Hindistan’da müzik sanatı geçmiş zamanlardan beri kültürün önemli bir parçası haline gelmiştir. İnsanların müziğe olan sevgileri ve anlayışlarıyla ilahi nitelikte bir güce sahip olduğuna inanılmaktadır. Ayrıca klasik Hint müziği aydınlanma için kullanılan meditasyon araçlarındandır. Farklı türdeki ezgilerin (ragalar), kundalinin yolunda dizili olan çakra merkezlerini de etkilediği düşünülmektedir. İnsan ruhunu daha iyi kavramak, insan ve doğa arasındaki sürekli bir bağlantı gerçekleştirmek için müziğin etkileyici tarafı da yardımcı olmaktadır. Bu müziğin kökenleri iki bin yıl öncesi Hindu tapınaklarında seslenen Vedik ilahilerine kadar gitmektedir.
Kutsal metinlerin yazıldığı dört Veda’dan üçüncüsü olan Samaveda’da bulunan kurban törenleri esnasında söylenen ilahiler Hint müziğinin temel kaynağı sayılır. Bu da demek ki, Batı müziği gibi Hint müziği de dini menşelere dayanmaktadır. Müziğin ruhani ilkeleri ve yasaları üzerinde dinin egemenliği vardır. Bu nedenle estetik ve dini düşünce birbiriyle ayrılmaz bir vahdet teşkil etmektedir. (Kerimov,306)
Tarihsel Köken
Tarihsel köken olarak değerlendirildiğinde Hint müziğinin farklı kökenlerin de etkisiyle oluşturulduğu görülebilmektedir. En erken kültür tabakalarından biri, bugün hala Hindistan’da rastlanması mümkün olan zenci halklar grubuna aittir. Sonraki kültürler Dravid, Moğol ve Aryanlardan bir araya gelerek oluşmaktadır. Böyle değişik kültürlerin karışımı Hint müziği için de özgün olmaktadır. Bu yüksek müzik sanatının temelleri, şüphesiz kabile müziğinin derinliklerinde yer alarak kendini gösterir. Müziğin gelişmesindeki ilk tohumları Toda ve Naga kabileleri ortaya atmıştır. Köylü kadınların buğday öğütme sırasında söyledikleri basit ezgilerin devamında ortaya çeşitli halk şarkıları çıkmıştır. Ülkenin farklı bölgelerinde yaşayan Pulayan, Oraon, Santal, Savar, Cenc, Bhils ve diğer kabilelerin kendine özel etnik müzik ve dansları da müzik kültürünün oluşmasında büyük rol oynadığını görebiliriz.
Zaman içinde bu müzik sanatı Aryan ibadet müziğinin “Rigveda” ve “Samaveda” ilahileri ile kaynaşmış, daha sonraları Orta Asya bölgelerinden gelen farklı tarzları da içine alarak böylece en son Batı etkisine maruz kalmıştır. Sürekli kültür ve bölgesel müzik etkileşimleri sonucu, Hint müziği sanatında Karnatak ve Hindustani adlı iki müzik geleneği oluşur. Karnatak Güney Hindistan’ın Tamil, Nadu, Kerala, Andhra ve Karnatak, Hindustani geleneği ise diğer eyaletlerde görülmektedir. Birçok ortak etimolojik özelliklere sahip ve biri birine çok yakın felsefesine rağmen her iki müzik geleneğinde farklı tarzlar ele alınmaktadır. (Kerimov,109)
Hint müziği diğer müzik türlerinden farklılık göstermektedir çünkü Hint müziği insanlara yabancı olduğundan, bu müziğin sevilmesi biraz zaman alabilmektedir. Hint müziğine önyargısız olabilmek açısından bu müziği dinlerken kişilerin zihninin rahat ve dingin olabilmesi ve dikkatini vererek belirli bir süre müziğe kendilerini adapte etmeleri gerekmektedir. Hint müziğinin kapısını aralayan, bu kapıdan içeri girmiş olan kişiler bilinmeyen bir dünyaya adım atarak yeni bir ses ve müzik keşfetmiş olacaktır. Hint müziğinin yapısı insanın ruh halini tanımlayarak müziğin derinliklerine inerek ve onu keşfederek oluşmaktadır. Hint müziği temel unsurlar yerine melodik ve ritmik birleşenlere dayanmaktadır.
İlkel kabile müziğinden klasik müziğe kadar olan süreçte bu çalgılar, bölgesel müzik hakkında da bilgi sağlamaktadır. Hintliler zaman içerisinde çaldıkları aletler ile doğayla sık sık bağlantı kurduklarını da dile getirmişlerdir. Bu müzik türlerinin kuşlara, doğaya ve hayvanlara olan etkileri de anlatılmaktadır. Hint mitolojisinde sık sık bu örneklere yer verilmiştir. Örnek verecek olursak; sığır ve diğer tarım hayvanlarının boynuna bağlanan çanlarının hayvanlar üzerinde yatıştırıcı etkiye sahip olmasıyla birlikte, uzun süreli işlerde çalışabilir ve dinlenmeden yolculuk yapabildikleri gözlemlenmiştir. Batı çalgılarından farklı olarak bu çalgıların en belirgin özellikleri hiçbir mekanizma olmaksızın çalınmasıdır.
Hint müziği kökenleri kabile müziğine dayanmasına rağmen, Orta Asya, Afgan, Moğol müzikleri tarafından geliştirilen müziklerden de oldukça etkilenmiştir. Bundan ötürü Orta Çağlarda yeni çalgıların ortaya çıktığını da görebiliriz. Geliştirilen yeni çalgılarda belirgin olanları telli ve vurmalı çalgılar olmaktadır ve oldukça çeşitlidir. Veena, sitar, tambura tüm konser topluluklarını bir araya getirmektedir.
