Kadın hakları, ülkeden ülkeye farklılık göstermekle birlikte temeli tarih öncesi çağlara kadar giden bir konu. Farklı kültürel özellikler nedeniyle bazı coğrafyalarda halen antik dönemler ile benzer anlayışlar sürerken günümüzde bazı ülkelerde bu konuda biraz daha çağın getirilerine uygun şekilde politikalar yürütülmekte. Peki, kadın hakları ve feminist hareketlerin dönüşümü noktasında Türkiye bugün nerede duruyor?
Tarih Öncesi Dönemler ve Kadın Hakları

Kadın hakları denince akla gelen ve incelenmesi gereken ilk kavramların başında aile bağları ve ekonominin geldiğini söyleyebiliriz. Milattan önce özellikle tarımın ve yerleşik hayatın başladığı topluluklarda matriarkal aile yapısından söz edilmektedir. Daha doğrusu böyle bir dönemde belli bir aile yapısından söz etmek mümkün değildir. Kadın ve erkek arasında yaşanan ilişkilerden doğan çocukların babalarının belirsiz olması, kadının çocuklar üzerinde daha fazla söz hakkı olmasını beraberinde getirmiştir. Bu durumun yerleşik hayata geçilmesi ve tarımsal üretimin başlamasıyla değiştiği ifade edilmektedir. Evde çocuk bakımı ve diğer işlerle meşgul olan kadınlar, dışarıda üretime dahil olup servet biriktirme yetkisine sahip olmaya başlayan erkeklerin gölgesinde kalmaya başlamışlardır. Bu süreçte bazı medeniyetler, kadınların ekonomik faaliyetlere katılımını desteklemiştir. Örneğin; Avrupa’da bu haklar, köklü ailelerin kadınlarına belli bir ölçüde tanınmıştır. İslam dünyasında aynı dönemde kadınlara miras hakkı söz konusuyken Asya ve Afrika ülkelerinde de benzer şekilde katı kurallarla beraber kadınların ticaret hayatına katılımları desteklenebiliyor durumdadır.
Kadın hakları ve feminist hareketlerin tarihi, antik dönemlerden günümüze kadar uzanan karmaşık bir yolculuktur. Aydınlanma Çağı‘na kadar olan döneme bakıldığında kadınların entelektüel olarak kendilerini daha çok ifade edebilme imkanı bulabildiklerini görürüz. İlk örnekleri M.Ö. 4. yüzyılda Hypatia gibi düşünürler olabilir. Hypatia, matematik ve felsefeye yaptığı katkılarla bilinen, entelektüel alanda yer alma mücadelesinin de sembolü olan kadınlardan biridir.
Aydınlanma Çağı ve Kadınların Eğitimi

Aydınlanma dönemi ve önceki yüzyıllarda kadınların eğitim hakkı ve entelektüel katkıları üzerine düşünceler artmaya başlamıştır. Örneğin; İngiliz yazar Mary Astell, 1694 yılında yayımlanan Kadınlara Ciddi Bir Teklif (A Serious Proposal to the Ladies) adlı eserinde kadınların eğitimine dair görüşler sunmuş ve kadınların entelektüel potansiyelini savunmuştur. Astell, bu eserinde kadınların da erkekler kadar akıllı olduğunu ve eğitilmesi gerektiğini vurgulamıştır.
18. yüzyıla geldiğimizde aydınlanma düşüncesiyle kadınların eğitimi ve toplumsal hayatta daha aktif rol alması gerektiği fikri güçlenmeye başlamıştır. Bu fikir, başlarda ütopik olarak görülse de bu dönemde kadınların kamusal haklarına yönelik taleplerini yayımlanan eser, dergi ve basın hayatında görmek mümkündür. Osmanlı İmparatorluğu’nda özellikle İkinci Meşrutiyet dönemi sonrası sadece kadınların yaşadıkları sorunlara dair yayımlanan bu eserler, kadınların artık daha geniş hak ve özgürlük arayışında olduklarını gösterir niteliktedir.
Kadınların yaşadıkları sorunlara değinen ve en bilinen eserlerden biri Mary Wollstonecraft’ın 1792’ye kaleme aldığı Kadın Haklarının Gerekçelendirilmesi‘dir. Wollstonecraft, kadınların eğitiminin önemini vurgulayıp toplumsal eşitlik taleplerini dile getirerek daha sonraki feminist hareketler için zemin hazırlamıştır. Wollstonecraft’ın eserini okurken günümüzden yüzyıllar önce de kadınların toplum içinde yaşadıkları sorunların ne kadar benzer olduklarını görürüz.
Kadın haklarının 19. ve 20. yüzyılda daha örgütlü ve siyasi bir karakter kazanarak daha belirgin hale geldiğini söyleyebiliriz. Sanayi Devrimi ile kadınların çalışma hayatına katılması, feminist hareketlerin daha örgütlü bir şekilde doğmasına zemin hazırlamıştır. Kadınların siyasi yaşamda söz hakkı mücadelesinin yükselişine tanıklık edildiği 1920’lerde ABD’de kadınlara oy hakkı tanınması, bu mücadelenin önemli bir başarısıdır. Ancak feminist hareket sadece oy hakkı ile sınırlı kalmamıştır. 1960’lar ve 70’ler, ikinci dalga feminist hareketin etkili olduğu dönemlerdir. Bu dönemde Türkiye’de de cinsiyet eşitliği, üreme hakları ve cinsel özgürlük gibi konular daha yoğun bir şekilde ön plana çıkmaya başlamıştır. Dünya genelinde 1970 yılının şubat ayında İngiltere’de Ruskin College’de toplanan ilk uluslararası kadın konferansında dile getirilen talepler şunlardır: Her kadının rahatlıkla ulaşabileceği doğum kontrol araçları ve kürtaj hakkı, ücretsiz ve eşit bir biçimde yararlanılabilecek çocuk bakım hizmeti, eğitimde ve iş yaşamında fırsat eşitliği, eşit işe eşit ücret.
21. yüzyıla geldiğimizde feminist hareketlerin çeşitlendiğini söyleyebiliriz. 1980 yılı öncesi sıkça gündeme gelmeye başlayan bu sorunların çözümlerinin, küreselleşmenin de etkisiyle dijital aktivizm ve çok kültürlü perspektiflerden ele alınmaya başladığını ifade edebiliriz. Günümüzde dijitalleşmenin hız kazanması, hem ülkemizde hem dünya genelinde cinsiyet temelli şiddet ve taciz konularını dünya çapında görünür hale getirmiştir.
Günümüzde Kadına Yönelik Şiddet ve Eşitlik Mücadelesi

