Gilmore Girls Dizisindeki Karakterlerin Önerebileceği Filmler

Editör:
Eylül Ezgi Türker
spot_img

‘Gilmore Girls’, Amy Sherman-Palladino tarafından yönetilen, 2000-2007 yılları arasında yayınlanan bir komedi drama dizisidir. Dizi 2007’deki finalinden sonra 2016’da izleyicisine son bir jest yaparak ‘A Year In The Life’ isimli mini dizi eklentisini yayınladı ve ekranlara bildiğimiz kadarıyla bu mini diziyle veda etti. Hikaye Loralai’ın ailesinden bağımsız tek başına yetiştirdiği kızı Rory ile Stars Hollow’daki günlük hayatı üzerinden ilerler. Kurgusal bir kasaba olan Stars Hollow sıcak ortamı, her biri ikonikleşen kasaba sakinleri ve sürekli düzenlenen etkinlikleriyle dizinin seyircisine sunduğu konfor alanına ev sahipliği yapar. Popüler kültüre sürekli atıfta bulunan, müziklerden, kitaplardan ve özellikle de filmlerden bu kadar bahseden bir dizi söz konusuyken; dizideki karakterlerin önerebileceği filmlerden keyifli bir seçki hazırladık.

Lorelai Gilmore

Henüz 16 yaşındayken hamile kalması üzerine Stars Hollow’a taşınıp bir otel işletmeye başlayan Lorelai, kızını büyütürken kimseden yardım almaması ve kendine sıfırdan bir kariyer yaratmasından da anlaşılacağı üzere bağımsızlığına düşkün ve çalışkan bir kadındır. Ayrıca yüksek bir mizaha ve enerjiye sahip Lorelai, kahve bağımlılığı ve dört Şükran Günü yemeğine katılabilecek iştahıyla dizinin samimi, eğlenceli yanı olma görevini hakkıyla üstlenmektedir. Lorelai’ın Rory ile beraber pizza sipariş edip düzenlediği film gecelerini ele alarak, dizide adı geçmeyen fakat önerebileceği iki güzel film seçtik. 

Groundhog Day (Bugün Aslında Dündü – 1993)

Yönetmen:Harold Ramis

 IMDb puanı:8.0

“Groundhog Day,” Harold Ramis tarafından yönetilen, başrollerinde Andie MacDowell ve Bill Murray’in yer aldığı bir komedi filmidir. Filmin beklenti ve vaadinin bu yönde olmamasına karşın izleyiciden çok büyük olumlu dönütler almış, yalnızca bir komedi filmiyken insanlar filmin onlarda tekrar hayata tutunma isteği uyandırdığına dair söylemlerde bulunmuşlardır (tıpkı Gilmore Girls dizisinin seyirci üzerindeki etkisi gibi). Film, huysuz, kibirli spiker Phil Connors’ın hikayesini anlatır. Phil, Pennsylvania’nın küçük bir kasabası olan Punxsutawney’ye, 2 Şubat Groundhog Day (Marmot Günü) etkinliğinin haberini yapmak için gider. Fakat hava durumunun aksine bir kar fırtınası başlar ve Phil kasabada mahsur kalır. Ertesi gün uyandığında 2 Şubat’ı tekrar yaşamaya başladığını fark eder ve böylelikle her gün aynı güne uyanmaya başlar. Önceleri bunu çıkarına kullanmaya çalışan Phil, döngü devam ettikçe ve Rita’ya aşık olmaya başladıkça bu duruma kendi içinde anlam aramaya ve karakterinde değişimler gözlemlemeye başlar. Film, alt mesajını aktardığı mizahı ve oyunculukları sebebiyle sinema tarihinde kendine önemli bir yer edinmiş, ‘tekrar tekrar aynı günü yaşama’ temasıyla defalarca kez referans alınmıştır. Filmin küçük bir kasabada, hem de özel bir etkinliğin olduğu bir günde geçmesi; Phil’in mahsur kalışına, karakterinde ve hayatındaki değişimlere bir kar fırtınasının sebep olması gibi noktaları ele alınınca Groundhog Day, Lorelai Gilmore’un kasaba hayatına ve kar yağışına olan sevgisi sebebiyle listesinde zirveye yerleşiyor.

