Söz konusu sanatsa sanatçının neyi tuval olarak seçeceğini tahmin etmek zor olabilir. Çünkü sanat, bazen çıkmaz sokaktaki tuğla duvarda bazen de her gün yürüdüğünüz kaldırımda can bulabilir. Sokak sanatını özel kılan da bu yönü değil midir? Hiç ummadığınız anda karşınıza çıkan sanat eserlerinin duygularınızı uyandırması… O halde, duyguların ve hayal gücünün çarpıcılığını en az sokak sanatı kadar sınır tanımaz kılan land-art (arazi sanatı) ile tanışabileceğinizi buradan duyuralım.
Saype adıyla tanınan Fransız land-art sanatçısı Guillaume Legros, Duvarların Ötesinde(Beyond Walls) projesinin sekizinci durağını, arazi sanatının kuralları ve sınırları yıkan özgür ruhunu dolaştıracağı yeri, bu kez İstanbul olarak belirlemiştir. Doğaya saygılı olan ve doğaya zarar vermeyen boyalar ile çalışmalarına devam eden sanatçı, kardeşlik ve dayanışma gibi değerleri ön plana çıkarmakta ve kutuplaşmayı reddeden eserleriyle bilinmektedir.
Hayatın daha anlamlı kılınabilmesinde vurgulanması gereken kavramlardan olan birlik olma, karşılıklı yardımlaşma ve ortak çabayı simgelemek adına, bu kavramlara adeta bir ruh vererek şehirlerin sokaklarında gezdiren sanatçı; bu kavramları iç içe geçen, tokalaşmış elleri çimenlerin üzerine çizerek betimlemiştir.
Sokak sanatı ve Land-art’ı birbirine bağlayarak çalışmalarına devam eden Saype, tebeşir ve kömürden oluşan bir boyanın mucidi olarak da biliniyor. Doğanın tuvali sayılabilecek olan toprak ve çim üzerinde anıtsal freskler oluşturmakta olan sanatçının eserlerinin fotoğraf sergisi, 8 Kasım tarihine kadar Taksim Sanat’ta izleyicilerle buluşmak adına İstanbul’da olacak. Buna ek olarak eserlerin, 7 Kasım’dan itibaren Türkiye Fransız Kültür Merkezinin İstiklal Caddesi cephesinde sergileneceğini de belirtmek isteriz.
Saype’nin Haziran 2019 tarihinde başlattığı Küresel Beyond Walls Projesi’nde kullandığı başlıca figür olan devasa eller, Avrupa ve Afrika kıtalarını buluşturduktan sonra bu kez İstanbul’un iki yakasını ve insanlarını sanatla buluşturmayı hedefliyor. Boğaz’ın Avrupa Yakası’ndan Asya kıyılarına ulaşmak için Boğazı geçecek olan eser vermeyi amaçladığı mesajları insanlara ulaştırmak adına adeta bir yolculuğa çıkıyor diyebiliriz.
Sanatın iletişim konusunda çok önemli bir araç olduğunu vurgulayan Saype’nin; projenin önceki durakları olan Paris, Andorra, Cenevre, Berlin, Ouagadougou, Yamoussoukro ve Torino’da olduğu gibi İstanbul’daki sanatseverlerde de sanatı aracılığıyla iz bırakacağını ve değerli mesajlar ileteceğini düşünüyoruz.
İstanbul’da, Beykoz, Boğaziçi Üniversitesi ve Unkapanı Köprüsü’nün altına yapılan eserlerin; İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür AŞ, Beşiktaş Belediyesi, Boğaziçi Üniversitesi, İsviçre Başkonsolosluğu, Türkiye Fransız Kültür Merkezi ve UPS’nin desteğiyle gerçekleştirildiğini de ekleyerek ülkemizde sanatla buluşacağımız daha fazla etkinlik görmeyi ve sizlerle yeniden paylaşmayı umuyoruz.








Bu güzel yazı ve güncel bilgilerin ardından arazi sanatının (Land Art) bugün enstalasyon kavramının kıstaslarıyla yeniden tanımlanma eğiliminde olduğunu belirtmek isterim. Galeri ve müzenin sınırlarını aşan bu sanat her yaştan ve her sosyo-ekonomik durudan insana ulaşması yönüyle de çok kıymetli. Bu sanatın Bruce Munro’nun The Field of Light ‘ı , Robert Smithson’un Spiral İskelesi’nden , Fransız sanatçı JR,’nin Giants (2016) çalışmasına kadar bir çok biçim ve boyuta ulaşabilmesiyle eşşizdir.
Belediyelerin ve diğer kurumların bu ilham veren sanata daha çok destek vermesi, ve dileklerimle.