Türkiye’de kadın haklarına dair dünyada yaşanan yüzlerce yıllık gelişmeye rağmen ilerleme kaydedilmemesinin nedenlerin başında, eğitim gösterilmektedir. Eğitim konusunda bölgelere göre büyük farklılıklar bulunmaktadır. Kırsal nüfusta, kadınlarla erkekler arasında okuma yazma oranlarında farklar bulunmaya devam etmektedir. Örneğin, Mardin ve Iğdır gibi şehirlerde okuma yazma bilmeyen kadınların oranı yüzde 10’ları bulmaktadır. Erkeklerde ise bu oran, yüzde 2’yi geçmemektedir. Okullaşma oranları, Cumhuriyet İdaresi’nin kurulması ile artırılmaya çalışılmış ancak halen sorun olarak kendini göstermeye devam etmektedir. Kadınlar, gelenekler adı altında aile baskısı gibi çeşitli nedenlerle toplumsal hayattan soyutlanmaya çalışılmaktadır. Burada kamu/yerel idare – basın – STK üniversiteler büyük görevler düşmektedir. Bu sorunların çözümüne yönelik örneğin, kız çocuklarının eğitimlerine devam edebilmeleri için ailelere maddi yardımdan STK’ların ortak kampanyalarına kadar birçok öneri sıralayabiliriz.
Dünya nüfusunun yarısını oluşturan kadınların hem toplumsal hem siyasi alana katılımlarının teşvik edilmesi de ele alınması gereken konuların başında gelmektedir. Dünyada kadınlara yönelik bu kadar ayrımcılık varken Meclis’te kadınlarla ilgili kararlar alınırken kadınlara da söz hakkı tanınması yerinde olacaktır.
Hukuki Sorunlar ve Çözümler

Aile içinde yok sayılan kadın cinsel ve ekonomik kimliğinin beraberinde son yıllarda görünürlüğü artan kadına şiddet olaylarını da getirdiğini söylemek yanlış olmaz. Anayasa’da herkesin kanun önünde eşit olduğu maddeleri yer almakta, ancak kadınların çoğunlukla karar mercilerinde de bulunmamaları, sürecin farklı şekillerde ilerlemesine neden olmaktadır. Kadına şiddet vakalarında alınan kararların da bu durumun ispatı niteliğinde olduğunu ifade edebiliriz. Örneğin; Çankırı Asliye Hukuk Mahkemesi, eşinden şiddet gördüğü gerekçesiyle boşanmak isteyen bir kadının davasını, evlilikte tartışmalar olabileceği ve kadının dördüncü çocuğuna hamile olması gerekçesiyle reddetmiştir. Bunun gibi hukuki kararlar, kadına şiddetin önüne geçilmesi bir yana ne yazık ki kadına şiddetin sistematik bir şekilde arttığını göstermektedir. (Kerestecioğlu, 253)
Bugün kadın hakları ve feminist hareketler, toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması için çeşitli mücadeleler vermektedir. Eğitim, sağlık, ekonomik eşitlik ve şiddete karşı mücadele; günümüz feminist hareketinin temel taşlarını oluşturmaktadır. Ancak hâlâ aşılması gereken birçok engel olduğunu, kadınların seslerinin hâlâ yeterince duyulmadığını söylemek mümkündür. Sonuç olarak kadın haklarına yönelik sürdürülebilir hareketlerin önemine vurgu yapmak yerinde olacaktır.
Kaynakça
Engels, Friedrich. Ailenin, Özel Mülkiyetin ve Devletin Kökeni. Çeviren: Erkin Özalp. Yordam Kitap, 2021.
“Modern Türkiye’de Siyasi Düşünce Cilt 10 / Feminizm.” İletişim Yayınları, 2020.
Kerestecioğlu, Filiz. “Medeni Hukukta Kadının Cinsel ve Ekonomik Kimliği.” Türkiye’de Toplumsal Cinsiyet Çalışmaları: Eşitsizlikler, Mücadeleler, Kazanımlar, Koç Üniversitesi Yayınları, 2010, ss. 253.
Türkiye İstatistik Kurumu. Ulusal Eğitim İstatistikleri, 2022. Web. Yayın Tarihi: 26 Mayıs 2023. Sayı: 49756.
Kapak görseli: Pexels