“Lost Generation” yani Kayıp Nesil veya Kayıp Kuşak olarak bilinen bir grup Amerikalı yazar, I. Dünya Savaşı sonrasında ortaya çıktı ve 1920’lerde edebiyat dünyasına damgasını vurdu. Savaş sonrasında derin bir hayal kırıklığı ve yabancılaşma duygusu yaşayan ve çoğunlukla Paris’e yerleşen Amerikalı yazar ve sanatçılardan oluşan bu jenerasyon; savaşın vahşetini deneyimlemiş ve geleneksel değerlerin yıkıldığı, modern toplumun materyalist ve yüzeysel yönlerinin öne çıktığı bir dünyada varlıklarını sorgulamaya başlamışlardır. Manevi kopukluk ve yabancılaşma bu neslin “kayıp” olarak kabul edilmesine yol açmıştır.
Bu yazımızda 1920’lerin Jazz Çağı‘nı inceleyecek; savaş sonrası Amerikan Kayıp Nesil dönemini, bu döneme damgasını vurmuş yazar ve eserlerini inceleyerek sanatın göbeği olan Paris’e bir yolculuk yapacağız.
Toplumsal Değişim
Başkan Warren G. Harding’in 1920 tarihli “return to normalcy” yani “normale dönüş” politikası altında yaşayan nesil, duygusal olarak kopuk, maddeci ve umutsuzca taşralı hissediyordu.
Normale dönüş politikası, I. Dünya Savaşı sonrası ABD Başkanı Warren G. Harding’in ülkeyi savaş öncesi duruma döndürme ve iç meselelerle ilgilenme vaadini ifade eder. Kayıp Nesil içinse bu politika; savaşın getirdiği hayal kırıklığına ve modern toplumdaki yabancılaşma duygusuna karşı ilgisizlik ve yüzeysellik olarak algılanmış, dönemin sanatçıları ve yazarlarında eleştirel bir tepki uyandırmıştır. Nesildeki birçok kişi, savaş sırasında böylesine büyük bir ölçekte gereksiz cinayet olarak gördükleri şeye tanık olduktan sonra uygun davranış, ahlak ve cinsiyet rolleri hakkındaki geleneksel fikirleri reddetmeye başlıyor; sorumsuz, hatta tehlikeli davranış eğilimleri ve hedonistik davranışları nedeniyle “kayıp” olarak görülüyorlardı.
Savaş sonrasında kadınların sosyal hayatta oynadıkları rol değişse ve daha özgür olsalar da mizojini konusunda bir değişiklik olmamıştır. Önceki nesil ve Viktoryen algı, bir kadının değerinin onun uysal ve kontrol altında olmasına bağlı bulurken Kayıp Nesil için bir kadının başarısının anahtarını içinden gelen arzuların peşinden gitmek ve zevk veren şeyleri aramak olarak görmüştür.

Bu nedenlerden dolayı 1920’lerle beraber toplumsal normlara karşı bakışta bir değişim başlıyor. Viktorya Dönemi‘nin katı, baskıcı ve kısıtlayıcı algısı çöküşe geçiyor ve bunun sonucunda yeni bir kadın imajı olarak flapper ortaya çıkıyor. Flapperlar; saçlarını bob-cut adı verilen kısa küt modelde kesiyor, araba kullanıyor, korsesiz elbiseler giyiyor, yüksek seste müzik dinliyor, alkol kullanıyor, dans ediyor yani kısacası önceki yüzyılın “ayıp” algısına karşı içlerinden geldiği gibi yaşıyor.

Günümüzde çok basit görünen bu saç modeli değişikliği 1920’ler için bir sembol haline geliyor. Öyle ki dönemin (ve günümüzün) en popüler yazarlarından biri olan F. Scott Fitzgerald, bunun üzerine 1920 yılında “Bernice Cuts Her Bob” (Bernice Saçını Kestiriyor) adlı bir kısa öykü yazıyor. Bu öyküde herkes tarafından dışlanan ve güzel bulunmayan Bernice adlı genç bir kadının, döneme ayak uydurmak için yaptığı değişiklikler kaleme alınmış.

“‘Do you think I ought to bob my hair, Mr. Charley Paulson?’
(Sizce saçlarımı kestirmeli miyim Bay Charley Paulson?)
Charley looked up in surprise.
(Charley şaşkınlıkla baktı.)
‘Why?’
(Neden?)
‘Because I’m considering it. It’s such a sure and easy way of attracting attention.’
(Çünkü bu fikri değerlendiriyorum. İlgi çekmek için çok kesin ve kolay bir yol.)
(Fitzgerald 163).
“Lost Generation” Tanımı Nereden Geldi?

