İlk Feminizm İçerikli Tiyatro Oyunu|Henrik Ibsen-Bir Bebek Evi

Arşiv
Arşiv
Söylenti Dergi'de geçmiş zamanda yazar olan dostlarımızın eserleri bu hesapta arşivlenmektedir. Yazar onayı olduğu sürece kaynak göstererek kullanmak serbesttir.
spot_img
spot_img

Norveçli oyun yazarı Henrik Ibsen’in 1879 yılında kaleme aldığı Bir Bebek Evi adlı oyun metni yazıldığı dönemin toplum yapısına ve erkek egemen toplumun kadına dayatmış olduğu rollere karşı çıkması sebebiyle feminist bir oyun olarak değerlendirilirken, Ibsen tarafından humanist bir oyun olarak tanımlanır.Bu yazımızda Bir Bebek Evi adlı eseri tiyatro oyunu üzerinden inceleyeceğiz ama dilerseniz kitap halinde de bulabilirsiniz.

‘Modern tiyatronun babası’ olarak anılan Ibsen, oyunda Viktorya döneminin iki yüzlülüğünü eleştirir ve insanların maskelerinin altında yatan tüm gerçekliği yansıtır. Bu dönemde görünürde her şey mükemmeldir. Kadınlar çok güzel ve her daim kocalarına neşeli gözüküp iyi bir eş olmakla yükümlü,erkekler de olması gerektiği gibi güçlü ve her şeye hakimdirler fakat Ibsen tüm maskeleri düşürüp dönemin kadınlarına yüklenen ‘iyi bir eş’ ya da ‘annelik’ misyonunu ortadan kaldırarak 19. YY. evlilik normlarına karşı geldiği gerekçesiyle büyük bir kesim tarafından tepki görür. Ibsen tüm bu tepkilere karşı ilk başta oyunun sonunu Viktoryen felsefesine uygun değiştirir fakat sonrasında sahne öncesi oyuncuların eline kendi istediği senaryoyu tutuşturur.

Babamın oyuncak kızıydım,senin de oyuncak karınım.’

Nora, hayatı boyunca kendi benliğinden uzak ve başkaları tarafından yönetilerek yaşamını sürdürmeye alışmıştır. Küçük yaşta annesini kaybetmesiyle yaşadığı anne rolünün eksikliğiyle birlikte yıllarca babasının elinde bir oyuncak bebek gibi yetiştirilmiş ve babası ona ne öğrettiyse sorgulamadan hepsini kabul etmiştir. Yaptığı evlilikle de birlikte gerçek hayattan tamamen kopmuş,kendisini eve kapatıp sadece çocuklarıyla ilgilenmekten yükümlü olan ve aynı zamanda küçük bir kız çocuğu gibi kocasının kurallarına itaat ederek geçirilen bir hayatı benimsemiştir. Evdeki her şey Torvald’ın zevkine göre döşenmiş,tüm hakimiyet onun elindedir. Nitekim Nora’nın ne yiyip yiyemeyeceğine bile o karar verir ve Nora’ya dişlerinin çürüyeceği bahanesiyle makaron yemesini yasaklar. Peki bu yasağın altında yatan asıl sebep nedir? Torvald burada her ne kadar Nora’nın sağlığını düşünüyormuş gibi gözükse de,koyduğu yasağın esas sebebi Viktorya döneminin ‘güzel kadın’ algısıdır çünkü Nora’nın elindeki tek güvencesi güzelliğidir ve Torvald’ın asıl önemsediği şey de bu olduğu için Nora’nın dişlerinin çürüyüp çirkinleşmesine izin veremez.

Ve sonunda tüm gerçekler açığa çıkar.