Alice Doesn’t Live Here Anymore (1974)

Yönetmen:Martin Scorsese

IMDb puanı:7.3

Alice Doesn’t Live Here Anymore (1974), Martin Scorsese tarafından yönetilen bir Amerikan drama filmidir. Scorsese alışılmış film üslubunun dışına çıktığı bu yapıtında anlatısını bir kadın gözünden ifade etmiştir. Alice, kocası Donald’ın ölümünden sonra 11 yaşındaki oğlu Tommy ile birlikte yeni bir hayata başlamak üzere, sahip olduğu her şeyi satarak yollara koyulur. Çocukluğundan beri şarkıcı olmak isteyen Alice, bu hayalini gerçekleştirmek ister ve farklı mekanlarda şarkıcılık yapmaya başlar. Alice’in hayatı planladığı gibi ilerlemez ve maddi zorluklar yüzüne bir tokat gibi çarpar. Tucson’a yerleşmeye karar verir ve orada bir lokantada garsonluk yapmaya başlar. Şartlar zordur fakat Alice oğluna bakmak zorunda olduğu için lokantada çalışmaya devam eder ve hayatına yeni insanlar dahil olur. Film özellikle Alice karakteri üzerinden bağımsızlık, annelik, kendini bulma ve hayata devam etme gibi temaları dramatik bir yapıda ekrana aktarırken Ellen Burstyn’e En İyi Kadın Oyuncu Oscar’ını kazandırmıştır.

Lorelai Gilmore’un bağımsızlığa ve özgürlüğe düşkünlüğü, bu filmde kendinden pek çok nokta bulmasına sebep olacağı için Alice Doesn’t Live Here Anymore hiç kuşkusuz onun kanepesinde tekrar tekrar izleyeceği filmler arasında yerini alır.

Rory Gilmore

Rory Gilmore, Gilmore Girls’ün ana karakterlerinden biri ve Lorelai Gilmore’un kızıdır. Loralei ve Rory’nin aralarındaki bağ çok güçlüdür ve ikili beraberken çok keyifli vakit geçirirler. Rory, Lorelai’ın kendi ebeveynleriyle arasında bir köprü gibidir. Tüm kasabanın ve ailesinin gözbebeği Rory, çok çalışkan, idealist, iyi kalpli bir kızdır; kitaplarıyla, Harvard’la ve tıpkı annesi gibi kahve bağımlılığıyla özdeşleşmiştir. Rory Gilmore eğitimine, ailesine, insan ilişkilerine verdiği önemle ve duyarlı kişiliğiyle hem Stars Hollow’un hem izleyicilerin kalbinde taht kurmuştur. Özellikle kitaplara olan düşkünlüğünü ve ideallerini göz önünde bulundurarak Rory Gilmore’un önerebileceği iki filmi sizler için seçtik. 

Little Women (2019)

Yönetmen:Greta Gerwig

IMDb puanı:7.8

Little Women (2019), Louisa May Alcott’un aynı adlı romanından uyarlanan, Greta Gerwig tarafından yönetilen bir Amerikan drama filmidir. 1994 versiyonunu bilmeyenin kalmadığını düşünerek 2019 versiyonunu seçtiğimiz bu filmde, temelde dört kız kardeşin büyürken yaşadığı acı-tatlı olaylar ele alınır. Film, March ailesinin dört kızı olan ve birbirinden farklı karakterlere, yeteneklere sahip Jo, Meg, Amy ve Beth’in kendi yollarını bulmaya çalışırken yapmak zorunda kaldıkları tercihleri, fedakarlıkları ve ilişkilerini konu alır. Açılış sahnesinde Jo March, New York’ta yazarlık kariyerine başlamak adına bir görüşmededir. Bağımsız olmak ve kendi ayakları üstünde durmak için yanıp tutuşan Jo, yazılarını yayımlatmak için sürekli bir mücadele halindedir. Bu esnada Meg, aile kurma hayaliyle, Amy, resim yeteneğiyle Avrupa seyahatine çıkma hedefiyle, Beth ise sağlık sorunları ile meşguldür. Aileye, toplumsal değerlere, uğruna mücadele edilen özgürlük ve haklara, aşka ve fedakarlıklara dikkat çeken bu film, bir yandan romana sadık kalırken, öte yandan kitabı modern bir üslupla başarılı bir şekilde ele almayı başarmıştır. Rory Gilmore, bu filme değindiği konuların önemi ve hassasiyeti, Jo karakterinin hedefleri ve yazar kimliği sebebiyle kesinlikle listesinde yer verecektir.

