Film İncelemesi: Serpico

spot_img

İnsanlar; 1970’lerin, güzel çocukların dönemi olacağını düşünüyordu sonra ben geldim. Yazımıza, Al Pacino’nun söylemiş olduğu bu sözü ile başlamak istedik. 1970’lere baktığımızda; The Panic in Needle Park (1971), The Godfather (1972), Serpico (1973), The Godfather Part II (1974), Dog Day Afternoon (1975) gibi filmleri gösterime girdi. Al Pacino’nun en sevilen filmlerini listelemeye kalktığımızda başta Godfather serisi olmak üzere; Scarface, Scent of Woman, Devıl’s Advocate gibi filmleri listemizin en başında yer alır. Fakat ilk başrol oynadığı film olan The Panic in Needle Park, çoğu Al Pacino hayranlarının atladığı bir filmdir. The Panic in Needle Park filminde göstermiş olduğu oyunculuk performansı kariyerindeki sıçrama noktası olarak gösterilir. Yönetmen Francis Ford Coppola, Godfather’da Michael Corleone rolünü Al Pacino’ya vermek istediğini fakat Paramount şirketinin Al Pacino’ya sıcak bakmadığını söyler. Hatta Coppala bu durum hakkında şöyle bir açıklamada bulunur: Baba filmi için Al Pacino’yu istemiştim ama Paramount’un yöneticilerini ikna etmek “The Panic in Needle Park”ın çekilmesine mâl oldu.

Al Pacino’nun kariyerinde önemli bir yeri olan sadece Francis Ford Coppola değildir. Serpico ve Dog Day Afternoon filmlerinin yönetmeni olan Sidney Lumet, 1970’lerin Al Pacino fırtınasına doğrudan katkı sağlamıştır. Gerek Dog Day Afternoon gerek Serpico filmleri Al Pacino’nun  kariyerinde önemli bir yer tutar. Ayrıca Al Pacino, Serpico filmindeki oyunculuk performansı ile ilk defa Oscar’da En İyi Oyuncu dalında aday gösterildi.

Serpico / Sidney Lumet / Suç-Dram / ABD-İtalya

Serpico filmi, polis teşkilatındaki yozlaşmanın önünde durmak isteyen Frank Serpico’nun verdiği mücadeleyi anlatır. Filmde anlatılan hikâye gerçek bir olaya dayanmaktadır. Meeter Maas’ın 1973 yılında yazdığı aynı adlı biyografik kitabından senaryoya Waldo Salt ve Norman Wesler tarafından uyarlanmıştır.

Filmin açılış sekansı, Serpico’nun vurulduğu anons ile başlar. Serpico hakkında söylenilenler ise görevini kötüye kullanan bir polis izlenimi yaratır. Açılış sekansı oldukça etkileyicidir, neredeyse sondan başa doğru anlatılan bir hikâye vardır. Kurulan paralel kurgu, hikâyenin başarılı bir şekilde aktarılmasında önemli bir rol oynar. İlk olarak Serpico’nun kötü bir polis olduğu izlenimi yaratılır fakat film ilerlediğinde Serpico’nun hayatına dâhil olduğumuzda durum tam tersine döner. Filmin konusu ile Serpico arasında kurulan bir zıtlık göze çarpar. Bu zıtlığı bir sahne üzerinden alıntılamak gerekirse: ”Bil bakalım kim vuruldu? Serpico. Sence vuran polis miydi? ‘Ben yaptım’ demek isteyecek altı polis tanıyorum.”

Filmde sıkı sıkıya bağlı öykü anlatımı vardır. Teşkilatın içindeki yozlaşmayı sadece teşkilat üzerinden değerlendirmez. Aslında halkın bu durumdan haberdar olduğunu, filmin birkaç sahnesinde Serpico’nun polis olduğunu öğrenenlerin verdiği tepki üzerinden de ortaya koyar. Durum sadece teşkilatın içindekiler ve halk arasında bilinen bir gerçek ile sınırlı olmadığını Serpico’nun vermiş olduğu mücadele gözler önüne serer.

Filmdeki Zıtlıklar ve Öne Çıkanlar;

Serpico’nun, sevgilisi ile dertleştiği sahnede sorduğu soru: ”Polisleri sever misin? Sen ilksin.”

Sevgilisinin anlattığı bilge kralın hikâyesi, Serpico’nun rüşvet konusundaki tutumunu en belirgin şekilde ortaya koyan sahnelerdendir. ”Bir kral varmış ve kendi krallığını yönetiyormuş. Krallığın tam ortasında bir kuyu varmış. Herkes oradan su içermiş. Bir gece bir cadı gelip kuyudaki suyu zehirlemiş. Ve ertesi gün kral dışında herkes o kuyudan su içmiş. Hepsi delirmiş ve toplanıp kraldan kurtulmalıyız demişler. Ve ardından kral gece gidip kuyudan su içmiş. Ertesi gün tüm insanlar mutluymuşlar çünkü kralları iyileşmiş. Bence bana bir şey söyleyemeye çalışıyorsun. Ben mi?”