Telli çalgılar kadar ravanastron, sarangi, sarinda gibi yaylı çalgılar da Hindistan’da çok yaygındır. Fakat üfleme çalgılar vurma ve telli çalgılar kadar geliştirilemedi. Bunun önemli bir sebebi, muhtemelen Hindistan’daki genel ekonomi şartlara bağlıdır. Bugün alt kast mensuplarının sevimli çalgılarından kamış flüt ve öküz boynuzu, halen doğadaki başlangıç şeklinde kalmıştır. (Kerimov,2013)
Hint müziği bugüne kadarki en gelişmiş ve en sofistik müzik türlerinden biridir. Hint klasik müziğinin iki temel unsuru vardır. Bu müzik; melodik raga modelleri, şruti mikro aralıkları ve karmaşık ritmik talalardan oluşmaktadır. Bu müziğin simgesi olan talga, sesin yüksekliğini ayarlamaya yardımcı olan bir telli çalgı olmakla birlikte oldukça popülerdir. Akordu her ragaya göre özel olarak ayarlanan tanpurayı üstad solistin öğrencisi çalmaktadır. Rama ve Krishna tanrılarına adanmış aşk ve doğa konuları ile ilişkili dinî ilahiler Hindustani müzik için karakteristiktir. Tala ise zaman döngüsünü ölçmektedir. Ragal bir sanatçıya melodiyi oluşturması için palet verirken, tala ise onlara zamanı kullanarak ritmik doğaçlamalar için farklı bir çerçeve sağlamaktadır. Hint klasik müziğinde notalar arasındaki boşluk genellikle notaların kendisinden daha önemli olmaktadır ve geleneksel olarak armoni, kontrpuan, akorlar veya modülasyon gibi Batı klasik kavramlarından da kaçınmaktadır.

Raga yapısı birkaç önemli öğeden oluşur. Bu karmaşık yapının ilk öğesi olan nada, metafizik ve fiziksel sesleri temsil eden bir kavram olmakla birlikte aynı zamanda manevi ve felsefi çağrışım yapmaktadır. Eski Vedik metinlerinde dünyada iki tür ses olduğundan bahsedilir. Bunlardan biri, göksel kürelere yakın üst, temiz hava tabakası olan eter titreşimidir. Sadece çok aydın yogilerin duyabileceği bu ses anahata nad ya da “sessiz ses” olarak adlandırılır. Bu ses bazen Pisagor’un Kürelerin Armonisi eserindeki “evrenin sesi” ile kıyaslanır. Diğer ses türü olan ahata nad, atmosferin yere yakın hava tabakası titreşiminden doğan duyulan sestir. Bu terim, bizim doğada duyduğumuz veya ürettiğimiz müzikal olan ya da olmayan sesler için kullanılır. (Kerimov,2013)
Ragaların Hint müziği geleneğinde farklı ruh hallerine sahip olduklarına inanmaktadırlar. Hintliler için dünyada hiçbir şey tesadüfi olarak oluşmamaktadır. Bundan dolayı burada yatan temel düşünce her raga farklı zaman dilimleriyle ilişkilendirilmektedir. Kimilerinin sabah kimilerininse akşam çalınması daha uygun görülmektedir. Hint müziğinde; bulunulan ortam, eserin var olduğu zamanla birlikte kendilerinin ve izleyicilerinin ruh hallerini de dikkatte almaktadır. Tala ise bir eserin nabzını oluşturmaktadır.
Hint müziği, nezih süslemelere ve zengin ses renklerine yöneltmektedir. Bu müzikte bir çalgı aletinden basit sesler elde etmek mümkün değildir. Bundan dolayı Hint müziğinde desenleri çeşitli olan melodik süslemeler yani gamak gerekli olmaktadır. Bunların da uygulamalı şekilde gerçekleşmesi gerekir. Hint müziğinde hiçbir nota yazısı tam olarak nüans ve süslemeleri tam gösterememektedir.
Gamaklar çalgılarda telleri titreştirme veya teller üzerinde parmağı kaydırarak eserlerini elde etmektedirler. Raga ve tala’yı sanatçı seçtikten sonra temanın üzerinden doğaçlama yaparak ilerlemeye başlamaktadır. Eserlerin nota yazısı olmadığından aynı performansı tekrarlamak mümkün değildir. Bu yüzden parçalar, her tekrarında farklı olmaktadır.
Hint müziği çeşitlilik açısından zengin olmakla birlikte farklı kültürlerden insanları da derinden etkilemektedir. Hint kültürünün yüzyıllardır süre gelen gelenekleri, günümüze kadar da bütünlüğünü ve özgünlüğünü korumuştur. Buradan anlayabiliriz ki, dünya kültürü açısından oldukça değerli bir müzik türüdür.
Sizler için derlediğimiz Hint müziklerinden oluşan listemize de buradan ulaşabilirsiniz;
KAYNAKÇA
Kerimov, R. (2013) Geleneksel Hint Müziğinin Yapısı, Avrasya İncelemeleri Dergisi (AVİD), II/2, s. 305-321
Kerimov, R. (2013) Geleneksel Hint Müziği Üzerine Bir Derleme, İdil Dergisi, Cilt 2, Sayı 8
Krishnaswami, Sakkottai. “Musical Instruments Of India”. Asian Music. Vol. 2, No. 2 (1971),
Delhi, 1971, p.31.
R. Kerimov, “Geleneksel Hint Müziği,” Z Dergisi , no.4, pp.128-132, 2020
https://dersbelgeligi.wordpress.com/muzik-belgeligi/hint-muzigi/
https://www.youtube.com/watch?v=myNZiIpX094&ab_channel=TEDxTalks