1. “Anlatacaklarımı gerçekten dinleyecekseniz, herhalde önce nerede doğduğumu, rezil çocukluğumun nasıl geçtiğini, ben doğmadan önce annemle babamın nasıl tanıştıklarını, tüm o David Copperfield zırvalıklarını filan da bilmek istersiniz, ama ben pek anlatmak istemiyorum. Her şeyden önce, ben bu zımbırtılardan sıkılıyorum.” (Sy.7)
2.“Bir kitabı okuyup bitirdiğiniz zaman, bunu yazan keşke çok yakın bir arkadaşım olsaydı da, canım her istediğinde onu telefonla arayıp konuşabilseydim diyorsanız, o kitap bence gerçekten iyidir.” (Sy.23)
3.“Bir bakıma biraz da moral bozucuydu, çünkü durmadan hepsinin başına ne rezillikler gelecek diye merakla düşüyordunuz. Yani liseden veya üniversiteden sonra. Herhalde çoğu, sersem heriflerle evlenecek diyordunuz. Hep o lanet arabalarının mil başına kaç litre benzin yaktığından bahseden herifler. Golfte, ya da pingpong gibi salak bir oyunda size yenildikleri için çocuk gibi kızan herfiler. Çok ters herifler. Çok sıkıcı herifler. Hiç kitap okumayan herifler.” (Sy.118)
4.“Bir şeyi çok iyi yapıyorsanız, bir süre sonra, dikkatli olmazsanız gösteriş yapmaya başlıyorsunuz. Ve sonunda da iyi olmaktan çıkıyor yaptığınız.” (Sy.121)
5.“Düşünün; bir bar tezgahının çevresine dizilip oturmuşlar, sırtlarında o lanet damalı yelekleri, tiyatro oyunlarını, kitapları ve kadınları, o yorgun, kasıntı sesleriyle eleştiriyorlar. Bitiyorum bu heriflere.” (Sy.122)
6.“Arabalar örneğin, dedim. Ama çok sakin bir sesle söyledim bunu. Örneğin insanların çoğu arabaları için deli oluyorlar. Arabaları hafifçe bile çizilse üzülüyorlar, durmadan mil başına ne yaktıklarını konuşuyorlar. Arabalarını aldıkları gün, başlıyorlar daha yeni bir arabayla nasıl değiştiririz diye düşünmeye. Ben eski arabaları bile sevmiyorum. Beni hiç ilgilendirmiyor arabalar. Lanet bir atım olsa daha iyi. Atlar en azından insana daha yakın, Tanrı aşkına. Atlarla en azından…” (Sy.125)
7.“Hayır dedim, ben üniversiteye gittikten sonra filan gidilecek pek çok şahane yerler olmayacak. Kulağını aç da, dinle. O zaman aşağıya elimizde bavullarla filan, asansörle ineceğiz. Herkese telefon edip hoşça kalın diyeceğiz ve otellerden kart filan atacağız. Ben bir büroda çalışacağım, bir sürü para kazanacağım, işe taksilerle veya Madison Caddesi otobüsleri ile gideceğim, gazete okuyacağım, durmadan briç oynayacağım, sinemalara gidip bir sürü kısa film ve haber şeridi seyredeceğim. O haber şeritleri, of Tanrım! Hep de salak bir at yarışı olur, ya da kadının teki geminin bordasında şişe kırar, ya da pantolonlu bir şempanze lanet bir bisiklete biner. O zaman geldiğinde, hiçbir şey aynı kalmayacak. Ne demek istediğimi hiç anlamıyorsun.” (Sy.127)
8.“Sonra milletin beni bir mezara tıktıklarını filan düşündüm, mezar taşında adım filan yazılıydı. Çepeçevre ölmüş heriflerle sarılmış bir durumda. Vay canına, öldüğünüzde işiniz gerçekten bitik yani! Ah nerede o günler, gerçekten öldüğüm zaman, şöyle aklı başında biri çıkıp beni denize filan atıverse, ne iyi olurdu. Ne yaparlarsa yapsınlar da, beni lanet bir mezara tıkmasınlar. Pazar günleri millet gelip karnınızın üstüne bir sürü çiçek filan koyacak, daha bir sürü zırvalık. Öldükten sonra çiçeği kim ne yapsın? Yani…” (Sy.147)
9.“O şarkıyı biliyor musun, hani, ‘Yakalarsa birini biri, çavdarlar arasında,’ diye? Ben işte…”
“O öyle değil, ‘Rastlarsa birine biri, çavdarlar arasında,’ olacak! Şiir bu, Robert Burns’ ün.” (Sy.162)
10.“Olgunlaşmamış insanın özelliği, bir dava uğruna soylu bir biçimde ölmek istemesidir, olgun insanın özelliği ise bir dava uğruna gösterişsiz bir biçimde yaşamak istemesidir.” (Sy.176)
11.“Diğer pek çok şeyin yanında, insanların davranışları karşısında aklı karışan, korkuya kapılan, hatta hasta olan ilk kişinin sen olmadığını anlayacaksın o zaman. Bu konuda hiç de yalnız değilsin. Heyecan ve dürtüyle öğrenmek isteyeceksin. Aynı senin şimdiki durumunda, pek çok, pek çok insan ahlaksal ve ruhsal sorunlarla karşılaşmış. Ne mutlu ki, bazıları bu sorunları yazmışlar. Onlardan öğreneceksin bunları; eğer istersen. Aynı biçimde, bir gün senin önereceğin bazı şeyleri başka birinin gelip senden öğrenmesi gibi. Ne güzel bir düzen bu, sırayla, karşılıklı. Ve, eğitim de değil bu. Tarih bu. Şiir bu.” (Sy.177)
12.“Sakın kimseye bir şey anlatmayın. Herkesi özlemeye başlıyorsunuz sonra.” (Sy.198)
Jerome David Salinger – Çavdar Tarlasında Çocuklar
Yapı Kredi Yayınları – Ocak,2018