Nora’nın oyunun başından beri kocasından gizlediği sır tüm çabalarına rağmen ortaya çıkar. Torvald’dan gizli, onu kurtarmak için borç para almış ve imzada sahtecilik yapmıştır. Bu noktada Nora’nın işlediği iki suç bulunmaktadır. Birincisi hukuki açıdan işlemiş olduğu suç ikincisi de Viktorya dönemi kurallarına tamamen aykırı olan kadının kocasından habersiz bir iş çevirmesi. Hayatında ilk defa kendi başına hareket edip, kocasını kurtarmak için yaptığı bu hareketle kendisini bir kez olsun güçlü hisseden Nora bunun haklı gururunu yaşarken bir yandan da kocasının suçunu örteceğini ve onun arkasında duracağını düşünür fakat sonuç hiç de beklediği gibi olmaz.Kendi hayatının Nora’ya borçlu olduğunu umursamayan Torvald’ın tek yaptığı Nora’yı suçlamak ve önemsediği tek şey adına sürülecek olan lekedir. İşte Nora için aydınlanma tam da bu noktada başlar. Yaşadığı hayatın ve o mükemmel sandığı evliliğinin sahte bir evcilik oyunundan ibaret olduğunu anlar.Kocasıyla birbirlerine son derece yabancı olduklarının ve aralarında gerçek bir sevgi olmadığının farkına varır. O zamana kadar kendisine dayatılan her şeyi sorgulamadan kabullenen Nora artık özgürlüğünü kendi eline alır ve ilk defa kendisi için bu bebek evinden dışarı çıkar. Tüm bu sahte hayatı geride bırakarak gerçekliğe adım atan Nora karakteri o zamana kadar erkin elinde olan hakimiyeti kendi eline alıp ‘benim kendime karşı da sorumluluklarım var’ diyerek kadının özgürlüğü adına evrensel bir sembol haline gelir.

spot_img

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

Frankenstein Canavarının 90 yıllık Evrimi: Sinemada 8 Farklı Görünüm

1931'deki hantal Karloff'tan 2025'in duygusal Jacob Elordi'sine... Frankenstein canavarının sinema tarihinde Gotik edebiyat mirasını nasıl dönüştürdüğünü keşfedin.

Müzik Festivallerinin Peşinde Avrupa Turu

Avrupa'nın önde gelen müzik festivalleri ile yaz boyunca geziyoruz.

S.D.B.D.A. Veyahut Yan Yana Film İncelemesi: Birlikteliğin Birleştirici Gücü

Feyyaz Yiğit ve Haluk Bilginer’in başrolde olduğu Yan Yana, farklı dünyalardan gelen iki adamın mizah ve içtenlikle kurduğu dönüştürücü bağı etkileyici biçimde anlatıyor.

Boyarken Düşünmek: Sanatla Zihinsel Arınma

Modern çağın zihinsel gürültüsünü durdurmanın yollarından biri boyamaktır. Sanatla akışa girmek, kaygıyı azaltıp, derinlemesine odaklanma ile aracılığıyla zihinsel arınmayı mümkün kılar.

Dire Straits – Brothers In Arms: Bir Savaş Eleştirisi

Klavye ve gitarın ikonik ismi Dire Straits'in Brothers In Arms ile sunduğu savaş karşıtı bakış açısını inceledik!

Haunted Hotel Dizi Analizi: Ölüm ve Yaşam Arasında Alaycı Bir İşletme

Korku ile komedi türlerini harmanlayan Matt Roller, izleyicilere yepyeni bir fantastik evren sunuyor.

Frankenstein Filmine Referans Olan Tablolar

Frankenstein filmi yalnızca konusuyla değil, sanatsal yanıyla da bizlere çok şey anlatıyor.

TikTok’un Kütüphanesi: BookTok’ta Popüler Olan 10 Kitap

BookTok, kullanıcıların kısa videolarla paylaştığı bir dijital kitap topluluğu haline gelmiş ve bir kitabın popülerliğini hızla arttıran bir platform olmuştur.

Kayayı Delen İncir Aslında Ne Anlatıyor?

Kayayı Delen İncir, Turgut Uyar’ın 1982 yılında, ilk kez Karacan Yayınları tarafından yayımlanan ve aynı yıl Behçet Necatigil Şiir Ödülü’nü kazanan şiir kitabıdır.

Julianus: Son Pagan Bizans İmparatoru

Roma'nın dinden dönen imparatoru Julianus’un Paganizmi canlandırma çabaları, askeri zaferleri ve tartışmalı politikalarıyla bıraktığı mirasın izini süren bir portre.