Ernest Hemingway; “Kayıp Nesil” terimini popülerleştirmiş olsa da, Gertrude Stein bu terimi ortaya atan kişi olarak anılır. Fakat, bunların aksine “Kayıp Nesil” tanımı aslında Parisli bir araba tamircisinden çıkıyor. Gertrude Stein’ın arabasını tamir ettirirken işittiği bir tanım bu. “You are all a ‘génération perdue‘. (Mellow 273).
Hemingway’in Taşınabilir Bir Şölen (1964) (A Moveable Feast) adlı eserinde, Stein’ın bu terimi genç nesille alay eden bir Fransız garaj sahibinden duyduğunu iddia eder. Stein, konuşmaları sırasında aynı ifadeyi Hemingway’e yönelterek ona “Hepiniz kayıp bir nesilsiniz.” der. Hemingway bu yorumu, savaş sonrası Paris’te çok içen ve hızlı yaşayan bir grup hayal kırıklığına uğramış genç gurbetçinin (expatriate) hayatlarını anlatan Güneş De Doğar (1926) (The Sun Also Rises) adlı romanının epigrafı olarak da kullanmıştır.
Edebi Değişim
Albert Einstein, Friedrich Nietzsche ve Sigmund Freud, çığır açan teorileriyle 20. yüzyılda modern sanatın oluşumunu önemli ölçüde şekillendiren etkili düşünürlerdi. Sigmund Freud‘un psikanalitik teorileri, sanatçılara insan psikolojisinin karmaşık doğasını keşfetmek için bir çerçeve sağladı. Özellikle, 1900’de Rüyaların Yorumu‘nun yayınlanması ve bilinçaltı zihin, bastırma ve rüyaların sembolik dili üzerine yaptığı çalışmalar; insan durumunun karmaşık doğasını ve ruhun belirsiz derinliklerini yakalamaya çalışan sanatçılar için eşi benzeri görülmemişti. Sanatçılar ayrıca Freud’un id, ego ve süperego teorilerinden ilham aldılar. Friedrich Nietzsche’nin Also sprach Zarathustra‘sı (Böyle Buyurdu Zerdüşt), özellikle “Übermensch” (üstinsan) ve “güç isteği” hakkındaki fikirleri, yerleşik ahlaki çerçevelere meydan okudu ve kişisel aşkınlık ve yaratıcı öz-iddia olasılığını kutladı. Nietzsche’nin “Tanrı’nın ölümü” beyanı ve geleneksel değerlere yönelik eleştirisi; sanatçıları varoluşçuluk, güç dinamikleri ve tüm değerlerin yeniden değerlendirilmesi temalarını keşfetmeye teşvik etti. Albert Einstein‘ın görelilik teorisi; uzay, zaman ve gerçekliğin doğası hakkındaki bilimsel anlayışı tamamen dönüştürdü. Einstein’ın teorileri, zaman ve uzay ölçümlerinin gözlemcinin referans çerçevesine göreli olduğunu kanıtlayarak Newtoncu dünya görüşüne meydan okudu. Bütün bunlarla birleşen savaş sonrası yıkımla beraber gelen varoluşsal sorgulamalar, sanatçıları evreni kavramak ve tasvir etmek için yeni yöntemler keşfetmeye teşvik etti.
Bu dönemin eserlerinde, savaşa ve kapitalist toplumun dayattığı değerlere karşı bir öfke ve içsel bir bunalım göze çarpar. Kendilerini “kayıp” olarak nitelendiren bu yazarlar, savaş öncesi neslin ideallerinin artık anlamsız olduğunu ve yeni bir ifade biçimi yaratmak gerektiğini savunmuşlardır. Dönemin eserlerinde çoğunlukla yazarların hayatlarından biyografik denebilecek parçalar bulunur. Yaşadıkları hedonistik rüya, gittikleri partiler, tanıştıkları insanlar ve oturdukları bar ve kafeler üzerinden kurgulanarak bir etkileyici hikayelere dönüşür. Eserleri yabancılaşmış bireyler, anlamsızlık, aşk ve içsel arayış temalarıyla doludur; bu temalar, onların geleneksel Amerikan rüyasına karşı olan eleştirilerini derinleştirir.
Dönemin 3 Önemli Yazarı
Bu dönem sadece Amerikan değil, dünya edebiyatı için çok önemli yazar ve şairler barındırır. Bunların en bilinenleri Gertrude Stein, Ernest Hemingway, Ezra Pound, F. Scott Fitzgerald, John Dos Passos, Djuna Barnes, T.S. Eliot, Sherwood Anderson ve Henry Miller‘dır.
Gertrude Stein

