zamanlarda satın aldığı bu köşkte, edebiyat dünyasına pek çok eser kazandırmıştır. Bu süre zarfında evine ünlü insanları konuk etmiştir ve onların hayatları üzerine yazılar yazarak, tarihsel kişilikler ve bilim insanlarını inceleyen önemli eserlere imza atmıştır.
1937 yılında ilk eşiyle ayrılan Zweig, 1939’da Lotte Altmann ile evlenmiştir. Hitler ordusunun Batı’ya ilerlemesi sebebiyle Avrupa’dan ayrılmak durumdan kalarak ve Brezilya’ya yerleşmişlerdir.
Eşi Altmann ile İntiharı
Stefan Zweig’ın kendi el yazısından intihar mektubu
“Özgür iradem ve açık bir bilinçle bu yaşamdan ayrılırken, son bir sorumluluk yerine getirilmeyi bekliyor: Bana ve işimi yapmama huzurlu bir ortam sunan harika ülke Brezilya’ya içten teşekkürlerimi sunmak. Her yeni günle bu ülkeyi daha çok sevmeyi öğrendim, ruhsal ana vatanım Avrupa kendi kendini yok ettikten ve ana dilimin dünyası yok olduktan sonra, dünyanın hiçbir yerinde hayatımı bu kadar severek yeniden kuramazdım. Ama altmışıncı yaştan sonra tam anlamıyla yeniden başlamak çok özel bir güç gerektiriyor. Ve benim gücüm yıllar süren vatansız yolculuklardan sonra iyice tükendi. Bu nedenle hayatımı doğru zamanda ve doğru bir şekilde sonlandırmamın iyi olacağına inanıyorum. Ki hayatım boyunca tinsel uğraşım en büyük haz kaynağım ve kişisel özgürlüğüm en yüce değerim oldu. Bütün dostlarımı selamlarım! Hepsine uzun geceden sonra gelen tanın kızılllığını görmek nasip olsun! Ben, her zamanki sabırsızlığımla önden gidiyorum.”
Stefan Zweig
Avrupa’daki olumsuz olaylara ve Hitler rejiminin baskılarına birde kendi evhamlı karakteri eklenince intihar düşüncesi hayatlarına girmiştir. 22’yi 23 Şubat’a bağlayan gece eşiyle birlikte intihar etmiştir. Hizmetçiler iki hayat arkadaşının cesetlerini saat 16.00 sularında yataklarında bulmuşlardı ve ölüm nedenleri “zehir yutmak-intihar” olarak kayda geçmiştir. 22 Şubat 1942 yılında hayata veda eden Zweig, döneminde dünyanın en çok tercüme edilen ve en çok okunan yazarlarındadı. Eserleri hala elliyi aşkın dile çevriliyor ve dünya çapında büyük önem arz ediyor.
Stefan Zweig’ın Bazı Eserleri:
- Yürek Çöküntüsü
- Satranç
- Dünün Dünyası
- Bir Kadının Yirmi Dört Saati
- Yarının Tarihi
- Kendileri ile Savaşanlar
- Üç Büyük Usta: Balzac, Dickens, Dostoyevski
- Kendi Hayatının Şiirini Yazanlar: Casanova, Stendhal, Tolstoy
- Lyon’da Düğün
- Yıldızın Parladığı Anlar
- Tehlikeli Merhamet
- Amok Koşucusu
- Balzac, Bir Yaşam Öyküsü
- Freud ve Öğretisi
- Yakıcı Sır
- Ruh Yoluyla Tedavi
- Mektuplaşmalar
- Buluşmalar