? Bu yazı Batuhan Amaç tarafından editörün seçimi arasına eklendi ?
Serhat Karaaslan’ın ilk uzun metraj filmi olan ”Görülmüştür” izleyiciyi ikiye bölmüştür. Kimisi çok beğenirken, kimisi filmi eksik bulmuş ya da kendi anlatımıyla çeliştiğini düşünmüştür. Filmin anlatımı yalın. Ne öyle ağdalı cümleler var, ne de derin anlamlar yükleyebileceğimiz diyaloglar. Tam olarak içimizden insanları anlatan bir film diyebiliriz.
İnfaz koruma memuru (gardiyan) olarak çalışan Zakir filmin ana karakteri olarak karşımıza çıkıyor. Rolde Berkay Ateş’i izliyoruz. Zakir yaptığı işe tutkuyla bağlı biri değildir. Aslında bu noktada yönetmen bizi bir Türkiye gerçeğiyle yüzleştiriyor. Para kazanmak için yapılan işler vardır. Zakir’in asıl istediği mesleğin öykü yazarlığı olduğunu görüyoruz. Asıl tutkusu yazarlık olmasına rağmen, yaptığı işin mahkum mektuplarının sansürlenmesi olması tezadını yönetmen belirgin şekilde gözümüze sokuyor. Filmin alt metninde Türkiye gerçekleri var.
Zakir, mektupları ”iş” olarak görmenin dışına çıkan bir mektup okur. Bu mektupta yazanlar dikkatini çeker ve zamanla mektubu yazan kadını takıntı haline getirir. Kadını görüşe her geldiğinde dikkatle izlediğinden, kadının yüzündeki çaresiz ve mutsuz ifadeyi çok daha net görebilir. Kadını sıkı takibe aldığından, kadının hamile olabileceğini fark eder.
Ama kocası hapiste olan bu kadın aslında kimden hamiledir?
Kadının kocası hapse girer, kadın adamın aile evine yerleşir, kayınpeder genç ve güzel kadına göz koyar. Bu yeterince kötü bir şey diye düşünüyoruz. Hayır, değil. Asıl trajedi; kadının içinde bulunduğu durumu kimseye anlatamaması, aile bireylerinin bunu bilip durumu saklamaya çalışması. Asıl trajedi budur!
Saadet Işıl Aksoy’un oynadığı filmlerden kanıtlanmış oyunculuk başarısına, neredeyse sıfır replikle bitirdiği bu filmde bir kez daha tanık oluyoruz. Bakışlarındaki korku ve çaresizlik, konuşmak isteyip sessiz yardım talebine rağmen tek kelime söyleyemeyişi…
Bir kadının sessiz çığlıklarını duyan olmak isteyen Zakir’in çabalayışı Selma’ya ses olabilecek midir?
Toplumsal konular hakkında yapılan filmleri izlerken, psikolojik olarak filmin görüntülerini çoğu kez görmezden gelmeye meyillidir seyirci; çünkü bu tarz filmlerde esas olan gelişen olaylar ve finaldir.
Acaba finalinde ne olacak? Hak yerini bulacak mıdır? Adaletin kepçeyle alınıp, kaşıkla dağıtıldığı ülkemizde bulunamayan adalet filmlerde olsun yerini bulacak mıdır?
Filmin senaryosunda hata bulanların, hata aramakla hata ettikleri gerçeğiyle yüzleşmeleri gerekiyor. Bu film kusursuz işleyen bir ana akım film senaryosu değil. Belli bir konuda başlayıp, olayların geliştiği ve mutlaka tatmin edici bir sonla bitirilmek zorunda kalınan filmlerden değil. Bu film kusurlu hayatlarımızı anlatan, kusurlu karakterlerin yer aldığı, bazen ”neden böyle yapıyor acaba?” diye sorgulamak zorunda kaldığımız mantık hatası var diyebileceğimiz senaryolardan biri; çünkü bulunduğumuz coğrafyada alınan kararlar kusursuz değil. Bir insan bütün gün sansürlemek zorunda kaldığı mektuplara rağmen, özgür fikirleriyle oluşturduğu bir roman yazma hayali kurabilir. Kayınpederinden isteği dışında hamile kalan bir kadın yardım isteyip, sonrasında korkudan o yardımı geri çevirebilir. Hayatın kendisinin mantık hatalarıyla dolu olduğu bir ülkede her şey olabilir.
Görülmüştür’ü görün.
Netflix’ten kolaylıkla ulaşabilirsiniz.