”Gökyüzü gibi şu çocukluk, hiçbir yere gitmiyor.”
Ya o çocukluk size hiç gelmediyse?
Dünya’ya geldiği andan itibaren çocuk olması kabullenilmeyen, okula gitmek yerine sokaklarda çalışmak zorunda kalan Zain’in hikayesi…
11 yaşındaki kız kardeşi genç kızlığa adım atamadan, bir mal gibi başlık parası karşılığında kendisinden yaşça büyük bir adama gelin olurken, Zain’in küçücük 12 yaşındaki bedeniyle karşılarında siper olmaya çalışması…
Kız kardeşinin engel olamadığı gidişi, kısa süre sonra hamile kalışı ve 11 yaşındaki çocuk bedeninin bu hamileliğe dayanamayışı…
Seher’in küçük yaşta sona eren hayatı ve Zain’in Seher’in canını alandan intikam almak istemesi…
Islah evindeyken, herkesten habersiz telefonla canlı yayına bağlanıp ailesini, yaşadıklarını ifşa edip, onlardan şikayetçi olması da öfkesinin ve çaresizliğinin sonucudur. Film aslında tam olarak bununla başlıyor: Bir çocuğun anne babasını mahkemeye vermesi ve ”beni neden hayata getirdiniz?” diye isyan edişiyle.
Başroldeki Zain Al Rafeea harika bir iş çıkarmış. Güzel çocuk yüzündeki masumiyetinin hep öfkeli bakan gözleriyle tezat olması gerekirken, tam tersine iyi bir uyum yakalanmış. Fakirliğin son safhada yaşandığı bu topraklarda, eve para getirmek amacıyla dünyaya getirilen, kendisini parazit gibi gören insanların can verdiği, fakat bir hayat vermediği masum çocuklar…
Zain karakterinin tek başına filmi göğüslemesi inanılmaz bir durum. Tabii filmi çoğunlukla göğüsleyenin Zain olması dışında, daha az görünen, ama Zain kadar başarılı oyunculuklar sergileyen diğer küçük çocukların da hakkını vermek gerekir. Onlar böyle iyi rol yaptıkça izleyenlerin kederi de doğru orantılı şekilde artıyor.
Çocuk taşıyamayacak kadar küçük Seher’in ölümünden sorumlu olan kocasını öldürmeye kalkan Zain’e kızabilen oldu mu?
Sırf kız kardeşini evlendirmesinler diye regl olduğunu ailesinden saklamasını isteyen, ona ped çalan Zain’in çaresizliğinin öfkeye dönüşümünü izlediğiniz o anları, film bittikten sonra bile kafanızdan atabildiniz mi?
Kendi annesinin ”annelik” yapmadığı Zain’e, Etiyopyalı mülteci Rahille‘in sahip çıkması sonucu; kardeşlerinden uzakta, Rahille’in küçük oğlu Yonas’a ağabeylik yapmaya başlayan Zain’in yaşamı da bir miktar değişiyor. Rahille’nin kaçak olarak yaşadığı Lübnan’da yakalanıp hapse düşmesi ve eve dönememesi Zain’i tekrar sokaklara düşürüyor. Yonas’ın evde yalnız kalamayacak kadar küçük olması, onun da Zain’le sokaklarda olması anlamına geliyor.
Parasızlık, açlığı getiriyor. Kardeşi gibi sahiplendiği Yonas’ın karnını doyurabilmek için sarf ettiği çaba, bulduğu çözümler ekrana bakmayı zorlaştıran türdendi. İki küçük çocuğun kimsesiz şekilde sokaklarda kalmasını dramatize etmeden anlatmak nasıl mümkün olabilirdi ki? Aslında film dramatize yapmaya çok elverişli bir konuya sahip olmasına rağmen konuyu incelikle işliyor. Özellikle duygu sömürüsü yöntemine gitmemiş. Yine de konu itibariyle seyircinin duygularına dokunmadan ilerlemesi mümkün değil.
Çocukların itilip kakılma sahnelerinde ”nasıl çektiniz bu sahneleri?” sorusunun kafamızda dönüp durduğu gerçeğini inkar edemeyiz. İzlerken katlanmakta zorluk çekilen hikayelerin gerçekte yaşanıyor olmasını bilmek bile insanın kalbini karartıyor. Aile içinden çıkan bir trajedi nasıl da düzen eleştirisine dönüşüyor, film tam olarak bunu özetliyordu.
”Coğrafya kaderdir” menzilinde olan hikayelerden biri Kefernahum. Çünkü film odak olarak Zain’i seçmesine rağmen, onunla teması olan pek çok kişiyle de karşılaşmamızı sağlıyor. Zain gibi zor hayatı olan çocukları…
Kefernahum 4 milyon dolarlık bütçesine rağmen Dünya çapında 68 milyon dolardan fazla hasılat yaparak, tüm zamanların en çok kazanan Orta Doğu filmi olmayı başarmıştır.
Arapça ”kaos” anlamına gelen Kefernahum(Capernaum) Lübnan‘ın başkenti Beyrut‘taki sokak çocuklarının umutsuz dramını anlatıyor. Çekimler altı ay sürmüştür. Filmin yönetmeni aynı zamanda bir oyuncudur ve filmde avukat olarak kısa bir rolü vardır.
Beyrut’un gecekondu mahallelerinde Suriyeli bir mülteci olarak 2012’den beri yaşam savaşı süren Zain Al Rafeea (Zain) yönetmen tarafından keşfedilmiştir. Onun anlattıklarıyla da yol alan filmdeki karakter, ismini direkt çocuk aktörün kendisinden almıştır. Nadine Labaki’nin yönettiği Kefernahum filmi Cannes‘da jüri ödülünü kazanmıştır. Ayrıca 2019’da Yabancı Dilde En İyi Film Ödülü kategorisinde Oscar‘a aday olmuştur.
”Gökyüzü gibi şu çocukluk, hiçbir yere gitmiyor.”
Gökyüzüne baktığında sadece uçurtmalar gören çocuklarla dolu bir dünya dileklerimizle…
Kefernahum filmiyle ilgili diğer yazılarımızı da inceleyebilirsiniz:
Göç ve Sosyoloji Bağlamında Kefernahum Filmi
Kefernahum: Çocuk Gözünden Orta Doğu