Serpico ve meslektaşının rüşvet konusundaki diyalog sahnesi de başına geleceklerinin adeta habercisidir; ”Birisi elindeki silahı sana doğrultsa, kafalarını çevirirler. Ya da seni hep önden yollarlar ve bir gün yanlış kapıdan içeri girersin.”

Serpico’nun meslektaşı ile rüşvet almak için bir adamın peşine takıldıklarında arabanın geriye doğru sürülerek yapılan takip sahnesi vardır. Bu sahnede, yönetmenin yozlaşmayı bir nevi belirtmek istemesi ve işlerin ters gittiğine dair bir gösterge olarak takip sahnesini seyirciye farklı bir şekilde aktarmak istemesi olarak yorumlanabilir.

Serpico vurulduktan sonra hasta yatağında yatarken meslektaşına hayranlarımın mektuplarını okur musun dedikten sonra mektubun içinde ‘Slow Death’ yazıyor olması da dikkat çeken bir zıtlıktır.

Sidney Lumet & Al Pacino

Serpico’nun giyim, sakal, aksesuar tarzı ve filmde tercih edilen müzikler yönetmenin mizansen anlayışını fazlasıyla farklılaştıran unsurlar olarak karşımıza çıkar. Bu unsurlar, Serpico’nun sadece yozlaşmaya karşı bir polis olmadığını ve verdiği mücadeleyi dedektif olabilmek için de yapmadığını gösterir. Al Pacino’nun hayat verdiği Frank Serpico karakterini adeta hissetmesi, yönetmenin oluşturduğu mizansen anlayışı ile birleştiğinde filmin seyir zevkini üst noktaya çıkartır.

İnsanlar; 1970’lerin güzel çocukların dönemi olacağını düşünüyordu sonra Al Pacino geldi. 

spot_img

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

spot_img

Söylenti Aylık Frekans

Söylenti Müzik Frekansı ile sonbaharın gizemli, esintili ve en sevilen zamanlarına, Ekim ayına hoş geldiniz! Önerilerimiz sizin için hazır.

Valide-i Muazzama : Mahpeyker Kösem Sultan

Naib-i saltanat unvanıyla Osmanlı İmparatorluğu'nu yaklaşık 30 yıl yöneten Mahpeyker Kösem Sultan, attığı adımlarla hanedanın kaderine yön vermiştir.

Hafıza Mekanları: Anıtların Psikolojik ve Toplumsal Etkileri

Anıtlar, toplumsal hafızayı korur ve kimliğimizi inşa eder. Kolektif hafıza ve kültürel aktarımın dönüştürücü gücüdür.

Eşeği Saldım Çayıra – Kazak Abdal | Şiir İncelemesi

Kazak Abdal hayatı ve bilinen şiirlerinden olan Eşeği Saldım Çayıra eserinin incelemesi.

Twinless Film İncelemesi: İki Yalnız, Bir Kayıp

Başrolde Dylan O'Brien'ın yer aldığı kayıp, yalnızlık, bağ kurma arayışı, yas süreci üzerine dokunaklı bir film olan Twinless film incelemesine göz atın.

Alice in Borderland 3. Sezon İncelemesi: Neden Beklentiyi Karşılayamadı?

Alice in Borderland dizisinin 3. sezonun her oyununda Chishiya'nın zekâsını arayıp, Aguni'nin fedakârlığını andık diyebilirim. 

Evrensel Duygular: Anlamadan da Hissedeceğiniz 8 Şarkı

Dili fark etmeksizin ruhunuza dokunan, evrensel duygusal taşıyan 10 şarkıyı keşfedin. Melodik parçalarla hazırladığımız liste, her anınıza eşlik edecek!

Viktoryen Dönemde Kadın İmgesi: “Evdeki Melek”

Viktoryen dönemde ‘Evin Meleği’ ideali, kadını fedakâr ve itaatkâr bir role hapsetti. Gilman ve Woolf bu miti sorgulayarak özgür kadının sesini aradı.

Jane Austen ve Aşkın Sosyal Eleştirisi

Jane Austen, romanlarında aşkı sadece romantik bir duygu olarak değil; statü ve kadınların konumu üzerinden ele alarak dönemin evlilik anlayışına eleştirel bir bakış atar.

Shirley Jackson’ın Amerikan Gotik Edebiyatındaki Yeri

Shirley Jackson, Amerikan gotiğine modern bir ses getirmiş ve kalıcı bir iz bırakmıştır.

Editor Picks