The Book Thief (2013)

Yönetmen:Brian Percival

IMDb puanı:7.5

“İnsanların hayatlarında dönüm noktaları vardır. Sanırım özellikle de çocukken.” The Book Thief (Kitap Hırsızı), Markus Zusak’ın aynı adlı romanından uyarlanan bir drama filmidir. Film, anlatıcılığını ölümün üstlendiği II. Dünya Savaşı Almanya’sındaki yaşam mücadelesini bir çocuğun perspektifinden anlatır. The Book Thief, Liesel’in yeni ailesi Hans ve Rosa Huberman’ın yanına taşınmasıyla başlar. Hans’ın yardımıyla okumayı öğrenen Liesel için kitaplar bir tutku haline gelir. Ailesine ve oturduğu yere alışan Liesel, cesur Rudy ile çok yakın arkadaş olur ve zamanın getirdiği zorluklarla beraber mücadele ederler. Huberman’ların Yahudi bir genç olan Max’i evlerinde saklaması üzerine Liesel ve Max’in kelimeler üzerine kurulu dostluğunun temelleri atılır. Film, savaşın ortasında kalan Liesel’in, etrafında yaşananlara karşı kitaplarla kendine bir umut kapısı aralamasını konu alır. Küçük kızın kitaplarına olan bağlılığı ona hayatta kalmak için bir yol gösterici niteliğindedir.

Rory Gilmore’un kitaplara olan bağlılığından söz etmiştik fakat bu filmi seçmemizin asıl sebebi onun uluslararası savaş muhabirliğiyle tanınan ünlü gazeteci Christiane Amanpour’u kendine rol model olarak seçmesidir. Savaşın etkisinden biraz olsun uzaklaşıp nefes alabilmek için kitaplarını kullanan küçük Liesel’in hikayesi, Rory’nin önerebileceği filmler arasında kesinlikle ilk sıralarda olacaktır.

Lane Kim

Herkesin sahip olmak istediği o arkadaş Lane Kim. Rory’nin en yakın arkadaşı olan Lane, annesiyle beraber yaşayan tatlı, yetenekli ve annesinin otoriter, baskıcı tavrına karşın istekleri uğruna her yolu deneyen bir genç kızdır. Annesine rağmen büyük bir müzik tutkunu olan Lane’in evinde gizli bir arşivi vardır. Stars Hollow’a yeni açılan bir müzik dükkanı sayesinde kendi yeteneğini keşfeder ve bir grup kurarak provalarını annesinden gizli Lorelai’ın garajında yapar. Lane’in gizli arşivinin, garaj provalarının ve tüm olumsuz koşullara rağmen müzik yapmayı bırakmamasının şerefine bir film seçtik. 