Gertrude Stein, bu neslin akıl hocasıdır denebilir. Modernizmin öncülerinden biri olarak hem edebiyat hem de sanat dünyasında önemli bir yere sahiptir. Paris’te kurduğu salonuyla Avrupa’nın ve Amerika’nın en tanınmış sanatçı ve yazarlarını bir araya getiren figürdür. “Tender Buttons” ve “Three Lives” gibi eserleri, dilin kalıplarını ve anlam sınırlarını zorlayan yenilikçi tarzıyla dikkat çeker. Stein’in eserlerinde Picasso ve Cézanne gibi sanatçılardan aldığı ilham ve Paris’teki sanatsal çevrenin etkisi net bir şekilde görülür.
F. Scott Fitzgerald

“Hem içinde hem dışındaydım, yaşamın durmak bilmez çeşitliliği karşısında hem büyüleniyordum hem de tiksiniyordum” (Fitzgerald 33)
F. Scott Fitzgerald; Amerika’nın 1920’lerdeki hızlı sosyal ve ekonomik değişimlerini gözler önüne seren, zengin ve gösterişli bir anlatı tarzına sahip bir yazardır. En bilinen eseri The Great Gatsby, Amerikan rüyasının eleştirisi olarak kabul edilir ve dönemin şatafatlı yaşam tarzını hem romantize eder hem de sorgular. Gatsby’nin yanı sıra, “Tender is the Night” ve “This Side of Paradise” gibi eserlerinde Fitzgerald; aşk, hırs, hayal kırıklıkları ve toplumun yüzeysel değerlerini derinlemesine işler. 20. yüzyıl Amerikan edebiyatının en etkili yazarlarından biri olan Fitzgerald, unutulmaz karakterleri ve betimleyici üslubuyla tanınır.
Ernest Hemingway

Ernest Hemingway; sade, kısa cümlelerle yoğun bir anlatım sunarak edebiyat dünyasında kendine özgü bir yer edinmiştir. Hemingway, hayatı boyunca yaşadığı deneyimleri eserlerine yansıtarak okuyuculara gerçekçi ve çarpıcı bir anlatı sunmuştur. “The Sun Also Rises” (Güneş de Doğar) ve “A Farewell to Arms” (Silahlara Veda) gibi romanları, kayıp neslin savaş sonrası karmaşasını ve anlam arayışını işler. Hemingway’in minimalist tarzı ve buzdağı tekniği; karakterlerin içsel çatışmalarını yüzeyde değil, satır aralarında okuyucuya hissettirir:
“Bütün istediğim nasıl yaşanılacağını öğrenmekti. Belki insan nasıl yaşanılacağını öğrenebilirse, nedenini de öğrenebilirdi.” (Hemingway 139)
Kayıp Nesil’in edebi mirası, bana göre hâlâ kendini duyuran bir haykırış niteliğindedir. Hemingway, Fitzgerald, ve Stein gibi yazarlar; kendilerini savaşın dehşetiyle şekillenmiş, kayıp ve yabancı bir dünyada bulduklarında alışılmış tüm değerleri yıkarak hayatı yeniden anlamlandırmaya cesaret etmişlerdir. Onların satırlarında, içsel bunalım ve boşluk kadar güçlü bir yaşama arzusu ve özgünlük arayışı da hissedilir. Bu nesil; dönemin hızlıca yükselen materyalizmine ve yüzeysel toplum yapısına karşı özgürlükçü, cesur bir meydan okuma sunmuştur. Eserlerinde hem eleştirisel bir içgörüyle geçmişe bakıyorlar hem de geleceğin belirsizliğini keşfe çıkıyorlardı. Bu yüzden, Kayıp Nesil’in eserleri sadece bir dönemi değil, tam 100 yıl sonra okunduğunda da evrensel bir aidiyet arayışını ve kendini yeniden keşfetme çabasını sembolize ediyor.
Kaynakça:
Bettmann Archive. Actress Betty Field Dances in Party Scene From “The Great Gatsby”. Getty Images.
“Ernest Hemingway.” Ernest Hemingway | Biography, Books and Facts. Web. 08.10.2024.
Fitzgerald, F. Scott. Muhteşem Gatsby. İş Bankası Yayınları. İstanbul. 2018. 08.10.2024.
Hemingway, Ernest. A Moveable Feast. Vintage Books, 2022.
Hemingway, Ernest. Güneş de Doğar. Bilgi Yayınevi. İstanbul. 2021.
“History of Modernism.” History of Modernism. Web. 08.10.2024
Kapak Görseli: gettyimages.com


