Amazon Prime Video’nun 2022 yılında seyirciyle buluşturduğu “The Lord of Rings: Rings of Power” (Yüzüklerin Efendisi: Güç Yüzükleri) dizisi, 2024 yılının Ağustos ayında 2. sezonuyla yeniden izleyiciyle buluştu. İlk sezonuyla beklentinin oldukça altında kalan dizi, ikinci sezonuyla da tam anlamıyla istenileni veremedi. Peki dizinin izleyiciye istediğini verememesinin sebepleri neler olabilir?
Eğer dizinin 1. ve 2. sezonunu izlemediyseniz, yazımda spoilerlarla karşılaşacağınızı bilmenizde fayda var.
Tolkien’e Bağlı Değil

Dizinin en büyük sorunlarından birisi kesinlikle Tolkien’in eserlerine bağlılık göstermemesi oldu bence. Dizinin geçtiği döneme baktığımızda “Akallabeth ve Güç Yüzüklerine Dair” kitabını işliyor. Yani Yüzüklerin Efendisi serisinden hâkim olduğumuz yüzüklerin yapım aşaması ve Sauron‘un Orta Dünya‘da yeniden yükselişini işliyor. Elbette uyarlamalarda yazarın her kelimesini aynen beyaz perdeye aktarmak mümkün değil. Ancak var olan bir şeyi alakasız bir şekilde işlemek, evrenin hayranı kişiler tarafından kabullenilmesi zor bir durum.
Tolkien’in eserlerine baktığımızda, her durumun ve olayın açık bir şekilde betimlenmediğini görürüz. Ancak açık bir şekilde verilen kısımların bariz bir şekilde değiştirilmesi ister istemez okuyucuyu rahatsız eder. Özellikle de bu değişiklik hem evren hem de dizi içinde bir çelişki yaratıyorsa.
Diziye baktığımızda ilk sezonda Halbrand ve Galadriel arasında ilginç bir ilişki kurdular. Bu, evrenden farklı bir yol izleyeceklerinin ve her olayın içine Galadriel karakterini yerleştireceklerinin ilk mesajlarından biriydi. Aslında ilk sezondan beri ince ince işlenmesi gereken karakter Celebrimbor idi. Çünkü bu olayın baş kahramanı kesinlikle oydu. Ancak biz ilk sezonda tamamen Galadriel’in kandırılması üzerinde durduk ve Celebrimbor’u tanıyamadık. Halbuki kendisi Orta Dünya’nın kaderini komple değiştiren yüzüklerin mimarıydı. İşler ilk sezonda böyle olunca ikinci sezonda hızlıca Celebrimbor karakterine girmiş olduk. Bu durum da karaktere tam anlamıyla ısınanamamıza ve ölümünü içselleştiremememize sebep oldu. Dizi tarihinde çok etkileyici bir sahneye imza atacaklarken karakteri benimseyemediğimiz için sahneden de etkilenemedik.
Kendisiyle Çelişen Karakterler

Yaratılan hiçbir karakter ilk bölümde ya da ilk sayfada anlatıldığı gibi kalmaz. Her zaman bir gelişim gösterir. Breaking Bad dizisi bu gelişimi bizlere çok net gösterdiği için hâlâ en iyi diziler arasında yer alıyor mesela. Karakter bu gelişimi göstermez, yerinde sayarsa karakterle bir bağ kurulamaz ve onu anlamak zorlaşır. Karakterin başına gelenler ona bir motivasyon yaratır ve bu motivasyon, yaptığı eylemleri açıklar.
Güç Yüzükleri dizisine baktığımızda karakterlere yaratılan motivasyonların çok acemice olduğunu görüyoruz. Bu da karakterin kendi içinde çelişmesine sebep oluyor. Hâl böyle olunca karaktere ısınamıyor ve sevemiyoruz. Tolkien’in karakterlerine bağlı kalmamaları da bunun cabası elbette.
Bilmediğimiz Bir Dünya

Güç Yüzükleri dizisinin Tolkien eserlerine dayandığını biliyoruz. Fakat Tolkien eserlerine bağlı kalmadığına da şahit oluyoruz. Bu da aslında diziyi başka bir çerçevede değerlendirmemize sebep oluyor. Bazı sahnelerde tamamen aşina olduğumuz bir evrene dahil olurken bazı sahnelerde bu evrenden tamamen ayrılıp bambaşka bir dünyaya gidiyoruz.
Dizinin dezavantajlarından biri de önünde Yüzüklerin Efendisi gibi 11 dalda Oscar kazanan bir yapımın olması elbette. İzleyicilerin büyük bir kısmı bu evrene hâkim olduğundan anlatılan dünya hiç bilmediğimiz bir dünya gibi geliyor. Bu da izleyicilerin bu dünyaya dahil olup benimsemelerini engelliyor.
Genel olarak baktığımızda görsel açıdan bizi doyursa da hikâye açısından yeterli gelmeyen bu dizi, ikinci sezonuyla belki ilk sezonun biraz üstüne çıkabildi. Gelecek sezonuyla hikâye hangi seviyeye gelecek merak konusu.