High Fidelity (2000)

Yönetmen:Stephen Frears

IMDb puanı:7.4

High Fidelity, Nick Hornby’nin kitabından uyarlanan, başrollerinde John Cusack, Jack Black, Catherine Zeta-Jones, Tim Robbins’in yer aldığı bir komedi dramadır. Film, bir plak dükkanı olan Rob’un ilişkilerini ele alır. Filmin henüz başında Rob’un Laura’dan ayrılmasıyla birlikte Rob, en çok üzüldüğü beş ayrılığını anlatıp ilişkilerinde yaptığı hataları saptamaya çalışır. Monologlar ve zekice tasarlanmış mizah öğeleriyle bezeli bu film, müzik tercihleriyle de izleyicinin seyir zevkine büyük katkıda bulunuyor. Sırf plak dükkanı ve müzikleri için dahi Lane Kim’in önereceği bu filmde, Rob’un hicivli mizacı ve ilişkilerinde yaşadıkları, özel hayatında belli bir süre pek de başarılı olamayan ve kendiyle ilgili zor durumları alaya alarak Rory’ye anlatan Lane ile paralellik çizmektedir.

Son olarak, High Fidelity’den bir alıntı yapıp seçkimizi bitiriyoruz: “Gerçekten önemli olanın nasıl biri olduğun değil, neyi sevdiğin olduğu konusunda hemfikirdim. Kitaplar, plaklar, filmler… Bunlar önemli şeyler. Bana sığ deyin ama bu lanet olası gerçek.”

Kaynakça

  • The Guardian,’High Fidelity at 20:sneakily dark edge of comedy about bad breakups’,Erişim Tarihi:31.03.2020,Web.
  • The New York Times,’Little Women Review:This Movie is big,Erişim Tarihi:23.12.2019,Web.
spot_img

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

Frankenstein Canavarının 90 yıllık Evrimi: Sinemada 8 Farklı Görünüm

1931'deki hantal Karloff'tan 2025'in duygusal Jacob Elordi'sine... Frankenstein canavarının sinema tarihinde Gotik edebiyat mirasını nasıl dönüştürdüğünü keşfedin.

Müzik Festivallerinin Peşinde Avrupa Turu

Avrupa'nın önde gelen müzik festivalleri ile yaz boyunca geziyoruz.

S.D.B.D.A. Veyahut Yan Yana Film İncelemesi: Birlikteliğin Birleştirici Gücü

Feyyaz Yiğit ve Haluk Bilginer’in başrolde olduğu Yan Yana, farklı dünyalardan gelen iki adamın mizah ve içtenlikle kurduğu dönüştürücü bağı etkileyici biçimde anlatıyor.

Boyarken Düşünmek: Sanatla Zihinsel Arınma

Modern çağın zihinsel gürültüsünü durdurmanın yollarından biri boyamaktır. Sanatla akışa girmek, kaygıyı azaltıp, derinlemesine odaklanma ile aracılığıyla zihinsel arınmayı mümkün kılar.

Dire Straits – Brothers In Arms: Bir Savaş Eleştirisi

Klavye ve gitarın ikonik ismi Dire Straits'in Brothers In Arms ile sunduğu savaş karşıtı bakış açısını inceledik!

Haunted Hotel Dizi Analizi: Ölüm ve Yaşam Arasında Alaycı Bir İşletme

Korku ile komedi türlerini harmanlayan Matt Roller, izleyicilere yepyeni bir fantastik evren sunuyor.

Frankenstein Filmine Referans Olan Tablolar

Frankenstein filmi yalnızca konusuyla değil, sanatsal yanıyla da bizlere çok şey anlatıyor.

TikTok’un Kütüphanesi: BookTok’ta Popüler Olan 10 Kitap

BookTok, kullanıcıların kısa videolarla paylaştığı bir dijital kitap topluluğu haline gelmiş ve bir kitabın popülerliğini hızla arttıran bir platform olmuştur.

Kayayı Delen İncir Aslında Ne Anlatıyor?

Kayayı Delen İncir, Turgut Uyar’ın 1982 yılında, ilk kez Karacan Yayınları tarafından yayımlanan ve aynı yıl Behçet Necatigil Şiir Ödülü’nü kazanan şiir kitabıdır.

Julianus: Son Pagan Bizans İmparatoru

Roma'nın dinden dönen imparatoru Julianus’un Paganizmi canlandırma çabaları, askeri zaferleri ve tartışmalı politikalarıyla bıraktığı mirasın izini süren bir portre.